17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de 7,4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi; Kocaeli, İstanbul, Yalova, Sakarya ve Düzce'de büyük bir felakete neden oldu. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırma raporuna göre, 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı. Büyük kayıplara sebep olan depremde 285 bin 211 ev ile 42 bin 902 iş yeri hasar gördü. Marmara Depremi'nde İstanbul'da 454 kişi hayatını kaybetti. Yalova, Düzce ve Gölcük'ten getirilen yaralılardan hayatını kaybedenlerle bu sayı 981'e çıktı.
25 yıl önce Kavaklı Sahili'nde çay bahçelerinin bulunduğunu, depreme de orada yakalandıklarını anlatan Kadriye Kasapoğlu (51) ise "Her gece sabahlara kadar orada olurduk. Vatandaşlar da gece 00.00'dan sonra çay bahçesine gelirdi. O gece de her zamanki gibi oturuyorduk. Bir anda yerde hareketlilik oldu. 'Ne oluyor acaba?' demeye kalmadan güm sesi geldi. Oturduğumuz sandalyeler yerden havalandı. Çok şiddetli bir vuruş oldu. Onun ardından yerlerde dalgalanmalar oldu. Biz de yere düştük. Yerler yarıldı, parke taşları patlayıp havalara uçtu. Kıyamet koptu zannettik" diye sözlerine başladı.
O anları anlatan Kasapoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"O ara birileri bağırdı. 'Deniz geliyor' dediler. Bende o sırada denize karşı bulunuyordum. Ben bakınca denizi göremedim. Kafamı kaldırınca suyun havalandığını, köpürdüğünü gördüm. 9 kişiydik, herkes kaçıştı. Dalgalar çay bahçesinin köşesindeki parçayı kopardı. Çay bahçesinin yarısı kırıldı, denize aktık. İnsanın can havliyle ne yapacağı belli olmaz. Bayağı bir mücadele ettim. Taşın tepesine tırmandım ama üzerimden de deniz geçti. Su beni yaklaşık 500-600 metre sürükledi. Taklalar ata ata suyun altından gittim. 'Herhalde ölüyorum. Bari kelime-i şehadet getireyim' dedim. Sonunu da hatırlamıyorum. Suyun altında bayıldığımı hatırlıyorum. Nefesim bitmişti. Kendimi, lunaparkın demir korkulukların etrafında oturur vaziyette buldum. Sanki biri beni oraya oturttu. Ne olduğunu anlayamadım. Şuur kaybı yaşadım. Kalktım ama yürüyemiyordum. Bacağımdan yaralanmışım. Demir kapı gördüm. Orada bilet gişesi vardı. O kapıya tırmandım, gişeye oturdum ama tavan kafama değiyordu. İnsanlar sahile gelemiyordu, su vardı. Sesleri duyuyorum ama kimse beni duymuyordu. Çok fazla gürültü vardı. Suyun içindeydim hala. Sabaha kadar bekledim. Gelenler oldu ama sesimi duyuramıyordum. Bir süre sonra 2 genç geldi, 'Kimse var mı? Sesi mi duyan var mı?' dediler. Çocuklar beni kucaklayıp, dışarı çıkardı. Ablamın evine gittik. Enkazların içinden geçmişim ama ben depremi anlamadım ki. 'Neredeyiz?' dedim, komşular beni tanıdı. Arkamı döndüğümde ablamın binası yoktu. Çökmüştü."
Denize sürüklenmenin etkisiyle bacağından yaralandığını belirten Kadriye Kasapoğlu, "Bacağım yarılmıştı. Denizdeki basınçla bacağıma yosun, taş, demir parçaları doldu ve temizlenmeden dikildiği için mikrop kaptı. 6 kere ameliyat oldum. Sağ olsun İstanbul'dan gelen cerrahlar sahra çadırı kurdular. Onlar bacağımı ameliyat etti. 100 tane de iğne oldum. Hamd olsun şu anda iyiyim" diye ifade etti.
Depremde babaannesini, kuzenini, arkadaşlarını ve komşularını kaybeden Kasapoğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen vatandaşların yaşadıklarını ve hissettiklerini çok iyi anladığını söyleyerek, "Eltimin erkek kardeşi 11 gün sonra sudan çıkarılmıştı. 11 yaşında erkek çocuğuydu. Çocuğun cesedi tanınmayacak haldeydi, kolundaki saatten tanıdılar. Ben annesine 'Gözün aydın' dedim. Öyle bir konumdaydık. Öleni artık unutmuştuk. Cenaze bulununca alkış tuttuk, kahkaha attık. Bu normal insan tepkisi değildi. Deprem oldu, bitti ve her şey yerini buldu ama o yaşananlar asla unutulmaz. Ölsem kemiklerim unutmaz" dedi. (İHA)