HABER

Ülkenin kaderinde etkili olmak istiyorlar

ANKARA (İHA) - TBMM Başkanı Bülent Arınç, Türkiye'de bazı kişi ve kurumların, siyasetin, siyasetçinin, yani halka hesap veren, bedel ödeyenlerin yerine kendini koyup, ülkenin kaderi üzerinde etkin olmak istediklerini söyleyerek, "Bu kesimler kendilerini, nereden esinlendiği belli olman bir vehimle, öylesine önemli bir konuma oturtuyorlar ki, halk iradesinin tek temsil yeri olan TBMM'nin bile yasama hakkına söz söyleme cesareti gösteriyor. Burası halkın temsil edildiği tek yerdir. Bu yüzden de bu halkın, bu ülkenin kaderi için son sözü Meclis söyler. Ancak nedense bazı kurumlar ya da kişiler dünyanın her yerinde var olan bu gerçeği kabullenemiyorlar ya da kabullenmek istemiyorlar. Herkes biliyor ki, Meclisi'mizi halk şekillendirmiştir. Halk bu Meclisi, siyasi partilerin ortaya koyduğu program ve projelere bakarak seçmiştir. Sonunda ortaya çıkan aritmetik tablo ne olursa olsun, bu Meclis'in her kararı, her tasarrufu halkın kararıdır ve herkesin buna saygı göstermesi gerekir. Bu kararlar aynı zamanda siyasi iktidarın sorumluluk altına girdiği, sandıkta hesap vereceği kararlardır. Dolayısıyla hesap verecek bir siyaset kurumunun, hiçbir siyasi sorumluluğu olmayan kurumlar tarafından kilitlenip iş yapamaz hale getirilmesi, bloke edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir" dedi.

Arınç, 3. Yasama Yılı sona ermesi dolayısıyla düzenlediği basın toplantısında, yasama çalışmalarını, Mill3 Egemenlik Yılı etkinliklerini ve son siyasal gelişmeleri değerlendirdi. Arınç, burada yaptığı açıklamalarda Meclis'in her yıl olduğu gibi, son derece yoğun bir dönemden geçtiğini ifade ederek, siyasi tartışmalardan bir kısmının TBMM'nin fonksiyonu, görevleri ve inisiyatif alanını da kapsadığını belirterek, "Bu tartışmalarda, bir anlamda kabuk değiştiren bir Türkiye'nin nasıl algılandığını, özgürlükler ve halk egemenliği konularına yaklaşımların ne olduğunu da görme fırsatı bulduk. Türkiye, son üç yıldır aslında bu tartışmaları yaşıyor. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablo; siyaset, siyasi aktörler, özgürlükler, temel haklar, bir arada yaşama gibi kavramları tartışmaya açtı ve sorguladı. Geleneksel siyasi kalıplar, klişeleşmiş anlayışlar ve artık geçen yüzyılın sayfalarında kalmış ideolojik yaklaşımlar, bu tartışmalarda bir kez daha gün yüzüne çıktı. Kişisel olarak, halkın karşısına çıkan, onlara bir gelecek vadeden siyasi partilerin bu tartışmalarda aktif olmasından memnuniyet duyduğumu söylemeliyim. Zira siyaset, bir imtihan yeridir. Halkın karşısına çıkarsınız, programınızı ortaya koyarsınız, halk sizi seçer iktidar olursunuz. Sonra vaatlerinizi tutmazsanız, halk sizi aşağıya indirir. Bu, içinde adaleti ve hesap vermeyi barındıran güzel bir sistemdir. Bu yüzden tartışmalara katılan siyasi partiler ve siyasetçiler, bir anlamda halkın huzuruna çıkıyor ve hesap vermeyi kabul ediyor demektir. Bu bir siyasi sorumluluktur. Bu sorumluluğun karşılığı halkın sandıkta vereceği oylarla alınacaktır.Ancak tartışmalarda dikkat çeken en önemli husus, hiçbir siyasi sorumluğu olmayan, sandığa gidip halkın hesabından geçmeyen, kesimlerin sesinin daha çok çıkmasıdır" şeklinde konuştu.

Türkiye'de bazı kişi ve kurumların, siyasetin, siyasetçinin, yani halka hesap veren, bedel ödeyenlerin yerine kendini koyup, ülkenin kaderi üzerinde etkin olmak istediklerini söyleyen Arınç, "Bu kesimler kendilerini, nereden esinlendiği belli olman bir vehimle, öylesine önemli bir konuma oturtuyorlar ki, halk iradesinin tek temsil yeri olan TBMM'nin bile yasama hakkına söz söyleme cesareti gösteriyorlar" açıklamasında bulundu.

DEMOKRASİNİN KIRMIZI ÇİZGİSİ Herkesin tartışmasından ve fikirlerini açıklamasından sonra son sözü söyleyecek tek yerin TBMM olduğunu vurgulayan Arınç, Meclis'in halkın temsil edildiği tek yer olduğunu vurguladı, "Bu yüzden de bu halkın, bu ülkenin kaderi için son sözü Meclis söyler. Ancak nedense bazı kurumlar ya da kişiler dünyanın her yerinde var olan bu gerçeği kabullenemiyorlar ya da kabullenmek istemiyorlar" diyen Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herkes biliyor ki, Meclisi'mizi halk şekillendirmiştir. Halk bu Meclisi, siyasi partilerin ortaya koyduğu program ve projelere bakarak seçmiştir. Sonunda ortaya çıkan aritmetik tablo ne olursa olsun, bu Meclis'in her kararı, her tasarrufu halkın kararıdır ve herkesin buna saygı göstermesi gerekir. Bu kararlar aynı zamanda siyasi iktidarın sorumluluk altına girdiği, sandıkta hesap vereceği kararlardır. Dolayısıyla hesap verecek bir siyaset kurumunun, hiçbir siyasi sorumluluğu olmayan kurumlar tarafından kilitlenip iş yapamaz hale getirilmesi, bloke edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Daha da şaşırtıcı olan şey, 'Meclis bu kanunu çıkartamaz, değiştiremez' diyerek, halkın iradesine meydan okuyan, Meclis'in meşruiyetini tartışmaya çalışanların bile olmasıdır. Türkiye'de bir çok kırmızı çizgiden bahsedilir. Demokrasinin kırmızı çizgisi de millet iradesidir. Bu çizginin aşılmasına izin veremeyiz. Buna özgürlüğümüz ve geleceğimiz için izin vermemeliyiz."

Meclis'in yasama iradesini kimseyle paylaşması ya da bu iradeye bir ipotek koymak isteyenlere sessiz kalmasının mümkün olmadığını; buna her bireyin karşı çıkması gerektiğini söyleyen Arınç, açık toplumdan yana olduklarını, yapılan tartışmaların millet tarafından dikkatle takip edildiğini belirtti. Arınç, "Siyasi sorumluluk, yaptıklarından dolayı halkın huzurunda hesap vermektir. Bu yüzden bu kavramı çok önemsiyorum" ifadelerine yer verdi.
Meclis Başkanı olarak, icraat, karar ve uygulamaları açısından bir denetime tabi olmamasının yanlış olduğunu ve değişmesi gerektiğini belirterek, bu kadar önemli bir makamın denetimden ve sorumluluktan uzak olması, demokrasi ve halk iradesi açısından doğru olmadığını, Meclis Başkanlığını denetime açmak istediğini, bu yönde bir çalışma başlattığını, yeni yasama yılında siyasi partilerin temsilcileriyle görüşerek konuyu Meclis günde-mine getirmeyi düşündüğünü söyledi.

Türkiye'de yaşanan tartışmaların merkezine oturan konuların, başörtüsü, laiklik, YÖK, imam hatipler, kuran kursları ve benzeri konular olduğunu hatırlatan Arınç, "Tartışmanın ana merkezi özgürlüktür" diyerek, "Türkiye'nin sorunu özgürlüklerin sınırını kimin belirleyeceğidir. Tartışmanın adı budur. Gerilimlerin nedeni budur. Bu yüzden tüm tartışmalar özgürlükten yana olanlarla, özgürlükleri kısıtlamak isteyenler arasında sürmektedir. Bu ülkede özgürlüğün sınırını belirlemek isteyenler, kendilerine bir bahane bularak bu isteklerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Özgürlüklerin sınırını Meclis'in belirlemesine bu yüzden karşı çıkıyorlar. Kendi inisiyatifleri ve çıkarları zedeleneceği için yapılacak düzenlemelere karşı çıkıyorlar. Türkiye'de özgürlüklerin sınırını TBMM belirler. Evet biz bu ülkede yaşanacak özgürlüklerin sınırını, halkın iradesini temsil eden tek kutsal çatı olan TBMM'nin belirlemesini savunuyoruz. Bunu demokrasinin bir gereği olarak savunuyoruz. Bunu geleceğimiz için savunuyoruz. Vazgeçmeye de asla niyetimiz yok. Ama siyasi sorumluluğu olmayan çevreler, inisiyatiflerini kaybetmemek için gerilim yaratıyorlar, halkı korkutuyorlar. Üzülerek görüyorum ki, bazı siyasi partilerimiz de buna alet oluyor. Her ne olursa olsun, korku ve gerilim üzerine politika üretmek bu ülkenin zararınadır. Ülkesini, milletini, çocuklarının geleceğini düşünen sorumluluk sahibi kimse bu yolu tercih etmez, etmemelidir" şeklinde sözlerini sürdürdü.

YASAMA FAALİYETİ Arınç, 22. Dönem 3. Yasama Yılı'nda 175 kanun tasarısı ve 254 kanun teklifi verildiğini, bu tasarı ve teklifler sonucu çıkartılan toplam kanun sayısının 166 olduğunu açıkladı. Bu kanunlardan dokuzunun Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere iade edildiğini söyleyen Arınç, iade edilen kanun sayısının bir önceki yasama yılına göre altı adet daha az olduğunu bildirdi.
Arınç'ın verdiği bilgiye göre; Genel Kurul, yasama faaliyetlerini gerçekleştirmek için 125 birleşim, 479 oturum yaptı ve geçen yıla oranla yüzde 15'lik artışla 696 saat 9 dakika çalıştı. Bu çalışmalar 33 bin 49 sayfa tutanakla tarihe geçirildi. Meclisin ana çalışma birimleri olan komisyonlar da toplam bin 231 saat 37 dakika çalıştı ve 17 bin 200 sayfa tutanak tutuldu. Bu yasama yılında gelen 26 tezkere ile birlikte, toplam 209 Yasama Dokunulmazlığı Tezkeresi bulunuyor; bunlardan dokuzu komisyonda bekliyor, sekizi geri alındı ve 192'si de dönem sonuna bırakıldı. 39 TBMM kararı alındı.
Geçen Yasama Yılı'nda, 4 bin 110 yazılı, 299 sözlü soru, 6 genel görüşmeyle 2 soruşturma ve 95 araştırma önergesi verildiğini açıklayan Arınç, 8 Araştırma Komisyonu kurulduğunu anlattı. Arınç, "Meclisimiz, milletimizin haklarını ve ülkemizin çıkarlarını korumak için komisyonlarımız aracılığı ile hem hesap sordu, hem de gerçeklerin anlaşılmasını sağladı" dedi.

Dilekçe Komisyonu'na 2 bin 092 başvuru yapıldığını anlatan Bülent Arınç, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun da yurt içi ve yurt dışında kritik incelemeler ve araştırmalarda bulunduğunu; hak ihlalleri konusunda 18 ayrı alt komisyon kurulurken, bin 307 başvuru da değerlendirilmeye alındığınc rmeyi barındıran güzel biı duyurdu. Arınç, "Daha önce de belirttiğimiz gibi halkımızın bu ilgisi, Meclisi'mizi sorunların çözümü konusunda bir irade olarak benimsediğini göstermektedir" değerlendirmesini yaptı.

2 yıldan beri sürdürülen "parlamenter diplomasi" çalışmalarının kurumsallaşma ve gelenekselleşme aşamasına geçtiğini vurgulayan TBMM Başkanı Arınç, Türkiye'nin, tüm dünyada ilgi odağı olduğunu belirterek, "Bunu Meclisimizi ziyaret eden, bizimle ilişki kurmak isteyen ülkelerin taleplerinden rahatça anlayabiliyoruz. Ayrıca, milletvekilleriyiz dünyanın dört bir yanında ülkemizi büyük bir başarıyla temsil etmekte ve değişen Türkiye'yi tanıtmaktadır. Şu anda 79 ülke ile dostluk grubumuz bulunuyor. Bu dönemde yurt dışından 118 heyet ülkemizi ziyaret etmiştir. Meclisimizden 178 heyet de yurtdışına çıkarak temaslarda bulunmuştur. Yine 3. Yasama Yılı'nda 8 devlet başkanı, 10 meclis başkanı ve 4 başbakan Meclisimizi ziyaret etmiştir. Yurt dışıyla temaslar her geçen gün daha büyük bir artış gösterirken, parlamenterlerimiz de dünya siyasetinde önemli görevler üstlenmişlerdir... Önümüzdeki günlerde AB ile başlayacak müzakerelerle birlikte parlamenter diplomasi çalışmalarımızın daha da yoğunlaşacağını düşünüyoruz" açıklamasında bulundu.

Meclis 2005 yılı bütçesinin, 282 Milyon 466 bin 558 YTL olarak hedeflediğini hatırlatan Arınç, "İlk 6 aylık dönemde toplam 121 milyon 659 bin 36 YTL harcandı. Bir önceki yıla oranla harcamalarımızda yüzde 1'lik bir azalma gözlenmiştir. Bazı harcama kalemlerinde, örneğin telefon maliyetlerinde yüzde 15'lik bir azalma olmuştur" şeklinde konuştu. Arınç, yönetimde, şeffaflık ve titizliğin ön planda olduğunu, halkın parasını harcarken büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket edildiğini söyledi. Personel politikasında ise Uzun vadede büyüyen değil, uzmanlaşarak küçülen Meclis"e dayandığını ifade eden Arınç, kadro artışı olmadığını, tersine azaltıldığını vurguladı.

Baştabiplik, bu yasama yılında toplan 81 binin üzerinde poliklinik, yaklaşık 39 bin laboratuar hizmeti verdi. Sağlık harcamalarımıza ait faturaları kontrol eden Fatura Kontrol Birimi bu yasama yılında 126 bin faturayı inceledi. Bunlardan bin 130 adet fatura yönetmeliğine aykırı olduğu gerekçesiyle sahiplerine iade edildi. Böylece yaklaşık 3 Milyon 150 bin YTL haksız yere ödeme engellenmiş oldu. Bu yıl, ilaç kullanımında geliştirilen yöntemlerle toplamda yüzde 58'lik bir tasarruf sağlandı. TBMM Başkanı Arınç, milletvekillerinin sahte fatura ve sahte fatura ya da evrak düzenlemelerinin söz konusu olmadığını belirterek "Düzenlenen hatalı faturalar, sağlık kuruluşlarının ihmali, yanlışlığı ve bazılarının haksız kazanç elde etme çabaları sonucunda oluşmuştur. Bu nedenle bazı sağlık kuruluşları hakkında evrakta sahtecilik, sahte reçete düzenleme gibi konularda dava açılmış ve Sağlık Bakanlığı'nca soruşturma başlatılmıştır. Milletvekillerimizi zan altında bırakan bu durumun kamuoyunca özellikle bilinmesini istiyorum" dedi.

MECLİS ÖZGÜRLÜĞÜN RUHU TBMM Başkanı Bülent Arınç, etkinliklerle muhtarlardan, öğrencilere, din görevlilerinden valilere kadar her bireye, mill3 egemenliğin halkta olduğu ve bunun vazgeçilmez bir gerçek olduğu yeniden t rmeyi barındıran güzel biescil edildiğini bildirdi. Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu Meclis, kurulduğu günden bugüne, 85 yıldır her türlü baskı, darbe ve yönlendirmelere rağmen sadece halkın sesi olma ilkesini korumuştur. Demokrasinin kesintiye uğratıldığı her dönemde, ilk hedef olan Meclisimiz, demokratik yaşamda halkın destek verdiği ilk kutsal mekan olmuştur aynı zamanda. Yüceltilen ve saygınlık kazandırılan bir Meclis, daha güçlü ve daha yerleşik bir demokrasiye ruh vermiştir. Çünkü Meclisi'miz demokrasi ve özgürlük bedeninin ruhudur. Ruh olmadan beden yaşayamaz. Meclis olmadan demokrasi de özgülükler de yaşayamaz. Bu yüzden her ferdin kendilerini temsil eden Meclislerine sahip çıkması gerekir. Böylece etnik kökeni, dini inancı, bölgesi ne olursa olsun, Türkiye vatandaşı olan her yurttaş, bu Meclis'te daha iyi temsil edilebilir ve hakları sonuna kadar savunulabilir. Türkiye'de siyaset kurumu, yıllardan beridir hep eleştirildi, güvenilmedi hatta bazen aşağılandı. Yıllar içinde bunu haklı gösterecek uygulamalar yapılmış olabilir. Ancak bugün siyaset kurumu saygınlığını, güvenilirliğini ve itibarını yeniden kazanmıştır. Yapılan tüm anketlerde; Meclisi'mize, siyasetin organları olan hükümete, siyasi partiler ve milletvekillerine olan güven hızla artmaktadır. Artık siyasetin merkezinin Meclis olduğu aşikardır."

Arınç, basın toplantısında gazetecilerin sorularını da cevaplandırdı. Bir gazetecinin sorusu üzerine, Anayasa'da hangi kurumların hangi görevleri yapacağının belli olduğunu ve herkesin bu sorumluluk çerçevesi içinde olması gerektiğini belirterek, bu noktada TBMM'nin yetki ve sorumluluklarının da belli olduğunun altını çizdi. Özgürlüklerin kimsenin keyfine göre çizilemeyeceğini kaydeden Arınç, TBMM'nin gerekli her konuda yasama yetkisini kullandığını ve bunu da kullanmayı sürdüreceğini söyledi. TBMM kararlarının denetime açık olduğunu ancak başta YAŞ ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarının yargı denetimi dışında olduğunu belirterek, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'i de Meclise yönelik konuşmalarından dolayı eleştirdi. Arınç, Meclisin yasama ve denetim yaparken halkın bütün taleplerinin yerine getirilmesi amacıyla yapıldığını söyleyerek, bunu yaparken de önünde hiçbir engel bulunmadığının altını çizdi.

Arınç, bir başka soru üzerine de, kendisinin daha önce temel yasa adı altında yapılan içtüzük değişikliğine muhalefetin tamamen sesini kısmaya yönelik bir çalışma olduğu için karşı çıktığını söyleyerek cevap verdi. Kimseyle polemiğe girmek istemediğini ancak zamanı gelince bu konularla ilgili konuşacağını ifade eden Arınç, yine bir başka soru üzerine milletvekillerinin parti değiştirmelerinin siyasetin saygınlığına zarar vereceğini ancak mutlak bir zarar değil bunun nispi bir zarar olabileceğini söyledi. Arınç, milletvekillerinin istifa hakkının engellenemeyeceğini de belirtti.
TBMM Başkanı Arınç, türban sorunuyla ilgili bir başka soruyu da cevaplandırırken, halkın talepleri doğrultusunda bu konuda bir yasa teklifi ya da tasarısı gelmesi durumunda Meclis'in bunu değerlendirmesinden doğal bir şey olamayacağını kaydetti.

En Çok Aranan Haberler