AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, tampon bölge kurulmasına ilişkin, "Dışişleri Bakanlığı BM'ye başvuru yaptı. Tampon bölge konusunda BM Güvenlik Konseyi'nin kararı gerekiyor, çıkmadı. Yoksa biz bu kampların bir kısmını orada kurardık. Oradan bir karar çıkmayınca Türkiye'nin tek başına yapabileceği bir iş değil, bunun riski var" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Kırıkkale'de gazetecilerin sorularını cevapladı. Basın toplantılarında veya bilgilendirme toplantılarında basın mensuplarıyla biraraya geleceklerine işaret eden Atalay, "Ben 12 yıl bakanlıktan sonra genel merkezde bildiğiniz gibi bu göreve gelmiş oldum. Sizler de biliyorsunuz, bakanlıktan affımı istedim, kendileri sağolsunlar kabul ettiler. Ben zaten MKYK üyesiydim. Sürpriz şekilde böyle bir görev de gelmiş oldu. Ben har zaman söyledim, partimizin neresinde görev varsa yaparız diye. Bu görevi anlamaya, yürütmeye çalışıyorum. Aylık bültenlerimizi gözden geçiriyoruz. Günlük basın takibi parti adına nasıl yapılsın, partiyle ilişkilerimizi tekrar gözden geçiriyoruz. En çok Ankara temsilcisi görüştüğüm arkadaşlar sizlersiniz, hem onların görüşünü alayım, selam vereyim diye böyle biraraya gelişi düşünmüştüm. Genelde Hüseyin Bey'in yürüttüğü bir sitil vardı. Meclis'in çalıştığı zamanlarda hafta için basın toplantısı vardı, ben de öyle bir şeyi düşünüyorum. Bülent Bey'le de haftalık görüşmelerimiz olacak, Çarşamba günü biraraya geleceğiz. Parti sözcüsü hükümet sözcüsü, söylem birliği, anlayış birliği bakımından da biraraya geleceğiz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'la 1965 yılında Ankara Hukuk'ta biraraya geldiklerini ve 5 yılda mezun olduklarını anlatan Atalay, ondan sonra irtibatlarının kesilmediğini ve görüş birliği açısından da yakın oldukları arkadaşlarından olduğunu söyledi. Mümkün olduğunda hükümetle ilgili konuların ilgili bakanla paylaşılmasını tercih ettiğini belirten Atalay, "Öncelikle parti ile ilgili konularda muhalefet partimiz ilişkileri konularında belki gündemi öne almak durumundayız. Türkiye'nin bütün konuları hepimizi ilgilendirir. Yeni dönemde yine istikrarla hem MYK'nın hem Bakanlar Kurulu'nun sürdürülmesi kararı alındı. Her hafta toplanıyor. Önceleri üç hükümet döneminde Bakanlar Kurulu'nu haftalık yapmıştık. Şimdi tekrar haftalık yapılıyor" diye konuştu.
"Dünkü MYK toplantısında geç olduğu için ben o saatte arkadaşları orada bekletmiyorum" diyen Atalay, "Önemli bir şey olursa bir karar falan onları MYK sonrası oradaki arkadaşlarımızla paylaşırız. Sayın genel başkanımız son günlerdeki gelişmelerle ilgili MYK'yı bilgilendirmiş oldu. Okulların açılması, yeni eğitim yılının açılması. İki güvenlik zirvesi yapıldı, çözüm süreci. O toplantılarla ilgili gelişmelerle ilgili MYK'yı bilgilendirmiş oldu. Azerbaycan yolculuğu vardı. Ondan sonrasında parti içi konular görüşüldü. Genel başkanın partiyi tanıması açısından bazı konular vardı. Parti içi mekanizmaların nasıl çalışacağı konusunda ortak konuları buraya getirmiş olduk. 31 Ekim'de Afyon'da 23. İstişare Toplantısı yapılacak, onun kararı alındı. Formatında biraz değişiklik yapılabilir. Biz 5-6 defa formatı yeniledik. Yeni neler yapılabilir biraz çalışılıyor o konuda. İstişare toplantıları bizim için önemli. Katılanların da kendi söyleyeceklerini söylemesi esas. Onu sağlamaya yönelik değerlendirme. Geçen sefer eşsiz katılınmıştı mekan sebebiyle, yine eşli katılınacak" ifadelerini kullandı.
Atalay, "Tezkere konusunda içerik veya bunlar ayrı ayrı mı tezkere olsun buna karar verilmedi. 2 Ekim'de Meclis, 1 Ekim'de yasama toplantısı yapıyor. 2 Ekim'de tezkereler Meclis'te görüşülecek. Biri 8 Ekim, diğeri 17 Ekim'dir. Kurban Bayramı giriyor araya. İçeriklerinde bir değişiklik olur mu. İkisi birlikte olsun diye de bir düşünce var. Birlikte mi ayrı mı olur o karara bağlanmadı. Onun dışındaki konularla ilgili sizlere başka ne söyleyebilirim" dedi.
"SAYIN BAŞBAKANI ENERJİSİ YÜKSEK BULUYORUM"
Hükümetin ve partinin kısa sürede kendi çalışmalarının önünü alıp hızlı şekilde böyle tekrar istikrarla yoluna devam etmesini önemli gördüğünü anlatan Atalay, "Türkiye büyük değişimler geçirdi. Cumhurbaşkanlığı seçimi tek başına önemli bir olay. AK Parti genel başkan değişikliği yaptı. MYK'da değişiklik oldu. Bunlar topluma herhangi bir olumsuzluk yansıtmadan, ekonomiye herhangi bir olumsuzluk yansıtmadan tıkır tıkır işleyen bir mekanizma olarak yürüdü. Hepimiz bu sürecin sorunsuz yürümesi için elimizden gelen gayreti gösterdik. Çok önemliydi, sağlanmış oldu hükümetin hızlı, çok enerjik şekilde sorunların üzerine gitmesi. Sayın Başbakanı enerjisi çok yüksek buluyorum ben. Konulara eğilmesi, hızlı hareket etmesi. 2 haftada güvenlik zirvesi bunlar önemli. Hükümet her Bakanlar Kurulu'nda bir konuyu öne çıkarma gibi bir eğilim içinde. Birçok konu olabilir ama her toplantıda özel bir konuyu öne çıkarma eğiliminde, dün Başbakan bunu MYK'da paylaştı. Geçen hafta AB ilişkileriydi. Buna ben çok memnun oldum. AB konusuna özel bir önem veren birisiyim. AB sürecinin Türkiye için hükümetimiz için önemini çok ileri gördüm. Hükümetin kimi noktalarda yavaşladı gibi görünen AB sürecini yeniden planlama, hızlandırma konusunda çaba sarfetmesi ve bunu alması gündemine çok memnun oldum" şeklinde konuştu.
Atalay, 3 aşamalı bir AB planı yapıldığını hatırlatarak, "Ben o konuya çok memnun oldum. AB ile ilgili, ta 2004 Brüksel'deki 17 Aralık müzakere sürecini başlattığımız o vakit kendisi AB'den sorumlu büyükelçiydi. Bu işin aktif çalışanlarından isabetli bir görevlendirme oldu. Ben doğrusu Volkan Bey'in çok faydalı olacağına inanıyorum. Kıbrıs'la ilgili 3'lü belgeyi ben imzalamıştım" dedi.
"EĞİTİM YILI AÇILIRKEN AJİTASYON KOKUSU TAŞIYAN BU TÜR PROVOKATİF TUTUMLAR OLUYOR"
Doğu ve Güneydoğu'da PKK tarafından okulların yakılmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Atalay, "O doğrusu çok oradaki kişilerin bunu kimler yapıyorsa bilmiyorum acele, oldu bittiye getirme bu işi derli toplu bakmamalarının sonucu. Türkiye bu konuda son 2 yılda çok ileri adımlar attı. Pek çok demokratik adımlar atıldı. Okullarla ilgili bir mevzuatımız var artık. Ana dilde eğitim yapacak okulların açılabilmesiyle ilgili bir yasa çıkardık. 2013 yılında çıktı bu yasa. Onun bir prosedürü var. İsteyenler ana dilde eğitim verecek bir özel okul açabilirler ama başvuracaklar, bunun iznini alacaklar. Orada her kurs açılırken MEB'den izin alınıyor, isterse Türkçe okul açılsın. Eğitim yılı açılırken ajitasyon kokusu taşıyan bu tür provokatif tutumlar oluyor. Tasvip etmiyoruz, yanlıştır. Hem siyasi kesim, hem örgüt kesimi kendilerinin denetleyemediği bazı olumsuzlukların olduğunu alanda söylüyorlar. Bunlar gelip geçici eğitim sürecinde oluyor" diye konuştu.
Atalay, konuşmasında şunları kaydetti:
"Belediyelerle ilgili bir şey görünmüyor, tamamen özel okul açma. Belediyelere tahsis edilmiş bir yasa o yasada yok. Belediyelerin herhangi bir okul açması bizde hiçbir yerde söz konusu değil. Belediye yasalarında kendilerine verilmiş bir görev yok. Kurs falan açabiliyorlar belki ama böyle bir görev verildiğini sanmıyorum."
Atalay, Suriye'de yaşananlara bağlı olarak Suriyeli vatandaşların göç etmesiyle ilgili olarak, "Güney sınırımızda, Suriye sınırımızda sizin de bildiğiniz olaylar var. 4 bin kişi sınırımıza girmiş durumda. Bunlar genelde Kürt kökenli Suriyelilerdir. IŞİD'le PYD kısmının Kobani'de çatışmalarından sonra sınırımıza yığılanlardır. Türkiye bu konuda esnek davranıyor. Risk varsa sınırımız açılmıyor. Ben biraz önce ilgili kurumu da aradım, AFAD. Büyük kısmı akrabaları var. Sınırın iki tarafında çok akraba var. Bunlar daha çok akrabalarıyla buluşuyorlar. Bizim kamplarımızda boş yer var. Çadır ve kamp malzemesi sevk ediliyor. Bölgedeki sorun da sürüyor. Suriye'de sınırın ötesinde Kobani bölgesinde çatışmalar sürüyor. Başka gelişler de olabilir" dedi.
"SADECE TAMPON BÖLGE OLMASI YETMİYOR"
Tampon bölgeye ilişkin bir soru üzerine Atalay, "İkisi birlikte, tampon bölge yasaklığı getirecek. Korunaklı bölge haline getirecek. Sadece tampon bölge olması yetmiyor, yasaklı olması, risk taşımaması gerekiyor. Türkiye'ye yönelik göçler başladığında hep konuştuk. Türkiye'ye bu kadar nüfusun gelmesi falan beklenmiyordu. 100 bin falan olur deniliyordu. Şimdi 230 bin kamplarda var. 1.5 milyon toplam Suriyeli var. Biz o zaman da yoğun şekilde gündeme taşıdık. Burada zirve toplantıları yaptık. Bunun mutlaka sınır ötesinde tutulması, sınır ötesinde kampları tutalım, ihtiyaçlarını karşılayalım, bu karara bağlandı. Dışişleri Bakanlığı BM'ye başvuru yaptı. Tampon bölge konusunda BM Güvenlik Konseyi'nin kararı gerekiyor, çıkmadı. Yoksa biz bu kampların bir kısmını orada kurardık. Oradan bir karar çıkmayınca Türkiye'nin tek başına yapabileceği bir iş değil, bunun riski var. Siz tampon bölge kurarsanız havadan insanlar bombalanır, bunun sorumlusu siz olursunuz. Bunun yine irtibatları BM Güvenlik Konseyi ile ve uluslararası toplum karar verildi" ifadelerini kullandı.
Atalay, tampon bölge fikrinin daha önce olduğu gibi var olduğunu ifade etti. Murat Karayılan'ın tampon bölge çalışmalarıyla ilgili açıklamalarının (Tampon bölge çözüm sürecini ortadan kaldırır) hatırlatılması üzerine Atalay, "Bilemiyorum" dedi.
"BM kabul etmezse sınıra yığılanlar içeri mi alınacak?" sorusuna Atalay, "Tampon bölge iyi bir çözüm. O olmazsa Türkiye'ye gelişler, burada tekrar onların ihtiyaçlarının karşılanması gibi sorunlar bizim üzerimizde" karşılığını verdi.
"TERÖRE, IŞİD'E BAKIŞIMIZ BELLİDİR"
Atalay, "Sayın Başbakanımız açıkladı, buraya bakanlar geldi. O görüşmeler sonrası açıklamalar yapıldı, çok şey söylemem gerekmiyor ama kendi düşüncem olarak, bizim terörle ilgili tutumumuz çok kesindir. Teröre zerresine biz bugüne kadar hiç olumlu bakmadık, bakmayız, daima terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Hiç ayrım yapmayız, hangi kesimden olursa olsun, şu dindenmiş bu dindenmiş hangi akla üretilmişse üretilsin her türlüsüne karşıyız. Türkiye'nin hassasiyetlerinin ne olduğunu benim söylememe gerek yok. Teröre, IŞİD'e bakışımız bellidir. Bizim vatandaşlarımız var, o konuda hassasiyetlerimiz var. Bunu herkes makul görür" dedi.
İSKOÇYA'DAKİ REFERANDUM
İskoçya'daki bağımsızlık referandumunun sorulması üzerine Atalay, "Bana sürpriz gelmedi, ben biraz biliyorum. Çatışma olan yerleri dünyadaki biliyorum. Nerede ne var. Ben böyle bekliyorum doğrusu, dün arkadaşım, hatta evde konuşmuştuk, çıkmaz demiştim. Genelde beklenen oydu" şeklinde konuştu.
"IŞİD meselesinde bizim hassasiyetlerimiz var. Bunların can güvenliği her şeyden önemli. Şunu mu anlamamız lazım. Rehineler gibi hassasiyetlerimiz olmasa ABD'nin taleplerini nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Atalay, "Bilemiyorum tabi hükümetin o görüşmelerinin içinde değilim. Cevaplar da o çerçevede olur. İfade etmek istediğimiz şu. Çok ileri ifadeler kullanılmıyor gibi tereddütler olmuyor, onun için söyledim" şeklinde cevap verdi.
Bir soru üzerine Atalay, "12 yıl çok uzun bir süre, AK Parti'nin bütün politikalarının içinde oldum. Ağırlıkla bakanlık döneminde rol aldığım konular reform paketleri, normalleşme, sivilleşmedir. 2005-2006 reformları benim odam olmuştum. O konularda çok rol aldım, çok memnunun. Demokratikleşme, normalleşmenin bir parçasıydı. Vatandaşlarımıza ülkemizin her köşesinde daha fazla hak hukuk verilirken, bir yandan da diğer sorunlar da çözülsün diye uğraştık. Orada da çok iyi mesafeler alındı, Türkiye o tablolardan kurtuldu, her konu konuşulur oldu. Rahat bir ortamdayız. Bundan sonra alınamayacak mesafe olmadığını düşünüyorum. Bu sorunlar zor arkadaşlar, zaman alıyor. Ben bu süreci çok tabi görüyorum. Bazen alanda bir şey oluyor, çözüm sürecini zora sokar mı, hiçbir şey olmaz. Daha ileri kırılmalar olur ama süreç yürür. Kırılmalar her an olabilir. Bu iyi gidecek, o yasa doğrusu sizlere özellikle onu ifade etmek istiyorum. Çözüm süreci bu işin anayasasıdır artık. O, çok ileri bir adımdır. Türkiye'nin attığı çok ileri bir adımdır. Kimse burada geri dönmez, dönemez" diye konuştu.
Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İçerikte her şey var. 6 madde var. Kendim yürüttüm, kelime kelime biliyorum. 6 madde var. İkisi yürütme maddesi, birisi de tanım maddesidir, 3 maddedir. Çıkmış olması en önemli. Türkiye Cumhuriyeti parlamentosu bu yasayı yaptı. Bizim hukukçu milletvekilleri dediler ki, bu kadar kısa maddeye bu kadar şeyi nasıl sığdırdınız, efradını cami, ayarını mani. Bu yasa öyle bir yasa. Çalışanları rahatlatan, rol alacak kişileri, kurumları rahatlatan, yapılacakları ana hatlarıyla ortaya koyan bir yasa."
Parlamentodan yüzde 80 ile bu yasanın geçtiğini anlatan Atalay, CHP'nin de kurumsal olarak destek verdiğini ve o açıdan da bunun önemli görülmesi gerektiğini ifade etti. Atalay, "Vatandaş orada çok şikayetçi değil, vatandaşın hayatı iyi. Ayrılıktan daha çok hayatıyla, geleceğiyle ilgili olumlu şeyler beklese iyi değil. Orada İngiltere ile olması İskoçya'nın faydasına" ifadelerini kullandı. (İHA)