Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin yeni NATO Genel Sekreteri'nde arayacağı özellikleri, "Öncelikle ittifakın ruhunu benimsemiş, ittifakın vizyonunu iyi kavramış ve ittifakın ortak değerleri ve idealleri konusunda en ufak bir şüphesi bulunmayan, tüm ülkelerle ilişkilerini iyi götürebilecek, bütün üye ülkelerin güvendiği bir isim olmasında kuşkusuz çok büyük fayda var" şeklinde özetledi.
NATO dışişleri bakanları toplantısı öncesinde Brüksel'de basına konuşan Babacan, NATO Genel Sekreterliği için adı geçen Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'e Türkiye'nin yeşil ışık yakmadığı şeklinde basında çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine, "Öncelikle niyetlerin ciddileşmesi, adayların resmileşmesi lazım ki biz tutumumuzu belirleyelim" dedi.
Babacan, Türkiye'nin bu yaz sonunda atanacak yeni NATO Genel Sekreteri'yle ilgili beklentilerinin sorulması üzerine şunları kaydetti: "...NATO'nun ilkelerini, ideallerini, değerlerini benimserken NATO'nun daha önce almış olduğu kararları harfiyen uygulamak konusunda titizlik gösterirken öte yandan da NATO'nun çevresiyle olan ilişkileri konusunda, Rusya başta olmak üzere dengeli, vizyon sahibi tutum alan bir isim olmasında biz fayda görüyoruz. Çünkü biz önümüzdeki dönemde NATO'nun güçlü bir kurum olmasını, güçlü bir ittifak olmasını istiyoruz. NATO'nun genişlemesi kuşkusuz önemli bir konudur. Bu konuyla ilgili sıkıntılar vardır. Ancak NATO'nun açık kapı politikasının da çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu politika devam ettiği sürece NATO'nun hemen yanıbaşındaki çevre ülkelerdeki etkinliği daha fazla olacaktır. İlk aklıma gelen bunlar doğrusu ama herhalde oturup daha detaylı bir çalışma yaparız." Babacan, "Terörizme destek vermeyen biri mi olmalı" şeklindeki soruya, "Onları artık söylemeye gerek yok herhalde" şeklinde cevap verdi.
Babacan, ABD'nin füze kalkanı projesine bakışının sorulması üzerine de "Bu kime karşı yapılıyor önce bunu iyi ortaya koymak lazım. Füze savunma sistemini düşünürken tehdit kim? Eğer dediğiniz gibi (İran) olsaydı herhalde şimdi Rusya ile ABD arasında pek sorun yaşanmazdı. Yeni gerçekten İran tehdit olarak algılansaydı burada sorun yaşanmazdı herhalde. Demek ki işin başka boyutları var" diye konuştu. Babacan, "Burada bizim genel politikamız, bırakın yeni sitemleri ve silahları, mevcut silahların zaten gereğinden fazla olduğu, bunların mutlaka azaltılması gerektiği, yeni bir silahsızlanma anlayışının hakim olması gerektiğidir. Kuşkusuz her ülkenin kendi tercihidir. Ama bir işi yaparken bunun arkasından gelebilecek adımları da iyi hesap etmek gerekir" görüşünü dile getirdi.
Babacan, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir hakkında tutuklama emri çıkarmasıyla ilgili Türkiye'nin görüşlerini de şöyle özetledi: "Eğer Sudan'ın istikrara kavuşmasını istiyorsak, ülkedeki sorunların çözülmesini istiyorsak, bu mutlaka Sudan'daki yönetimin katkısıyla ve işbirliğiyle olacaktır. Sudan'daki yönetimi dışlayarak sorunların çözülemeyeceğine ve tam tersine büyüyeceğine inanıyoruz. Dünkü kararın sonuçlarını beraber göreceğiz ama doğrusu bizim kaygılarımız var. S22 üyeli Arap Birliği'nin açıklamalarına bakın, 53 üyeli Afrika Birliği'nin beyanlarına bakın, durumu derinlemesine algılayanların duruşu bize çok yakın." Babacan, "Bu konunun kuşkusuz hukuki boyutu var ama siyasi boyutu da var. Bazen siyasi perspektifi hiçe sayıp tamamen hukuk perspektifinden baktığınızda genel tablo açısından sıkıntılar olabilir" dedi.