Avrupa futbolunda sıradışı birkaç gün yaşandı.
Kıtanın en büyük kulüpleri Şampiyonlar Ligi'nden ayrıldı, 48 saatten kısa süre içinde aşağılanmış ve özür diler bir halde geri döndüler.
Bu arada da dalga dalga gelen sert eleştiriler ve öfkeyle karşılaştılar. En nihayetinde bu fazla geldi ve proje çöktü.
Peki Avrupa Süper Ligi projesi adına işler nasıl bu noktaya geldi, nerede kötü gitti, şimdi ne olacak ve yeni ligin kurulmaası kararının açıklanmasına yol açan sorunlar çözüldü mü?
Avrupa Süper Ligi etrafındaki tartışmaların bir süredir devam etmediğini düşünmak saglık olur.
Bu tür bir turnuvanın duyurulmasıyla birlikte, eleştirilerin çabucak geleceği çok açıktı.
Bu ortamda, ilk olumsuz tepkiyi dengeleyecek çabuk, olumlu bir mesaj verilmeliydi.
Bunun yerine, ilk dedikoduların ortaya çıkmaya başladığı Perşembe günü ve ilk haberlerin basıldığı Pazar öğlen saatlerinden sonra ASL cephesinden ilk açıklama gece yarısı geldi. Daha sonra Real Madrid Başkanı ve Avrupa Süper Ligi Başkanı da olacağı duyurulan Florentino Perez, bir İspanyol medya kuruluşuna ilk söyleşisini verdi.
Projenin Salı gecesi çökmesinden önce 12 kulübün yöneticilerinden başka hiçbir açıklama ya da röportaj gelmedi.
Bunun yerine boşluk taraftarlar, medya, futbolcular ve teknik direktörlerden gelen olumsuz mesajlarla doldu.
Başbakanlar ve Cumhurbaşkanları bile kınadı. Perez dışında 12 kulüpten projenin olumlu yanlarını açıklama girişimi olmadı. Pazartesi akşamı itibariyle artık hikayenin gideceği yön belirlenmişti ve değiştirmek imkansız hale gelmişti.
Birkaç nedenden dolayı bu şüpheli.
Birincisi, 12 kulübün uzaklaşmasına yol açan koşullar sürüyor. UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'ni yönetme biçiminden hoşlanmıyorlar ve turnuvanın dijital medya çağında yeterince yüksek kaliteli maçlar üretmediğini düşünüyorlar.
İkincisi, bu hafta UEFA ve Başkanı Alekander Ceferin açısından müthiş bir başarı olurken, Manchester City'nin patronu Pep Guardiola'nın Salı günkü basın toplantısında söylediği gibi fikstürde büyük sorunlar var.
UEFA'nın çok üzerinde duyduğu dayanışma ödemeleri, Avrupa genelinde çok sayıda lige olumsuz tesri etti. Rekabeti Avrupa kupalarında daha sık oynayan ekiplerin lehine etkiledi.
Süper Lig ekipleri bu soruna nasıl çare bulacaklarını gösteren düzgün bir planla ortaya çıksalardı, ki UEFA'dan çok daha fazla yayın geliri elde edebileceklerini söylüyorlardı ve bunu yapabilecek paraları vardı-, başta projede olmayanların erişimine daha çok daha çok erişime izin verecek bir plan açıklasalardı, Perez'in bu turnuvanın "futbolu kurtaracağı" değerlendirmesi ağırlık kazanırdı.
Hem Avrupa'da hem de içeride önemli ölçüde bir tamir gerektiğine şüphe yok.
Güven azaldıı, özellikle de Şampiyonlar Ligi reformlarını şekillendirmede önemli rol oynayan ve kurallaşmasından 24 saatten kısa süre önce kendi yollarını çizmek isteyen Juventus Başkanı Andrea Agnelli ve Manchester United Başkan Yardımcısı Ed Woodward gibi isimlere.
Ancak bütün bunları nelerin izleyeceğini Ceferin belirledi.
Ceferin, Pazartesi günü Agnelli'ye "bir yalancı ve yılan" demiş olabilir ancak Çarşamba günü daha uzlaşmacı bir tavır takındı. "Bir hatayı kabul etmek takdir edilesi bir davranış, şimdi geri döndüler ve verebilecekleri çok şey olduğunu biliyorum" dedi.
Doğrusu, bu 12 kulüp olmadan Şampiyonlar Ligi cazibesinden çok şey yitirir. Premier Lig ve 6 İngiliz kulübü açısından da durum böyle.
Aston Villa Başkanı Christian Purslow, bu külüplerin Premier Lig'den atılıp atılmayacağı sorulduğunda "Teoride atılabilirler ancak kimse kendi kendine zarar vermek istemez" diye yanıtladı.
Belki cakaları bir süre azalabilir ama popülerlik ve statü anlamında bu 12 kulüp hala güçlü ve bunu da biliyorlar.
Hem Ceferin hem de FIFA Başkanı Gianni Infantino, çabucak çöken bir konsepte saldırarak savaştan daha güçlü çıktılar.
İlk kanıtları pandeminin başında görülen bu işbirliğinin sürüp sürmeyeceğini zaman gösterecek, çünkü Infantino genişletilmiş Dünya Kupası modelini ilerletmek istiyor.
UEFA buna soğuk bakıyor, çünkü Şampiyonlar Ligi'nin popülaritesini olumsuz etkileyebilir.
Kulüpler düzeyinde ise Avrupa Süper Ligi'nin baştan reddeden Paris St-Germain (PSG), Bayern Münih ve Borussia Dortmund ahlaki açıdan daha üst konumda.
PSG, dev harcamalarıyla bazılarının futbolun geri kalanını etkileyen mali sorunların kaynağı olarak eleştirilen bir kulüpten, övülen bir ekibe dönüştü.
PSG Başkanı Nasser Al-Khelaifi, İngiltere, İspanya ve İtalya'daki rakip kulüpler dışarıda kalıp, içeri bakarken UEFA ve Avrupa Kulüpler Birliği'ndeki konumunu güçlendirdi.
Al-Khelaifi, Avrupa Kulüpler Birliğ Başkanlığı görevini devraldı.
Ve Manchester United'ın eski kalecisi ve Ajax Başkanı Edwin van der Sar da şöhretini sağlamlaştırdı. Bu, Avrupa'nın ikincil ligleri için daha fazla güç elde etme savaşında hayati önemde olabilir.
Bu soru bazı İngiliz kulüplerini ve her iki Milano takımını ilgilendiriyor, çünkü İspanya'da başkanlık seçimleri yapılıyor ve kulüplerin sahipleri de taraftarlar.
Agnelli ailesi yaklaşık 100 yıldır Juventus'u kontrol ediyor, dolayısıyla gitmeleri pek olası değil.
Manchester City'nin sahiplerinin motivasyonu da para değil, yani bir anlamda Süper Lig'e katılarak iyi bir pozitif halkla ilişkiler fırsatını kaçırdılar.
Inter Milan'ın sahibi Suning Group'un Çin'deki mali sorunları nedeniyle durumu zaten belirsizdi ve bu olanlar da pek işlerine yaramadı.
Amerikalı sahipleri bulunan AC Milan, Arsenal, Liverpool ve Manchester United ve bir ölçüde Tottenham açısından ise durum çok net değil.
Son birkaç günde yaşananla, potansiyel olarak çok karlı bir gelir kapısını kapattı.
Kulüplerin sahipleri, omuzlarını silkip eskisi gibi devam edebilir ya da gelecekte bir noktada planlara geri dönüp, daha yenilir yutulur bir formda sunabilirler. Ya da yatırımlarını maksimize ettiklerini düşünüp, çıkış yolu arayabilirler.
Ancak kulüplerin etiket fiyatları düşünüldüğünde, alıcı sayısı kısıtlı olabilir.
Ve Mike Ashley'nin geçen yıl Newcastle United'ı satmaya çalıştığında gördüğü gibi potansiyel alıcıların olduğu dünyanın bazı bölgelerinde, futbol dışı nedenler yüzünden ünlü spor kulüplerinin sahipleri olarak kabul edilmeyebilirler.
Şampiyonlar Ligi'nin bu hafta UEFA'nın kabul ettiği 2024'ten itibaren başlayacak yeni formatında, elit takımların yararına birkaç büyük değişiklik yapıldığını da unutmamak gerek.
Öncelikle, turnuvaya dört ekip daha katılacak.
Bu takımlardan biri UEFA'nın ligler listesinde beşinci sırada olan ligin (şu anda Fransa) üçüncüsü olacak.
İki yerse, Şampiyonlar Ligi'ne kalamayan ve ulusal liglerini kaçıncı sırada bitirdiklerine bakılmaksızın katsayısı en yüksek olan ekiplere gidecek.
Şu anda bu sistem olsaydı, Borussia Dortmund ve West Ham'ın arkasında olsalar da Liverpool Şampiyonlar Ligi bileti alacaktı. West Ham ise Avrupa Ligi'ne gidecekti.
İkincisi, şimdiki gibi dörder takımlı sekiz grup yerine, 36 takım farklı güçlerdeki takımlarla yapacakları 10 maçta alacakları sonuçlara göre sıralanacak.
İlk 8 ekip doğrudan ikinci tura kalacak, 9.luk ve 24.'lük arasında sıralanan takımlar ise iki maçlı bir play-off oynayacaklar.
Sistemin daha çok sayıda 'kaliteli' maç üretmesi bekleniyor. Ancak kesinlikle daha çok sayıda maç olacak. Bir takımın bu formatta finale ulaşmak için 19 maç yapması gerek. Şu ansa bu sayı 13.