İSTANBUL (A.A) - Cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmadığı için bulunduğu konuma gelebildiğine işaret eden Çubukçu, "Benimle aynı şansa sahip olmayan sayısız kız çocuğu var bu ülkede" dedi.
Çubukçu, 2009-2010 eğitim öğretim yılının başlaması nedeniyle, İsmail Tarman İlköğretim Okulunda düzenlenen törenden sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Herkesin ayrımcılığın yanlış bir şey, hatalı bir tutum olduğunu bildiğini dile getiren Nimet Çubukçu, "İnsanları ötekileştirmenin, ayrımcı bir muameleye tabi tutmanın haklar ve değerler bağlamında yeri olmadığını biliyoruz. Ama gündelik hayatta bu hepimizin karşısına çıkıyor veya biz kendimiz uygulayıcısı oluyoruz" diye konuştu.
Bakan Çubukçu, kendisinin sembolik bir ders verdiğini vurgularken, bir gazetecinin, "Bu konuyu demokratik açılım kapsamında mı tercih ettiniz?" sorusuna karşılık, sadece bunun için olmadığını belirtti. Bu alanda çalışma yaptığını, en iyi bildiği konuyu en kolay şekilde anlatabileceğini düşündüğünü söyleyen Çubukçu, "Ama bunun çocukların hayatında çok çok önemli yere sahip olması gerektiğini biliyorum. Ben bulunduğum konuma gelebilmişsem, bireysel hayatımda cinsiyetimden dolayı ayrımcılığa uğramamış olduğum içindir. Benimle aynı şansa sahip olmayan sayısız kız çocuğu var bu ülkede. Okula gönderilmiyor vesaire. Bu zihniyetin değişeceği mekanlar okul sıraları" diye konuştu.
Çubukçu, gazetecilerin "bazı okulların boş olduğu" yönündeki hatırlatmaları üzerine de, boşluk konusunda kendisine ulaşan bir bilgi olmadığını, okullara katılımın yüksek düzeyde bulunduğunu söyledi. Bu yıl uzun bir yaz tatilinin üzerine bayram tatilinin de eklendiğini ve okulları geç bir tarihte açtıklarını anımsatan Çubukçu, yıl içinde belli sayıda günün, eğitim öğretim dönemi içinde tamamlanması gerektiğini vurguladı.
Nimet Çubukçu, "Andımız'ın kaldırılacağı" yönündeki haberleri hatırlatan bir gazeteciye de, "Bu konuda bir çalışma yok. Olduğu zaman söylerim" cevabını verdi.
-İLK DERS-
Törende yaptığı konuşmanın ardından okulun konferans salonunda çocuklara verdiği "ayrımcılık" konulu ilk derse, Türk toplumunun binlerce yıldır bir arada yaşama, barış, hoşgörü ve adalet anlayışının yerleşmesinde ve uygulanmasında örnek olduğunu, ancak bu geleneğin geleceğe aktarılmasında gençlere büyük sorumluluk düştüğünü vurgulayarak başladı.
Çubukçu, öfkeye kapılmadan birini dinleme becerisi göstermenin, farklı düşünen insanlara tahammül etmeyi öğrenmenin hoşgörü olduğu ve bu erdemi öğrenmeye önce aileden ve okuldan başlandığına işaretle, şunları kaydetti:
"İnsanların birbirlerini konuştukları dil, ten rengi, kadın ya da erkek olmak gibi sebeplerle kötü muameleye maruz bırakması, dışlaması, reddetmesi ve ötekileştirmesini ayrımcılık olarak tanımlayabiliriz. Hiçbirimiz dışlanmak istemeyiz. Selam vermemek, görmezden gelmek, sırtımızı dönmek, alay etmek de karşımızdakini dışlamamızın bir yolu. Böyle yaparak kardeşliği değil çatışmayı, hoşgörüyü değil tahammülsüzlüğü, sevgiyi değil sevgisizliği beslemiş oluruz... Ve böyle bir ortamda yaşamak hiç kimseyi mutlu etmez."
Ayrımcılığın diğer bir boyutunun da kız çocuklarına ve kadınlara yönelik yapılan ayrımcılık olduğunu dile getiren Çubukçu, "Ayrımcılığın ve hoşgörüsüzlüğün olduğu toplumlar yoksulluk, şiddet, insan hakkı ihlalleri gibi sorunlarla boğuşurken dünyadaki bütün gelişmiş, kalkınmış ve demokratik toplumlarda kadınların sosyal, siyasi, ekonomik hayata aktif olarak katıldıklarını görmekteyiz. Bu topraklarda yaşayan her birey için özgürlüğün, eşitliğin, hoşgörünün yani demokrasinin sınırlarını genişleteceksiniz. Bunun yolu birbirinizi dışlamaktan değil, birlikte yaşamayı öğrenmekten geçiyor. Çünkü demokrasi birlikte yaşama kültürüdür" dedi.