ANKARA (İHA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Fransa'daki referandum sonuçlarının 3 Ekim'de başlayacak AB müzakere sürecini etkilememe gerektiğini belirterek, "Fransa'daki referandum, Avrupa'da ırkçılığa kadar uzanan bir Türkiye husumeti ortaya çıktığını göstermiştir. Fransa insan hakları ve demokrasi açısından iyi bir sınav vermemiştir. Fransa AB'nin genişlemesinden memnun değildir" dedi. Baykal, Türkiye'ye önerilen "imtiyazlı ortaklık" önerisinin de kabul edilmemesini istedi.
Baykal, partisinin Meclis'teki grup toplantısında yaptığı konuşmada, Fransa'da oylanan AB Anayasası konusuna değindi. Fransa'da açık bir farkla AB Anayasası'nın reddedildiğini kaydeden Baykal, Avrupa'da ırkçılığa kadar uzanan bir Türkiye husumetinin ortaya çıktığını, Avrupa'nın insan hakları ve demokrasi açısından iyi bir sınav vermediğini söyledi. Baykal, "AB'nin geleceğini etkileyen bir konuda 'red' oyu verdiler. Bundan bir süre önce Fransa'da bu konuda yapılacak bir referandumun olumlu
sonuçlanacağını ortaya koyan kamuoyu araştırmaları vardı. AB Anayasası'nın destekleneceğini gösteriyordu. Bu ortamda çok önemli bir tercihi Chirac kullandı.
Referanduma götürme kararı almıştır. Bu tercihi her ülke kullanmamıştır. Fransa kullanmıştır. Siyasi güç elde etme arayışına yönelmemiş olsaydı, bugün böyle bir kriz ortaya çıkmamış olacak. Referandumun ne olacağı belli olmayan bir silah olduğu belli olmuştur. Fransa 7 kez referanduma başvurdu. Fransa 2 karar aldı. 1.'si AB Anayasası oylandı, 2.'si Türkiye ile ilgili kararı referandumda oylayacaksınız dedi. Hayır oyu konusunda değerlendirmeler yapılıyor. Fransa'da ekonomik sıkıntılar var, işsizlik var, hükümet hakkındaki bir plebisite dönüşmesi söz konusu. Fransız halkı bu hızlı genişlemeden mutlu görünmüyor. AB'nin genişleme politikasına dönük tepki, tedirginlik var. Genişlemenin yol açacağı işsizlik, sosyal hakları nasıl etkileyeceği, bütün bunlar olumsuz tarza yol açıyor. AB'ndeki hızlı genişlemede Fransa tarafından sindirilmiş değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, 3 Ekim'de üyelik müzakerelerine başlamasına Fransa'daki referandum sonuçlarının engel oluşturamayacağını söyledi.
Baykal, referandum sonucunda Fransa'da yönetimin değişmesinin, Almanya'daki değişimin ardından AB'nin siyasetinin değişeceğini, Avrupa'da Türkiye aleyhine bir havanın oluşacağını söyledi. Türkiye'ye "imtiyazlı üyelik-özel statü" adıyla yeni bir statü verilmesinin telaffuz edilmeye başlandığını belirten Baykal, "Tam üyelik dışında hiçbir ilişkiye izin vermeden tam üyelik konusunda kararlı olmalıyız" dedi.
Kıbrıs, Ege ve Lozan Anlaşması konusunda getirilecek taleplerin AB müktesebatında olmamasına karşın adım atılmasının istenebileceğini belirterek, bu konularda atılacak adımlara dikkat edilmesini isteyen Baykal, "Bu konuda atılacak adımların telafisi olmadığı gibi, Türkiye'nin AB'ye gireceği konusunda da garanti yoktur. Sağlam duruş sergilemezsek, yarı yolda kalırız. Ankara Anlaşması yapılırken, Güney Kıbrıs Rum Kesimi tanınmamalıdır. Türkiye AB'ye dahil edilmezse, nüfusu azalan, ekonomik verimliliğini, rekabet verimliliğini yitirmiş bir topluma dönüşecektir. Bunu takdir etmeyen AB'nin, bırakın bizi, kendisini de bir yere götürmesi mümkün değildir" açıklamasında bulundu.
"EKONOMİDE GİDİŞ KAYGI VERİCİ"
Ekonomide dış açık konusunun kaygı verici bir hale geldiğini kaydeden Baykal, ekonominin yuvarlanmaya başladığının görüleceğini, Türkiye ekonomisini kendi yönlendirilebilir olmaktan çıktığını, 6 yıldır ağır bir program uygulandığını ifade etti. Baykal, vatandaşın yiyeceğinden, harcamasından sağlığından, eğitiminden kesip borç ödediğini, bir yandan da borç ürettiğini, bu gidişin devam edecek bir gidiş olmadığını, borcun faize dönüştüğünü, faizin milletin sırtında yüke dönüştüğünü, işsiz sayısının arttığını, hükümetin bulduğu çarenin ise işsiz sayısının oranlanacağı rakamı değiştirmek olduğunu belirtti.
Baykal, hükümetin buğday fiyatlarını eleştirerek, TMO'nun alımlara başlamadığını, hükümetin buğdaya fiyat vermediğini söyledi. Hükümetin, "En çok 30 ton alırım. Sadece 10 tonunun parasını peşin öderim. Serbest piyasaya bakarım buğdayını alırım. Bunun üzerine de 30 bin lira prim öderim" dediğini belirten Baykal, çiftçinin can evinden vurulduğunu, arkasından hançerlendiğini, çiftçilerin çaresiz halde kendi kaderlerine terk edildiğini ifade etti.
Çay alımları konusuna değinen Baykal, çaya hala fiyat verilmemesini eleştirdi. Başbakan Erdoğan'ın 2002'de Rize'de yaptığı konuşmada çaya 750 bin lira fiyat vereceğini açıkladığını belirten Baykal, geçen yıl 486 bin lira fiyat verdiğini kaydetti. Baykal, "Başbakan çaya ne fiyat verecekse, Rize'ye gidip orada versin" dedi.
Baykal, hükümetin kadrolaşmaya gittiğini de belirterek, TÜBİTAK ve Adli Tıp'ın politize edilmek istendiğini söyledi. Sağlık Bakanlığı'nın tasfiye edilmek istendiğini belirten Baykal, bunun kadrolaşmanın vesilesi olacağını ifade etti. Baykal, "Şu anda 8 bin 111 kişiyi çalıştıran il özel idareleri, sadece Sağlık Bakanlığı açısından yüz binlerce insanı çalıştırır hale gelecek" şeklinde sözlerini sürdürdü.
Kamu alacaklarının tahsiliyle ilgili yasa tasarısını da eleştiren Baykal, Torba Kanunla yapılan değişiklikte yer alan YÖK'le ilgili maddenin yurtdışında yüksek lisans ve doktora yaparken başarısız olduğu için kadrolarıyla ilişkileri kesilenlere af getirildiğini, başarısız olmanın ödüllendirildiğini söyledi. Baykal, yurtdışında doktora yapan Türk öğrencilerin Türkiye'ye gelmek istediğinde sınava alındığalmesinin telaffuz edilmeye başlandını, başarısız olursa alınmadığını hatırlattı. Baykal, Maliye Bakanı'na af yasaları çıkarıldığını belirterek, "Ne bitmez, tükenmez işlermiş gibi bunlar, Maliye Bakanı'na af konusunun sonu gelmedi bir türlü. Maliye Bakanı'nı af edeceğiz diye yasal düzenleme yaparken, kalıcı yanlışlar da ekliyoruz" diye tepki gösterdi.
TCK'DAKİ DEĞİŞİKLİK
Baykal, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yapılan son değişikliği de eleştirdi. Bir süre önce yasalaşan teklifin içine yasa dışı kurslara verilecek cezalarda indirim yapıldığını ve bunu eleştirdikleri için Başbakanın, buna cevap vermek yerine din tartışması başlattığını kaydeden Baykal, yasa değişikliğiyle yasadışı kursların teşvik edildiğini savundu. Hükümetin ve AK partinin böyle bir tavır içine nasıl girdiğini soran Baykal, "Ya anayasayla barışacaksın, ya anayasayı içine sindireceksin ya da gereğini yapacaksın" dedi.
Bu konuda 'din' tartışması başlatılmasının da son derece yanlış olduğunun altını çizen Baykal, bu kursların herhangi bir eğitim veren kurslar olabileceğine işaret ederek, Türkiye'de din eğitiminin zaten yasak olmadığını ifade etti. 160 bin caminin, 5 vakit, insanların dininin öğrenmesi için açık olduğunu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu konuda yetkili olduğunu, bu konuda yasalar bulunduğunu hatırlatan CHP Lideri, "Türkiye'de İslamiyet dünyada en güzel yaşandığı yer. Türkiye'de Müslümanlığı hiçbir siyaset adamının sahiplenme hakkına sahip değildir" diye konuştu. Baykal, Başbakan Erdoğan'ın dine sahip çıkma iddiasında olduğunu ancak dinin onun sahipliğine ihtiyacı olmadığını belirterek, "Bu ülke Tayyip Erdoğan anasının karnına düşmeden önce Müslüman'dı, Tayyip Erdoğan gelip geçtikten sonra da Müslüman kalacaktır" ifadelerine yer verdi.
Başbakan Erdoğan'ın bazı güç odaklarına boyun eğdiğini kaydeden Baykal, bu kişilere "Siz niçin kanunsuz eğitimi kurumu kuruyorsunuz?" diye soramadığını belirtti. Bunun vahim bir tablo olduğuna işaret eden Baykal, bu kurumlarda "Atatürk deccal" diyen insanların eğitim verdiğini, Hizbullah gibi insanları domuz bağıyla öldürenlerin burada bu dersleri verdiklerini, bunları Başbakanın bilip bilmediğini sordu. Baykal, Başbakana "Yoksa bunların böyle yapılmasında mı yarar görüyorsun. Kanunsuz. Çünkü 'haberim olmasın' diyorsun. Hizbullah nasıl ortaya çıktı biliyor musun?" diye sordu.
Türkiye'nin hem Müslüman hem de laik, demokratik bir hukuk devleti olduğunu ve böyle kalacağını kaydeden Baykal, kendisinin de hem Hz. Muhammed'in ilk namazını kıldığı yerde namaz kılacağını hem de Türkiye'ye gelip laikliği, demokrasiyi ve hukuk devletini savunduğunu, doğru olanın da bu olduğunu ifade etti.