RAMALLAH (İHA) - Tedavi gördüğü Paris'teki Percy Askeri Hastanesi'nde sabaha karşı TSİ ile 04.30'da 75 yaşındayken hayatını kaybeden Yaser Arafat, Filistin davasının sembol ismiydi. Filistin'in efsanevi lideri, 2001 Aralık ayından bu yana İsrail güçleri tarafından Batı Şeria'nın Ramallah kentindeki karargahında kuşatma altında tutuluyordu. İsrail hükümeti bu kuşatma sırasında karargahın büyük bölümünü yerle bir etti; hatta zaman zaman Arafat'ın öldürülebileceği veya sürgüne gönderileceği iddiaları gündeme geldi. Arafat'ın hayatında İsrail hükümeti ile bu gibi mücadelelerin daha pek çok örneği var. Hayatını Filistin davasına adayan Yaser Arafat'ın, aslında başkaları için '"normal" denecek bir yaşantısı hiçbir zaman olmadı.
Asıl adı "Abdurrahman Abdürrauf el Kudva el Hüseyni" ve künyesi "Ebu Ammar" olan Arafat, her şeyin ötesinde bir gerilla lideriydi. Arafat'ın, yıllarca sürdürdüğü bağımsız Filistin Devleti'ni kurma mücadelesiyle kazandığı destek, yetkilerini paylaşmayı reddetmesiyle son yıllarda büyük oranda azalmıştı. Özellikle Oslo barış sürecinin başarısızlığa uğramasının ardından, artık daha fazla Filistinli Arafat'ın değişken ve katı yönetimine karşı çıkmaya başlamıştı. Ancak İsrail'in, Arafat'ı devre dışı bırakma girişimleri, Filistinli liderin kaybettiği desteği hayatının son yıllarında yeniden kazanmasını sağladı.
"İNŞAAT MÜHENDİSİ" ARAFAT
Yaser Arafat, mütevazı bir tüccarın oğlu olarak 24 Ağustos 1929'da Mısır'ın başkenti Kahire'de doğdu. Arafat henüz 19 yaşındayken, İsrail Devleti'nin ilanıyla sonuçlanan Arap-Yahudi çatışmasına katıldı. 1948'de Araplar savaşı kaybedince Mısır'a döndü. Kahire Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği okudu, Kuveyt'e çalışmaya gitti. 1958 yılında Kuveyt'te sürgünde bulunan Filistinliler'le, daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile birlikte en büyük grubu oluşturacak El Fetih Örgütü'nü kurdu. Filistinliler'in bağımsızlık hareketi başta Arap ülkelerinden destek görmedi. Arafat'ın liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü bunun üzerine silahlanarak, ses getirmek için uçak kaçırma eylemleri düzenledi ve başka birçok şiddet eyleminde bulundu.
1964'te Arafat, Kuveyt'ten ayrılarak Ürdün'e geçti. El Fetih militanları da buradan İsrail'e baskınlar düzenlemeye başladı. Ocak 1965'te İsrail hedeflerine ilk askeri harekatı gerçekleştiren El-Fetih'in askeri kolu El-Asifa (fırtına) Birliği'ne komuta etti. Arafat'ın 1968'de neredeyse 40'ına merdiven dayamışken FKÖ liderliğine seçilmesi, El Fetih'i fiilen FKÖ'nün merkezine oturttu. Lider olma tutkusu eleştirilse de Arafat, Filistin sorununu daha önce hiç olmadığı kadar çok dünya gündemine çıkarmayı başaran isim oldu.
ARAFAT, BM GENEL KURULU'NDA
Arafat bir ülkeden diğerine sürüldü. 1970'te Ürdün'den sınırdışı edildi. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Arap devletlerince Filistin halkının tek temsilcisi sayıldığı 1974'te, BM Genel Kurulu'na gözlemci olarak katıldı ve burada bir konuşma yaptı. 1977 senesinde Libya ile Mısır arasında, 1979'da ABD Büyükelçiliği'nin işgal edilmesi üzerine İran ile ABD arasında ve 1980'de İran ile Irak arasında arabuluculuk yaptı.
İsrail uçakları 1981'de Arafat'ın Beyrut'taki karargahını bombaladı. Haziran 1982'de İsrail, Güney Lübnan'ı işgal ettiği zaman 2 ay süreyle Beyrut'u savundu. Diplomatik manevralarla zaman kazanarak Filistin gerillalarının kenti boşaltmalarını sağladı. Ardından kendisi de Beyrut'tan ayrıldı. Tunus'a giderek FKÖ'nün yeni merkezini kurdu. Tunus'ta İsrail'in hava operasyonuna ve ölüm timlerinin saldırılarına hedef oldu. İsrail'in ölüm timlerinin saldırıları, örgütün yeni merkezi olarak seçilen Tunus'ta da sürdü; ama Arafat hem bunlardan hem de uçağının Libya Çölü'ne düşmesiyle uğradığı felçten kurtuldu.
MISIR VE ÜRDÜN'LE YAKINLAŞMA
1983 senesinde El-Fetih içinde Yaser Arafat'a karşı başlatılan ayaklanma onun liderlik konumunu sarsmaya başladı. Uzun zamandan beri arası açık olan Mısır ile yeniden münasebet kurdu. Filistin meselesinin BM kararları çerçevesinde barışçıl yollardan çözülmesi için pek çok gayret sarf etti. Ürdün ile birlikte barış masasına oturmayı kabul etti. Ancak Ürdün Emiri Hüseyin'in son anda bundan vazgeçmesiyle çalışmalar neticesiz kaldı.
Filistin toprakları üzerinde Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin birarada yaşıyabileceği laik, demokratik ve bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulmasını savunan Yaser Arafat, 100'ü aşkın devletle diplomatik münasebet kurdu. 7 Kasım 1985'te yayımladığı Kahire Bildirisi ile FKÖ üyelerine, İsrail'in işgal ettiği topraklar dışında terörist hareketlerde bulunmayı ve operasyonlar düzenlemeyi yasakladı. Böylece barışa Yaser Arafat, mütevazı bir tüccarın oğlu olarakçıl yollardan Filistin meselesine çözüm bulunması prensibini kabul etti.
VE ARAFAT, FİLİSTİN DEVLET BAŞKANI
Bu arada 1987'de Batı Şeria ve Gazze'de ayaklanma başladı. Arafat, 1. İntifada'yı bütün gücüyle sahiplendi. 15 Kasım 1988'de Filistin Milli Konseyi'nin Cezayir'de yapılan 19. olağanüstü toplantısında "Bağımsızlık Bildirisi" kabul edilerek "Filistin Devleti" kuruldu. Devlet Başkanlığına da Yaser Arafat seçildi.
Arafat, ilk Körfez Savaşı'nda Saddam Hüseyin'i destekleyince Arap dünyasından aldığı maddi ve manevi desteği kaybetti. 3 sene sonra ise, Amerikan ve Sovyet liderlerin önderliğinde Madrid'de toplanan Ortadoğu Barış Konferansı'nda masaya oturdu. Bu süreçte imzalanan Oslo Antlaşmalarıyla Filistin topraklarına özerklik verildiğinde 1 Temmuz 1994'te, 27 yıldır giremediği Gazze'ye "Başkan" olarak döndü. Filistin topraklarına dönmesinin önü açılan Arafat, 1992 yılında genç danışmanı Süha Tanıl ile evlendi.
Sağcı Başbakan Benyamin Netanyahu döneminde duran barış süreci, bir daha toparlanamadı. Solcu Ehud Barak'ın başbakanlığa seçilmesi, umutları yeniden canlandırdıysa da, bu da uzun sürmedi. Muhalefet lideri Ariel Şaron'un Haremüşşerif'e yaptığı tartışmalı ziyaret, 2. Filistin intifadasının fitilini ateşledi.
Arafat son yıllarını Ramallah'taki karargahı Mukata'da hapis hayatı yaşayarak geçirdi. Bir yandan Filistinliler içinde büyüyen iktidar kavgasına, diğer yandan da İsrail'in sürgün ve suikast tehditlerine meydan okudu.
İKTİDAR MÜCADELESİ
Arafat'ın Filistinliler üzerindeki mutlak kontrolüyle ilgili rahatsızlık son olarak, Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi "Ebu Mazen" olarak da bilinen Mahmud Abbas'ın başbakanlığı sırasında bir kez daha su yüzüne çıktı. 2003 yılı Mart ayında, Filistin Parlamentosu (Filistin Yasama Konseyi) başbakanlık makamının oluşturulmasını onayladı. ABD'nin yaptığı baskı sonucu, Mayıs 2003'te Ebu Mazen başbakan olarak atandı. Başbakan ve aynı zamanda Filistin Kurtuluş Örgütü'nün genel sekreteri olan Ebu Mazen, Arafat'tan sonra en üst düzey yetkiliydi.
Ebu Mazen, Arafat ile görüşmeyi reddeden Bush yönetimi tarafından desteklendi. Ebu Mazen, İsrailliler'in de müzakere masasına oturmak isteyebileceği bir isim olarak düşünüldü; ancak Arafat, Ebu Mazen'in başbakanlığına karşı çıktı. Hamas ve İslami Cihad örgütleriyle mücadele konusunda tam destek vermeyince, Ebu Mazen güvenliği sağlamakta başarısız oldu. İktidar mücadelesini Yaser Arafat kazandı ve Ebu Mazen 2003 Eylül'ünde istifa etmek zorunda kaldı. Ebu Mazen'in istifasının ardından başbakanlığa Ahmed Kurey geçti. Kurey de bir ara iktidar mücadelesi sebebiyle istifa etmiş olsa da halen görevini sürdürüyor.