HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Bakara suresi 114. ayet tefsiri ve meali nedir? Bakara suresi 114. ayeti okunuşu ve anlamı

Müslümanlar için çok faziletli olan Bakara suresi, Kur'an-ı Kerim’de yer alan en uzun suredir. İçinde pek çok konuya değinilir ve Kur'an-ı Kerim’in kısa bir özeti olarak nitelendirilir. Toplam 286 ayetten oluşan bu sure, bolluk ve bereket kazandırır. Faziletleri ile öne çıktığı için her Müslüman’ın okuması ve bilmesi gereken bir suredir. Bu surenin 114. ayeti de bereket için okunan ayetlerden biridir. Peki, Bakara suresi 114. ayet nasıl okunur, tefsiri ve meali nedir?

Bakara suresi 114. ayet tefsiri ve meali nedir? Bakara suresi 114. ayeti okunuşu ve anlamı

İçindekiler

  • Bakara suresi 114. ayet nasıl okunur?
  • Bakarasuresi 114. ayet ne anlama gelir?
  • Bakara suresi 114. ayet tefsiri nedir?
  • Bakara suresi 114. ayet fazileti nedir?
  • Bakara suresi 114. ayeti niçin okunur?

Kur'an-ı Kerim’de ikinci sırada yer alan Bakara suresi, Hz. Muhammed Medine’ye hicret ettikten hemen sonra indirilmiştir. Vahyedilmesi 10 yıla yakın sürmüştür. İslam alemi için çok önemli olan bu sure, İslam hukuku ile ilgili önemli bilgiler içerir. Aynı zamanda bu surede, Musa peygamberin İsrailoğullarının ineğe tapma inancını ortadan kaldırdığından da bahsedilir. Bakara suresinin 114. ayeti ise bereket için okunan bir ayettir. Çok uzun olmayan bu ayeti pek çok Müslüman ezberlemek ister. Türkçe meali ve tefsirinde de bu ayetin faziletleri görülebilir.

Artık bu haberi dinlemek de mümkün. Şimdi uygulamayı indir!

Bakara suresi 114. ayet nasıl okunur?

Bakara suresi 114. ayet okunuşu Müslümanların merak ettiği ve araştırdığı bir şeydir. Çünkü çok faziletli olan bu ayeti pek çok durumda okumak gerekir. Bakara suresi 114. ayet Arapça olarak şöyle yazılır:

bakara114

Bakara suresi 114. ayet Türkçe okunuşu sayesinde bu ayet daha kolay ezberlenebilir. Arapça okumayı bilmeyenler Türkçe okunuşuna bakabilir. Bakara suresi 114. ayetin Türkçe olarak okunuşu şöyledir:

  • Vemen azlemu mimmen mene’a mesâcida(A)llâhi en yużkera fîhâ-smuhu vese’â fî ḣarâbihâ(c) ulâ-ike mâ kâne lehum en yedḣulûhâ illâ ḣâ-ifîn(e)(c) lehum fî-ddunyâ ḣizyun velehum fi-l-âḣirati ‘ażâbun ‘azîm(un)

Bakarasuresi 114. ayet ne anlama gelir?

Bakara suresi 114. ayet anlamı oldukça önemlidir ve Müslümanlara çok büyük bilgiler sunar. Allah’ın adının anılmasını engelleyen kişiler için ahirette azap olduğunu söyleyen Bakara suresi 114. ayet meal tam olarak şöyledir:

  • Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır.

Bakara suresi 114. ayet tefsiri nedir?

Bakara Suresi 114 ayet Türkçesi sayesinde ayetin anlamı öğrenilebilir. Ancak ayette verilmek istenen mesajı daha iyi kavramak için tefsirine bakmak gerekir. Bakara suresi 114. Ayet tefsiri aşağıda yazılmıştır:

Sözlükte “secde edilen yer” anlamına gelen mescid (çoğulu mesâcid) terim olarak, müslümanların namaz kılmalarına ayrılmış mekânı ifade eder. Secde, bir hadise göre müminin Allah’a en yakın bulunduğu an olduğu (Müslim, “Salât”, 215; Nesâî, “Mevâk^t”, 35), bu sebeple namazın en önemli rüknünü oluşturduğu ve âdeta namaz ibadetini sembolize ettiği için hem Kur’an-ı Kerîm’de hem hadislerde hem de diğer İslâmî kaynaklarda özel olarak namaz ibadetine tahsis edilmiş yerler secde fiiline nisbetle mescid diye anılmıştır. Sözlükte “toplayan, bir araya getiren” anlamına gelen cami ismi ise başlangıçta sadece cuma namazlarının kılındığı büyük mescidleri ifade ederken daha sonra bilhassa Türkler’de mescid kelimesi sadece çoğu mahalle aralarında inşa edilen küçük mâbedler için kullanılmış, vakit namazlarının da kılındığı bütün büyük mescidlere de cami denilmiştir. Ayrıca bayram ve cenaze namazlarının kılındığı açık alanlara musallâ, yol boylarında üstü açık olarak inşa edilen mescidlere de namazgâh denilir.

Taberî, âyette mescidlerin harap olması için çalıştıkları bildirilen zümrenin hıristiyanlar olduğunu, zira onların Kudüs’teki Beytülmakdis’i (Süleyman Mâbedi) tahrip ettiklerini, bu hususta Buhtunnasr’a yardımcı olduklarını, Buhtunnasr Kudüs’ten ayrıldıktan sonra da Benî İsrâil’in bu mâbedde ibadet etmelerini engellediklerini ileri süren görüşü tercih etmişse de (I, 499), diğer tarihî veriler yanında, Fahreddin er-Râzî’nin, Ebû Bekir er-Râzî’nin Ahkâmü’l-Kur’ân’ında yer alan açıklamalarını dikkate alarak belirttiği gibi (IV, 9, 10), Buhtunnasr’ın Kudüs’ü işgal ederek Beytülmakdis’i yıktırması Hz. Îsâ’dan ve dolayısıyla hıristiyanlardan çok önce (m. ö. 586) vuku bulduğu, ayrıca yahudiler gibi hıristiyanlar da bu mâbede saygı duydukları için bu açıklamayı kabul etmek mümkün değildir. Ancak Romalılar’ın, yahudi ayaklanmasını bastırmak üzere 70 yılında Kudüs’ü kuşatmaları sırasında Beytülmakdis de yanmıştı.

Âyette, müşriklerin Hudeybiye Gazvesi sırasında Hz. Peygamber’in ve yanındaki müslümanların Mescid-i Harâm’a girmelerini engellemelerinin kastedildiği yolunda bir görüş daha varsa da (bk. Taberî, I, 499; Râzî, IV, 9, 10) bu yorum isabetli görülmemiştir. Zira bu âyette, bahsedilen kimselerin mescidleri harap etmeye çalışmalarından da söz edilmektedir. Halbuki Araplar Mescid-i Harâm’a daima saygı göstermişlerdir. Bununla birlikte, bu bölümdeki âyetlerin temel konusu dikkate alınarak “mescidlerin harap olması için çalışan” ifadesiyle, Süleyman Mâbedi’ni yakan Romalı putperestlerin, “Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan” ifadesiyle de müslümanların Mescid-i Harâm’a girip ibadet etmelerini engelleyen Mekkeli putperestlerin kastedildiği düşünülebilir (Reşîd Rızâ, I, 431). Fahreddin er-Râzî, bu hususta dört yorum zikrettikten sonra beşinci bir yoruma yer vermekte ve bunu daha güçlü bulmaktadır. Buna göre yahudiler, Kâbe’ye yönelerek namaz kılınmasını hazmedemiyorlar, müşrikleri Kâbe’yi tahribe teşvik ettikleri gibi kendileri de Medine’deki Mescid-i Nebevî’yi tahrip için çalışıyorlardı (IV, 9-10).

Bu tür yorumlar, âyette mutlak mânada ibadet ve mâbed düşmanlığının hedef alındığını düşünmemize de engel değildir. Buna göre, geçmişte veya gelecekte mâbedlerde Allah’a ibadet edilmesini engelleyen, oraların maddî veya mânevî anlamda yıkılıp harap olması veya her ne suretle olursa olsun işlevsiz bir duruma düşmesi için çabalayan her türlü olumsuz hareketler Kur’an-ı Kerîm tarafından kesin bir surette kınanmıştır. Zira ibadet, insanın yaratıcısıyla ilişkisini sağlamada ve bu suretle onda kulluk bilincini canlı ve sürekli kılmada en önemli işleve sahip düzenli davranış biçimleri; mâbedler de sadece bu işlevin yerine getirilmesi için tesis edilmiş kutsal mekânlardır. Şu halde âyette verilen asıl mesaj, mâbedlerin dokunulmazlığı ve ibadet özgürlüğüdür. Nitekim bu temel yaklaşım dolayısıyla Kur’an, “içinde Allah’ın isminin anıldığı” (ibadetlerin yapıldığı) mescidlerle birlikte kiliselere ve havralara da saygı gösterilmesi gerektiğine işaret etmiştir (Hac 22/40). Bazı yanlışları da bulunsa, Allah inancını ana eksen olarak alan Ehl-i kitabın ibadet özgürlükleri ve tapınaklarının saygınlığı Hz. Peygamber’den itibaren müslüman yöneticilerin titizlikle uydukları bir ilke olarak yaşatılmıştır. Hatta Hz. Peygamber, Necranlı bir hıristiyan heyetinin Medine Mescidi’ne girerek burada kendi dinlerine göre âyin yapmalarına bile izin vermiştir (İbn Sa‘d, Tabakāt, Beyrut, ts. [Dârü Sâdır], I, 357). İşte diğer kitâbî dinlerin ibadet ve mâbedleri için bile böylesine saygılı bir bakış getiren İslâm dini, kendi mâbedleri olan mescidlerde ibadet edilmesine engel olan ve bu mukaddes mekânların tahribine çalışanları zalimlerin en zalimi saymış (zulüm teriminin Kur’anî anlamı için bk. Bakara 2/54); bu sebeple konumuz olan âyette onların mescidlere, ancak müminlerin gücünden korkarak, onlar tarafından yakalanmaktan korkup çekinerek girebileceklerine (Râzî, IV, 11), bunun için de müminlerin güçlü olmaları gerektiğine; ayrıca mâbedlerin, kötü niyetlilerin oraları tahribe ve ibadet edilmesini engellemeye cesaret edemeyecekleri şekilde güvence altında tutulması gerektiğine işaret edilmiştir (“dünyada rezillik” ifadesinin açıklaması için bk. Bakara 2/85). (Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 192-194)

Bakara suresi 114. ayet fazileti nedir?

Her ayetin çeşitli faziletleri vardır. Müslümanlar da okudukları sureler ve ayetlerin faziletlerini merak eder. Bazen içinde bulundukları durumlar için hangi ayetleri okumaları gerektiğini araştırırlar. Bakara suresi 114 ayet fazileti ve sırları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Bu ayeti okuyan kimselerin rızkının genişlediği söylenir.
  • Bereket ve bolluk için Bakara suresi 114. ayetin okunması buyrulmuştur.
  • Bakara suresinin ilk 5 ayetini okuyanların zihin açıklığına vesile olduğu söylenir.
  • Gece ibadeti için Bakara suresinin son iki ayetinin yatsı namazı sonrasında okunması gerekir.
  • Her gün Bakara suresini okuyanlar, sihir ve büyüden korunur. Ayrıca şeytan o kimselere yaklaşamaz.

Bakara suresi 114. ayeti niçin okunur?

Bakara suresinin 114. ayetinin hangi durumlarda okunabileceği sıkça araştırılır. Çünkü oldukça faziletli ve etkili bir ayettir. Bakara suresi 114. ayet, özellikle rızkın artması, bolluk ve bereket elde etmek için okunmalıdır. Ayrıca sevap kazanmak, Allah’ın izniyle şifa bulmak ve şeytanın şerrinden korunmak için de Bakara suresini okumanın önemi büyüktür.

En Çok Aranan Haberler