İZMİR, (DHA) - İzmir Tabip Odası'nın, düzenlediği 'Günümüz Türkiye'si ve Sorunları' konulu konferansta konuşmacı olan İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, Türkiye'de maskeli balo olduğunu söyleyip, "Türkiye'nin kırılma noktalarını iyi görmemiz lazım. Türkiye'de karşı devrim 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet'in ilanıyla başladı" dedi.
İzmir Tabip Odası'nın 'Günümüz Türkiye'si ve Sorunları' konulu konferansta, Oda Başkanı Suat Kaptaner'in açılış konuşmasından sonra İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, konferans verdi. Seferberlik günlerinde olduklarını, bu nedenle her yere gidip konuştuğunu söyleyen Ümit Kocasakal, "Hekimlerin büyük sorunları var. Avukatların da büyük sorunu var. Ülkemizi bu badireden çıkartamazsak hiçbir sorunumuzun çözümü mümkün değil. Gündemde yeni anayasa var, yargı bağımsızlığı var. Bunlar tek başına ele alındığında bir anlam ifade etmiyor. Yeni anayasanın ne olduğunu anlamak için 100 sene öncesine gitmemiz lazım. Bu bombalar niye patlıyor?Terör neyin nesi anlamak içinde 100 sene öncesine gitmemiz ve bu yıllara gelmemiz lazım. O zaman yeni anayasanın ne olduğunu anlayabiliriz" dedi.
ATATÜRK İLE DE ALDATIYORLAR
Gerçek anlamda Atatürk'ü ve onun mucizesi Cumhuriyet'in çok iyi bilindiğinden çok emin olmadığını anlatan Kocasakal şöyle devam etti: "Birileri dinle, sömürüsüyle, aldatıyor, ama birleri de Atatürk ile aldatıyor. Türkiye bugün maskeli balo var. Herkes maskeli baloda. Etnikçilik yapmayı solculuk olarak yutturmaya çalışıyorlar. Türkiye'de maskeli balo var, psikolojik hareket var. Toplumu 'bak batıda da bombalar patlar' diye terörle tehdit edeceksiniz ondan sonra utanmadan barış sözcüğünü kullanacaksınız yok öyle. Zekamızla hiç kimse alay etmesin. Bu tür kavramların içi boşaltıldı. Mehmet Akif'in bir sözü var; 'Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın' sözü var. Ama bu millet, yeniden İstiklal Marşı yazmaya doğru gidiyor. Atatürk'ün de sözü var; 'Geldikleri gibi giderler' ama dikkatli olmazsak gittikleri gibi de gelirlerdi. Ve ne yazık ki geldiler. Bugün seçmen tercihini milli irade diye yutturuyor. Bunların asıl en çok rahatsız olduğu konu anayasanın 6'ncı maddesidir. Çünkü bu madde,bunların bütün yalanları açığa çıkarıyor. Doğru okursanız, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyor meclisindir demiyor ve meclise verdiği tek yetki yasama yetkisidir. Anayasayı tartışabilmemiz için doğru bir anayasa okuması yapmamız lazım. Mevcut anayasa, meclise anayasama yetkisi vermiyor. Yeni anayasa yapmak Anayasama yetkisidir. Ama o yetkiyi meclise vermiyor."
TÜRKİYE'NİN KIRILMA NOKTALARINI TEK TEK SIRALADI
Yanında getirdiği, 'Naziler iktidarı nasıl ele geçirdi' kitabını gösterip, bugünle büyük benzerlik olduğunu vurgulayan, Türkiye'nin işgal altında olduğunu anlatan Ümit Kocasakal, "Türkiye'nin kırılma noktalarını iyi görmemiz lazım. Türkiye'de karşı devrim ne zaman başladı bana göre 29 Ekim 1923 yılında başladı. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte karşı devrim de işlemeye başladı. İlk kırılma noktası 10 Kasım 1938 ulu önderin çok erken ölmesi. Doğu ve güneydoğuda o toprak devrimini yapacaktı. O sorun bitecekti. Atatürk'ün ölümünden sonra yavaş yavaş devrim sulanmaya başlıyor. İkinci kırılma noktası ve ölümcül hata, halk evlerinin ve köy enstitülerinin kapatılması. Biz ortaçağ ila hesabı kapatamadan çok partili siyasi hayata geçtik. Üçüncü kırılma noktası tam bir ölümcül hatadır. Çok partili siyasi hayata çok erken geçti. Hiçbir mecburiyetimiz yoktu aslında. Bir kuşak atlanılmalıydı. O Cumhuriyet kuşağı yetişmeliydi. Çok partili siyasi hayata geçince zorlanan karşı devrim, besleneceği vitaminli topraklar buldu. O partiler oy deposu gördüğü için bu alanları yeşerttiler. Dördüncü kırılma noktası Türkiye'nin NATO'ya girmesidir. Kemalizm'in ve altı okun temeli bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık olmadan diğerlerinin yaşama şansı yok. Türkiye'nin NATO'ya girmesiyle tam bağımsızlığı bitmiştir. Türkiye hızla tam bağımsızlıktan uzaklaştı ve emperyalizmin tuzağına düştü. Beşinci ve son kırılma noktası 12 Eylül 1980 darbesidir. Onu doğru yere oturtmak lazım. Tarihsel olayların bir görünür bir de görünmez nedenleri vardır. 12 Eylül'ün görünür gerekçesi anarşidir. Gerçek sebebi, darbeden 9 ay önce olan ünlü 24 Ocak kararlarıdır. O kararların asıl mimarı olan Turgut Özal'ın güya beklentilerin aksine başbakan olması. Tesadüf müdür? Ülkenin yozlaşmaları onunla başlamıştır. Şimdi analım diyorlar, anmıyorum kendisini. 24 Ocak kararları, Türkiye'nin artık son milli direnç noktalarının kırılıp uluslararası sermayeyle birleştirilmesi olayıdır. 12 Eylül 24 Ocak kararlarının uygulanabilmesi için temelini oluşturmak için yapılmıştır ve aynen devam etmiştir. Diyorlar ya 'darbeyle hesaplaşalım' Darbenin fikri mirasçısı, takipçisi darbeyle hesaplaşamazlar" dedi.
ETNİK, MEZHEP, DİN SÖMÜRÜSÜ VİRÜSLERİYLME ÜLKEYİ LİME LİME ETTİLER
Türkiye'de toplumsal birliği bozmak için halklar arasına virüs atıldığını, bunların çok hızlı yayılıp toplumu sardığını aktaran Kocasakal, "Bunların birincisi etnik virüs. İkincisi mezhep, üçüncüsü din sömürüsü virüsü, bir dördüncüsü de ümmetçilik diyebiliriz. Çünkü milli devleti ortadan kaldırmanın aracı olarak kullanılır ümmetçilik. Ama ilk üçü çok önemli. Ülkeyi lime lime ettiler. Ben başı açık, ama emperyalizmin uşağı olan birisi yerine, başı kapalı antiemperyalist birisini tercih ederim. Etnik ve mezhepsel ayrılmaya dayalı olarak insanları kutuplaştırdılar. Ne oldu bazı kavramların içini de boşaltarak emperyalist saldırıları kamufle etmek için üzerini örttüler. Kavramların kendileri çok önemli ama için boşalttıklar" ifadelerini kullandı.
ELEŞTİRİLERİNDE İLGİNÇ BENZETMELERDE BULUNDU
Ümit Kocasakal, Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu olumsuz durumların sorumlularını da anlatan onlar için ilginç benzetmelerde bulundu. Bugünkü durumun 3 sorumlusu olduğunu ileri süren Ümit Kocasakal, "Bu günkü durumun üç müsebbibi vardır. Birincisi GDA'lardır, Genetiği Değiştirilmiş Aydınlar. Bunları siz buraya getirdiniz. Şimdi diktatörlükle suçluyorlar. Hepinizi oradaydınız. İkincisi GDS'lerdir. Genetiği Değiştirilmiş Solcular. Etnikçiliği solculuk sanıyor bunlar, ama yemezler. Evet ben ulusalcılığımda gurur duyuyorum, ama kendi tarifim var ulusalcılığımın. Kendi ulusunun çıkarlarını başka ülkenin çıkarlarından üstün tutmak. Ben o anlamda ulusalcılığımdan gurur duyuyorum. Üçüncü müsebbipgüce bakan. Nasıl ayçiçeği güneşe bakar, bunlarda gücü gürünce anında eğilirler. Bu süreçte hatası kabahati olmayan tek kesim halktır" dedi.
TÜRKİYE'DE ŞARTLAR PARLAMENTER SİSTEMİ DAYATIYOR
Yeni anayasa ve başkanlık sistemine yönelik değerlendirmelerde de bulunan Ümit Kocasakal, "ABD'nin tarihsel, siyasal koşulları nasıl başkanlık sistemini dayattıysa, Türkiye'nin mahsurları var. 600 sene padişahlık sisteminde yaşamış genlerinde var her denileni kabul etmek. Eğer Başkanlık sistemi gelirse, Afrika tipi Latin Amerika tipi yöne gider başkanlık sistemi. ABD'de şartlar, koşullar nasıl başkanlık sitemini dayattıysa, Türkiye'de de aynı koşullar parlamenter sistemi dayattı. Bizim tarihimiz, psikolojimiz parlamenter sistemi dayatıyor. Parlamenter sistemin hiçbir sakıncası yok. Sorun sistemden değil, sorunların nedeni, cumhurbaşkanının anayasaya uymamasından sorunlar çıkıyor. Biz başörtüsüyle uğraşırken, incir çekirdeğini doldurmayan konuları konuşurken bu ülke açlığa gidiyor. Tarım bitiyor, zeytinlere saldırıyorlar. Madenlerimiz gidiyor, balıkçılık politikası yok. Her gün çocuklarımıza kanser yediriyoruz. Bunları konuşmuyoruz. Bugün Türkiye'de terör niye terör var? Türkiye'yi masaya oturtmak ve anayasa yaptırmak 100 sene önce yaptıramadıkları Sevr'i bugün kabul ettirmek için bu bombalar. IŞİD, PKK, PYD, hepsi aynı babanın çocukları. Türkiye'de sistemi bozan mikroplar var dedik. Bu mikropları temizlemek için Kemalizm var. Her gün 3 doz alıyorsunuz, hemen ayağa kalkıyorsunuz. Türkiye'nin Kemalist politikalara geri dönmekten başka çaresi yok" diye konuştu.