Bir zamanlar ilgiden sokakta yürüyemediğini anlatan Koçarlı, şimdi Bafa Gölü kıyısında 6 metre kare bir evde iki yavru kediyle yaşıyor.
“Teli yerden 4 metre yükseğe kurarsın. Elinde çubuk vardır. Yürümeye başlarsın… Sahnede olmak ferahlıktır. Alkışı aldın mı ferahlarsın. Ama alkış olmadı mı, tutunamadın mı boynun bükük kalır…”
Cambazlığı, Muammer Yankı’dan öğrendi
Al Jazeera'den Güray Ervin'in haberine göre,Abdullah Koçarlı, 16 yaşında öğrendiği cambazlığı 25 sene yaptı. Bu süre içinde sihirbazlık, hokkabazlık da öğrendi. Türkiye’de bir çok yerde ve yurt dışında sahneye çıktı. İki sefer kaza geçirdi. Bir keresinde telden düştü, başka bir gösteride de elektrik çarptı. Koçarlı, cambazlığa başladığı yılları şöyle anlatıyor:
“İzmir Fuarı’nda, sanatçı Semiha Yankı’nın babası Muammer Yankı’nın yanında başladım. Çalışırken tele çıkmamı istedi. ‘Oğlum sen cambazlığı öğrenirsin. Çık, korkma. Ayaklarını sağlam tut.’ derdi. Tel üzerinde ayaklarım titrerdi. Zamanla tel üzerinde yürümeyi, takım sürmeyi öğrendim. Muammer Yankı bana ‘Sen benden hiç ayrılma. Seni tam cambaz yapacağım’ derdi. Yankı’nın, birlikte gösteri yaptığı oğlu Metin, bir gösteri esnasında kaza geçirdi ve vefat etti. Bunun üzerine Muammer Yankı cambazhaneyi paydos etti. Ben de tek başıma kaldım.”
"İlgiden yolda yürüyemezdim"
Koçarlı, kendi kurduğu cambazhane ile yurtiçinde bir çok yerde gösteri yaptı. Irak, Kuveyt, Suriye’ye gitti. Gittiği yerlerde çok sayıda insanın önünde sahneye çıktığını söyleyen eski cambaz, ertesi gün ilgiden yolda yürüyemediğini söyledi.
“Zamanı geldi 2 bin, 3 bin kişinin önüne çıktım, teşhir yaptım. Alkışı duydum mu ferahlardım, gururlanırdım. Sanatçı alkışı duydukça sevinir. Alkış olmadı mı, tutanamadın mı boynun bükük kalır. Hem sevinirsin, hem iştahın olur. Alkışı kazandın mı, ben kazandım… Telin üzerinde çok deli gezerdim. Gösterinin ertesi sabahı çarşıya çıktım mı yürüyemezdim. Çok tanıdık vardı. Çay ikram edenler, sohbet etmek isteyenler… Şimdi yaşlandık, kimse tanımıyor.”
"Çok para kazandım ama tutamadık"
Abdullah Koçarlı, birlikte çalıştığı sihirbazlardan da çeşitli numaralar öğrendi. Bir revü ile anlaşıp, gösteri yapmaya gittiği Kuveyt’te bir yıl kaldı. Koçarlı, Kuveyt’te kaldığı sürede gelirinin iyi olduğunu söylüyor:
“O zaman Türkiye’de televizyon yoktu. Oradan gelirken bir televizyon aldım geldim. Yanında bir de Japon hoparlörü getirdim, ses büyütmek için. Zamanında çok para kazandım ama kıymetini bilemedik. Hısım, akrabaya yedirdik. İçki içmem, kumar oynamam, zamparalık yapmam… Şimdi devletin ödediği üç aylıkla geçiniyorum.”
"Çocukluğumuzda onun gösterilerini izlerdik"
Abdullah Koçarlı’nın yaşadığı Serçin köyünün sakinlerinden Nazım Karakaya, çocukluğunda Koçarlı’nın gösterilerini sık sık izlediğini anlatıyor:
“Biz burada ufaklığımızdan beri tanıdığımız için ‘Abdullah Cambaz’ derdik. Meselâ bir eşyayı kaybedip, bulurdu. Masanın üzerine bir kadın veya erkek koyardı. Aşağı, yukarı kaldırırdı. Bir şeyler konuşurdu, konuşurdu sonra azıcık azıcık indirirdi. Bu nasıl oluyordu, biz de anlamadık bunu. İşte böyle geldi, geçti.”
6 metre kare evde, 2 yavru kediyle yaşıyor
Abdullah Koçarlı, gösterileri esnasında iki sefer kaza geçirince yeni evlendiği eşi tarafından terk edilmiş. Çalışmayı bırakıp, Aydın’a dönmüş. Bafa Gölü’nün kıyısında "Cambazın Yeri" adıyla kafe açıp, göl kenarında kamp kuran turistlere yiyecek, içecek satıp, cambazlık yapmaya başlamış:
“Benim müşterilerim diğerlerinden daha fazlaydı. Bir gün kafeteryamı kurşunladılar. Ben de korkup, kapattım. Bu evi inşa ettim, burası 6 metrekare. Buranın elektriği yok. Önceleri gaz lambası kullanıyordum ama kokusu rahatsız etmeye başlayınca, mum yakmaya başladım. Yatakhane de, mutfak da, depo da hepsi aynı yerde. ‘Gel’ ve ‘Gel’ isimli iki yavru kedim var. Bana arkadaşlık ediyorlar. Kaymakamlık ve Belediye Reisi erzak gönderiyor.”
Tweets by mynet