Carlos Chirinos
BBC Mundo, Caracas
Hugo Chavez, Venezuela’daki askeri ve sivil güçlerin arasındaki ilişkiyi devrimcileştirdi.
Bazıları bu durumu ordunun politikleşmesi olarak tarif ederken bazılarına göreyse bu, politikanın askerileşmesine neden oldu.
Chavez ‘halk-ordu’ bağlantısıyla ilgili olarak iftihar duymaktan hoşlanıyordu.
Bu anlayışa uygun olarak askerleri sokaklara gönderdi ve onlara toplum hizmeti yaptırdı.
Muhalifleri, bunun yapmakla Chavez’in ulusal silahlı güçlerin eğitimini ve tatbikatları riske attığını iddia ediyor.
Ayrıca ordunun kendisini, sosyal programlardan tahsis edilmiş paranın içinde bulduğunu, bunun da kurumu yozlaştırdığını belirtiyorlar.
Chavez kendini her zaman bir asker olarak gördü.
Askeri araç gereçle görünmekten de eski silah arkadaşlarını üst düzey görevlere atamaktan da çekinmedi.
Birçok kişi için, Chavez’in politik gücünün asıl dayanağı Birleşik Sosyalist Parti (PSUV) değil silahlı güçlerdi.
Ama Savunma Bakanı Diego Molero, Chavez yandaşlarının yaklaşan seçimlerde ‘faşistleri (muhalefet) çarpacağını’ söyleyince bu durum muhalefet içinde endişelere neden oldu, zira yasalara göre ordunun bir adayı veya politik partiyi desteklemesi yasak.
Ordu, her seçim yarışında kilit bir rol oynuyor.
Ülke çapında seçim malzemelerini seçim bölgelerine onlar götürüyor, güvenliği sağlıyor, seçimler bitince de oy pusulalarını onlar koruyor.
Muhalefet partilerinin şemsiye örgütlenmesi niteliğindeki Birlik Masası’nın koordinatörü Ramon Guillermo Aveledo, “Venezuela’nın şimdi birlik ve barışa ihtiyacı olduğu için Molermo’nun sözleri kabul edilemez. Bu yanlış ve anayasaya da aykırı” diyor.
‘Askeri konularla’ ilgilenen bir sivil toplum örgütü olan Yurttaş Kontrolü’nün yöneticisi Rocio San Miguel bir ‘zaman ayarlı bombadan’ bahsediyor.
Miguel bu benzetmeyle ordu içindeki ayrılıkların şiddetin ortaya çıkacağı bir noktaya doğru büyümesi ihtimalini anlatıyor.
San Miguel, bombanın şimdiden patlamaya hazır hale gelmeye başladığını söylüyor.
Ona göre bu durumun nedenleriyse şunlar: Ordu içinde bölünme, üst düzey ve orta düzeydeki askeri görevliler arasında hiyerarşik görev tanımı eksikliği, Küba yandaşı kampla ‘Küba’nın Venezuela’nın içişlerine karışmasına içerleyen’ ulusalcı kamp arasındaki anlaşmazlık.
Venezuela’daki bölge valilerinin yarısından, bakanlarınsa dörtte birinden fazlası emekli askerler.
Bunlardan bazıları Chavez’in 1992’deki darbe girişimindeki yoldaşları.
San Miguel’e göre bu, başka bir ihtilaf noktası. Görevdeki bazı askerler bu durumdan memnun değil.
Dahası, geçici Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu destekleyenlerle, Millet Meclisi’nin Başkanı Diosdado Cabello’nun destekleyenler arasında farklılıklar olduğunu iddia ediyor.
Ama Chavez’in Bolivarcı Devrim’ini destekleyenler ordunun farklı dinamiklere sahip olduğuna inanıyor.
Ulusal ordunun başındaki eski biri isim olan Fernando Soto Rojas, ülkede bir devrimin gerçekleştiğini, ordunun tarafsız olmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Silahlı güçler ya halkla ya da kapitalizmledir. Ve burada, devrimin savunması için örgütlenmiş ve silahlı bir halk gücü kuruyoruz.”
Ordunun, politik tarafların birinin safında yer aldığı çok açık.
Böyle olsa bile Soto Rojas; muhalefetin, ordunun gözü üzerinde olacak şekilde gerçekleştirilecek seçimlerle ilgili olarak neden kaygılandıklarını anlamıyor.
“16 tane tertemiz seçim gerçekleştirdik. Kendini sosyalist olarak görenler kimseyi aldatamaz. Eğer bizi yenmek istiyorsanız halkın oyuna ihtiyacınız var.”
Rocio San Miguel, ortadakinin seçimden öte bir sorun olduğunu belirtiyor: “Tehlikede olan, Chavez sonrası dönemdeki Venezuela politik sisteminin istikrarı”.
“Chavez, derin ayrımların bulunduğu orduyu bir arada tutabilen tek kişiydi” fikrini dile getiriyor.
Bu kontrolü elinde bulunduran Chavez olmadan olası halefinin onun mirasını ve askeri ilkelerini sürdürüp sürdüremeyeceği belirsizliğini koruyor.