17 Ağustos Marmara depreminden sonra yaşanan korkuların doğal olarak yatak odalarına da yansıdığına dikkat çeken uzmanlar, deprem korkusu yüzünden birçok ailede çocukların anne babalarıyla yattıklarını, bunun da cinsel hayatı olumsuz etkilediğini belirtiyor. Kadınların depremden daha fazla etkilendiğini ve ailelerini kanatları altına alma duygusunun her şeyin önüne geçtiğini ifade eden uzmanlar, "Partner olma kavramını ikinci plana atıyorlar. Bu da cinsel isteksizliği gündeme getiriyor. Oysa cinsellik, insanları birleştirici bir güçtür. Hayattaki bütün engelleri ortadan kaldırmada çok etkilidir. Partnerler, birbirinin gözlerinin içine baktıkları oranda mutlu ve sağlıklıdır. Cinselliğin etkisinin azaldığı bir ilişkide dinamizm azalıyor. Aile ilişkisi olumsuz etkileniyor. Çocuklarla ilişki bozuluyor. İş hayatına negatif yansımalar oluyor" diyorlar.
Uzmanlar, çiftlerden, depremle ilgili korkunun yatak odalarına girmesine izin vermemelerini isteyerek, insanların hayata bağını sağlayan inanılmaz bir potansiyel olan cinselliğe ara vermenin, var olan korkuları tırmandırmaktan başka bir şeye yaramadığını bildiriyor. Uzmanlar, kadınlar ve erkeklerin, birbirleri için önce partner olmalarını, sonra aile için anne-baba modelini benimsemeleri gerektiğini vurguluyor.
Uzmanlar, depremle ilgili korkuların ve cinsel sorunların çözümlenmesinde uyguladıkları ve 'NLP' adını verdikleri vizyonel çalışmayı şöyle anlatıyor: "Depremden korkan kişide iki zıtlık yakalıyoruz ve bu zıtlıkları tarif etmesini istiyoruz. Bunlardan birincisi, genellikle ölüm veya kaybetmeye dayalı korku. İkincisi ise insanların doğuştan sahip olmasalar bile yaşayarak, toplumsal değer yargılarını katarak oluşturdukları yaşama sevinçleri. Biz tedavi sırasında bu iki duyguyu karşı karşıya getiriyoruz. Transindüksiyona dayalı bir hipnoterapi uyguluyoruz. Hipnoterapi sırasında gözlerini kapayarak iki ayrı ekran hayal etmesini istiyoruz. Bu ekranlardan birine korkuyla ilgili tatlar, figürler, resimler yüklemesini, diğerine de yaşama sevincine ait renkler, sesler, tatlar yerleştirmesini istiyoruz. İki ekran arasında bir kablo varmış gibi hareket ederek hayat sevinci ekranından korku ekranına bilgi aktarmasını istiyoruz. Bu tedavinin ardından hastalar, kendi kendilerine hayat ekranıyla korku ekranını karşı karşıya getirmeyeceklerine söz veriyorlar. Yani korku ekranını tatile çıkarıyorlar. Bunun getirdiği enerjiyle evlerine gidiyorlar. NLP tekniğini destekleyecek nefes alıp verme tekniklerini de günde 3 defa uyguluyorlar. Bugüne kadar yaptığımız uygulamalarda çok iyi sonuçlar aldık. Başvuranların çoğunluğunun korkularını bir seansta aştık."