HABER

Yargıtay Başsavcısı'ndan sert sözler

Yargıtay Başsavcısı'ndan sert sözler

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 17. Onur Günü nedeniyle düzenlenen törende konuşan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti ve DTP'nin kapatılması için açtığı davaları savunarak, Venedik kriterlerine göre hoşgörüsüzlüğün de parti kapatma gerekçesi sayıldığını belirterek, "Hoşgörüsüzlük, sivil barışı ve demokratik anayasal düzeni tehlikeye sokan beyan ve eylemler açıklanmış, parti üyelerinin bu beyan ve eylemlerinin söz konusu siyasi parti tarafından da desteklendiği, birçok somut deliller yanında Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen Anayasa değişikliği ile görülmüş ve anlaşılmıştır" dedi.

Geçen yıl AK Parti kapatma davası nedeniyle ara verilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Onur Günü'nün bu yıl 17.'si yapıldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın ev sahipliğinde Yargıtay Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen Onur Günü'ne Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muammer Aydın, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, askeri yargı temsilcileri, eski ve yeni Yargıtay üyeleri ve savcıları katıldı. Başsavcılık içinde etkinlik olduğu için hiçbir siyasi temsilciye ise davetiye gönderilmediği öğrenildi. Törende bir konuşma yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, konuşmasında AK Parti ve DTP'ye açtığı kapatma davasından, iletişimin denetlenmesine, Anayasa değişikliğinden, siyasi partilerin kapatılması konuları başta olmak üzere kamuoyunda tartışmalara neden olan pek çok konuyu başlıklar altında değerlendirdi. Konuşmasının başında Türkan Saylan'ın ölümünden dolayı üzüntüsünü dile getiren Yalçınkaya, ailesine ve eğitim camiasını başsağlığı diledi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın siyasi olasılıklardan hiçbir şekilde etkilenmeksizin demokratik ve laik toplum düzenin korunması için Anayasa ve yasaların verdiği görevleri yerine getirmek zorunda olduğuna işaret eten Yalçınkaya, "Anayasa'nın 68. maddesi gereğince siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz. Sınıf ve zümre diktatörlüğünü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamayacağı gibi suç işlemesini de teşvik edemez" dedi.

Siyasi Partiler Yasası'nın siyasi partilerle ilgili yasaklar bölümüne işaret eden Yalçınkaya, "Siyasi partilerin tüzük ve programları ile beyan ve eylemleri Anayasa ve yasalarda belirtilen ilke ve hükümlere uygun olmak zorundadır. Uyulması zorunlu olan ve yaptırım içeren bu ilke ve hükümler temel yasalarda erişebilir, anlaşılabilir, öngörülebilir, açık ve kesin ifadelerle belirtildiğinden herkesçe bilinmesi ve uyulması gereken demokratik ve evrensel hukuk kurallarıdır" diye konuştu.Başsavcılığın bağımsız ve yansız bir kurum olarak siyasi partilerin tüzük, program ve eylemlerinin hiçbir etki altında kalmaksızın ve parti ayrımı yapmaksızın büyük bir titizlikle ve objektif bir şekilde yerine getirdiğini ifade eden Yalçınkaya şöyle konuştu:

"Muhafazakar partiler öne çıktıkça, artan radikalleşmeyle birlikte ekonomik büyüme ve modernizasyona daha çok vurgu yapılmak suretiyle, batı tipi demokrasilerin ayrılmaz parçası olan laikliğin gündemden düşürüldüğü ve tamamının değiştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı anayasa ve yasalardan aldığı yetkiye dayanarak anayasal düzeni, demokrasiye, insan haklarını laik cumhuriyeti ve hukuk devletini korumak, anayasa, demokratik kurallara ve hukuka aykırı olan her türlü yapılanmaları, demokratik temel prensipleri ve toplumun düzenini tehdit eden amaçları ve bu amaçlara yönelik faaliyetleri takip ve sonuçlandırmakla görevlidir. Hukuk yoluyla demokrasinin sağlanmasına her kesimin saygı göstermesi, demokrasinin ve güçler ayrılığı ile hukukun üstünlüğü ilkesinin gereğidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nitelemesi laik Türkiye Cumhuriyet ile bütünleşmiş, birlikte kökleşmiş ve gelişmiştir."

'AK PARTİ VE DTP'NİN KAPATILMA DAVALARI' Yalçınkaya konuşmasında AK Parti ve DTP'ye açtığı kapatma davalarını ayrı başlıklar altında değerlendirdi. AK Parti hakkında laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu iddiasıyla kapatma davası açıldığını ve Anayasa Mahkemesi'nin partiyi odak olarak görerek hazine yardımından yoksun bırakılması kararı verdiğini hatırlatan Yalçınkaya, davayı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Venedik kriterleri çerçevesinde değerlendirdi, Venedik kriterlerine atıfta bulunan Yalçınkaya, parti kapatılmasının sadece şiddetle sınırlı olmadığını, yasaklama ilkeleri arasında ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlüğün de bulunduğunu ifade etti. Laikliğin dinsel hoşgörü sağlayan ve güvence altına alan ilke olduğunu belirten Yalçınkaya, şunları söyledi: "Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Venedik Komisyonu belgesine dayanarak 17 Temmuz 2002 tarihinde aldığı kararında 11 Eylül olayında görüldüğü üzere fanatizm ve ekstremizmin demokrasiye yönelik tehlikelerin göz önünde tutulması gerektiği vurgulanmış, Venedik kriterlerin farklı olarak bir siyasi partinin sivil barışı ve demokratik anayasal düzeni tehlikeye sokması halinde bu amaca ulaşmak için demokratik yolları kullanıyor olsa dahi o siyasi partinin kapatılacağı kuralı getirilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, parti kapatma hususunda açtığı davaya ilişkin esas ve sözlldemez" dedi.

Siyasi Partileü açıklamalarında bu hususlara değinmiştir. Bu kapsamda hoşgörüsüzlük, sivil barışı ve demokratik anayasal düzeni tehlikeye sokan beyan ve eylemler açıklanmıştır. Parti üyelerinin bu beyan ve eylemlerinin söz konusu siyasi parti tarafından da desteklendiği, birçok somut deliller yanında Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen anayasa değişikliği ile görülmüş ve anlaşılmıştır."

DTP hakkında açılan kapatma davasına da değinen Yalçınkaya, partinin devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle dava açıldığını ve bu dava ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nin henüz bir karar vermediği hatırlattı.

'YARGI KARARLARINA YAPILAN ELEŞTİRİLER' Konuşmasında yargı kararlarına yapılan eleştirilere de değinen Yalçınkaya, " Belli makamı işgal eden kişilerin, açıklamalarının toplum üzerindeki etkilerini çok yönlü olarak değerlendirmeden Yüksek Mahkeme kararlarına yönelik kişisel görüş açıklaması şeklindeki beyanların yargı üzerinde güveni zedeleyici olduğu müşahede edilmektedir. Demokrasinin kurum, kural ve usullerine saygı gösterilmesi siyasi güçlerden beklenen en önemli davranış biçimidir. Yargıya güven ve saygı sürekli ise erdemliliktir. Siyasi kişilerin yargı organlarının açıklamalarından rahatsız oldukları yönündeki beyanları ise devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı bir medeni işbirliği ve işbölümü olan devlet organları arasında üstünlük anlamına gelmeyen kuvvetler ayrılığı ilkesini göz ardı eden ve siyasi gücün her şeyin üstünde olduğu imajı veren beyanlarıdır. Hukuk devletinin gerçekleşmesini, demokratik kuralların yerleşmesini sağlayan yüksek yargı organlarına yönelik, siyasi çevrelerin politik çıkarlarına dayalı beyanları, Anayasa'da yazılı güçler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Kamuoyu önünde, yargıyı ve kararlarını tartışılır hale getireceği, saygı ve güveni azaltacağı kuşkusuzdur. Yargının demokratik hayatın temelini oluşturduğu unutulmamalıdır'

'SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASININ ZORLAŞTIRILMASI' Konuşmasında hükümetin Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklik yaparak parti kapatmanın zorlaştırılmasını istemesine tepki gösteren Yalçınkaya şunları söyledi:

"Bir siyasi partinin kapatılması davasının açılması usulünde değişiklik yapılarak TBMM'nin ve diğer bir kurulun onayına bırakılması, soruşturma veya kovuşturma şartı getirilme niteliğindedir. CMK hükümleri uygulanarak dosya üzerinden incelenen ve karara bağlanan siyasi partilerin kapatılma davası, Anayasa Mahkemesi tarafından doğrudan yargısal bir denetime tabi tutulmaktadır. Davalı siyasi partiye savunma hakkı, aleyhine olan delilleri çürütme hakkı verilmektedir. Bu sebeple bu yöndeki değişiklik isteği, hukuk devletinin temel ilkeleri olan yargı denetimi, erkler ayrılığı ve Anayasa ile yasaların temel anlayışına aykırı olacak ve yargı denetimini etkisizleştirme amacını taşıyacaktır. Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine aykırı beyan, eylem ve davranışlar yerine, sadece şiddet içeren eylemlerin parti kapatma nedeni sayılması veya siyasi partilerin kapatılması yerine, kapatmaya neden olacak beyan ve eylemleri sahibi parti üyesi kişilerin Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edilmesinden sonra bu kişilere cezai ve siyasi sorumluluk getirilmesi halinde, Anayasa'da kapatma nedenleri sayılan Anayasa'nın değiştirilmezi ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri içinde bulunan 'Cumhuriyetin Nitelikleri' başlıklı ikinci maddesinde yer alan laiklik ilkesine aykırı beyan ve eylemleri suç sayan ve yaptırıma bağlayan düzenlemem Türk Ceza Yasası'nda yer almadığından belirtilen şekillerde yapılacak bir düzenleme ile laiklik karşıtı beyan ve eylemlerin önü açılmış olacaktır."

En Çok Aranan Haberler