Serkan Demirtaş - Ankara
Ankara, ABD yönetimiyle başta Suriye ve terörle mücadele konusu olmak üzere yaşadığı görüş ayrılıklarına rağmen Başkan Barack Obama'nın bir dört sene daha görevine devam etmesinin Türkiye'nin çıkarları açısından en uygun olduğunu düşünüyor.
Hükümet yetkilileri, "Başka bir ülkenin iç politikasıdır" diyerek, bu yönde herhangi bir tercih ya da görüş belirtmekten kaçınıyorlar, ancak diplomatik kaynaklar, Obama liderliğinde Amerikan yönetiminin Türkiye ile ilişkilere verdiği öneme dikkat çekerek, Ankara'nın tercihi hakkında fikir veriyorlar.
Bir diplomat, Obama'nın göreve gelmesinin ardından ilk ikili ziyaretini Türkiye'ye yaptığını anımsatırken, "Türkiye'ye verdiği önem ve Türkiye ile ilişkin bakışı çok önemli. Sadece Başkanın kendisi değil tüm Amerikan sistemi, bu dönemde birçok konuda Türkiye ile sıkı bir danışma ve dayanışma içinde oldu" diye konuştu.
Bu pozitif değerlendirmeye karşın Obama yönetimiyle --İran'a uygulanacak yaptırımlarla ilgili Güvenlik Konseyi oylaması sırasında olduğu gibi-- zaman zaman görüş ayrılıkları yaşandığını anımsatan diplomat, "Evet sorun oldu o zaman ama onu geride bırakmasını bildik. Bazen farklı görüşlerin de yararı olur. İstişare bunun içindir ve ABD ile aramızda tam anlamıyla işliyor" değerlendirmesini yaptı.
Obama da Türkiye ile koordinasyon konusuna Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney ile gerçekleştirdiği son tartışma sırasında Suriye politikalarını ele alırken değindi. Ancak hem Obama hem de Romney, askeri bir müdahaleye karşı olduklarını yinelerken, her ikisi de seçimlerden sonra da temkinli bir politika izleyecekleri mesajını verdiler.
Türk diplomat, "Obama ve Romney'nin tartışma sırasında Türkiye ile diyalogdan bahsetmiş olduklarına" dikkat çekerek, bunu Ankara'nın bölgesel önemini her iki tarafın da tespit ettiği göstergesi olarak değerlendirdi. "Aslında Türk-Amerikan ilişkilerini sadece Suriye boyutuyla görmemek gerek. İki müttefik ilişkisi çok boyutludur ve birçok konuda işleyen işbirliği mekanizmalarımız var" diyen diplomat, seçimlerin ardından da bu durumun devam edeceğini kaydetti.
Yetkili makamların olumlu ifadelerine karşın, Beşar Esad yönetiminin bir an önce devrilmesini isteyen ama Washington'dan bu konuda yeterince destek göremeyen Ankara'nın hayal kırıklığı yaşadığı da bir gerçek. New York'ta Fransa'nın liderliğinde 31 Ağustos 2012 tarihinde gerçekleştirilen BM Güvenlik Konseyi'ne ABD'nin düşük düzeyde katılması ve Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Washington'u da kasteden sitemkâr konuşması bu sürecin en önemli dönüm noktası olarak görülüyor.
ABD'ye karşı hissedilen bu hayal kırıklığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından daha farklı ve daha can alıcı bir noktaya da çekildi. Erdoğan, ABD'yi Türkiye'nin PKK ile mücadelesinde yeterince destek vermemekle suçlarken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ise "ABD'nin istihbarat desteğinin sınırlı olduğunu" kaydetti.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, bu suçlamalara dolaylı olarak yanıt verirken, ABD'nin destek vermediğine ilişkin bu açıklamalar karşısında "üzüldüğünü ve aynı zamanda sinirlendiğini" söyledi.
Bu iki temel konunun yanı sıra, Türkiye'nin ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmaya yanaşmaması, İsrail'in çeşitli kereler yaptığı "görüşelim" çağrılarına olumsuz yanıt vermesi ve Ermenistan ile başlattığı yakınlaşma sürecini tamamlamamış olması da Türk-Amerikan ilişkilerinde sıkıntılı alanlar olarak değerlendiriliyor.