ZONGULDAK (İHA) - Türkiye’deki parlamenter sistem ile dünyadaki ileri demokrasinin bulunduğu ülkelerdeki parlamenter sistemlerini karşılaştıran Tekin, dünyanın bir çok ülkesindeki parlamenter sistemlerinde Cumhurbaşkanlarının seçimle göreve gelmediğini ve yetkisiz, tarafsız, partiler üstü insanlar olduğunu belirtti. Tekin, Türkiye’de ise ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ten günümüze tüm Cumhurbaşkanlarının taraf olduğunu hatırlatan Tekin, “Biz Cumhurbaşkanlarımızı seçimle göreve getiriyoruz. Bugüne kadar ki Cumhurbaşkanlarımıza bakın, bunlardan hiçbir tanesi, tarafsız ve partiler üstü değil. Mesela Mustafa Kemal Atatürk, ilk Cumhurbaşkanımız. Tarafsız mı? Değil. Bir taraf. Partisi var. CHP’nin Genel Başkanı. İsmet İnönü taraf, Celal Bayar taraf. Tüm Cumhurbaşkanlarımız taraf olmuşlar. Taraf olmalarını da eleştirmiyorum. Ama bu sistem, taraf olmuş Cumhurbaşkanlıkları için oluşturulmuş bir sistem değil. Bütün yetkilerini almamız lazım. Parlamenter sistem böyle bir şey. Hiçbir yetkisi olmayacak. Bu, literatürde ‘tören selamlayıcısı’ olarak tanımlanıyor. Milletin birliğini temsil ediyor. Mesela Almanya’da Cumhurbaşkanı’nın adını kimse bilmez. Çünkü hiçbir şeye karışamaz. Bizde ise Cumhurbaşkanımız, 1982 anayasanın ön gördüğü tüzel kişilik olan Cumhurbaşkanı, tepeden tırnağa tüm ülkenin her şeyine karışabilecek durumdadır. Yargı organlarının belirlenmesine, hükümetin oluşmasına, yürütme güçlerinin oluşmasına karışıyor. Bu kadar yetkili bir Cumhurbaşkanı olunca bu sistem bu kadar sağlıklı işlemiyor” şeklinde konuştu.
Programın soru cevap kısmında ise Timur Uzun isimli bir dinleyici Bakan Yardımcısı Tekin’in taraf konuşmasına atıfta bulunarak, özür beklediğini söyledi. Uzun, Bakan Yardımcısı Tekin arasında bir süre tartışma yaşandı. Uzun, “Atatürk için taraftır dediniz. Atatürk hiçbir zaman taraf olmamıştır. Olduğu tek taraf, Türk milletinin tarafıdır. Bu konuda bilmem haksız mıyım?” diye konuştu. Bakan Yardımcısı Tekin ise “Bizim konuştuğumuz şeyleri farklı şekilde dinlerseniz uzlaşamayız” dedi. Uzun bunun üzerine ise “Ben bunu sizin bilinçaltınızın yansıması olarak addediyorum. Ancak bu konuda sizden düzeltme ve özür bekliyorum” cevabını verdi. Tekin ise, “Bu konuda taraf olmayı ve tarafsız olmayı ne üzerinden okuduk. Mustafa Kemal Atatürk, bir siyasi partinin üyesi miydi, değil miydi” diye sordu. Uzun, “Mustafa Kemal Atatürk, hiçbir siyasi partinin üyesi değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusuydu” cevabını verirken, salondan da Uzun’a yönelik tepkiler geldi. Uzun, tepkilere rağmen konuşmasını “CHP’yi kimin kurduğu, CHP’nin neden yaşadığının hiçbir önemi yoktur. Buradaki mevzu CHP değildir” diyerek tamamladı. Bunun üzerine Tekin, “Timur Bey böyle olmaz ama. Siz sordunuz ben de size cevap veriyorum. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet Halk Partisi’nin üyesi değil ise CHP’nin Genel Başkanı Kimdir?” diyerek tekrar Uzun’a soru sordu. Uzun, “CHP’nin Genel Başkanı, bu ülkenin kurucusuydu. Sizin yaptığınız çok büyük bir hatadır. İnsanları taraf olarak addedemezsiniz. ‘Ben AK Parti’li değilim’ diyorum, ama Başkanlık sistemi ile ilgili konuşmayı dinlemeye geliyorum. Oysa benim gibi insanların sayısının çok daha fazla olması lazım ki, tartıştığınız sistem Türkiye’de yerini bulabilsin. O gün seçim yasasındaki değişiklikleri vaaddenler, bugün başkanlık sistemini vaat ediyor. Bir vatandaş olarak size nasıl güveneyim.”diyerek sorusunu sordu. Tekin, bu soru üzerine ise açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Arkadaşımız bilmiyor, bilmediği için böyle yorumlar yapıyor. 1924 anayasasına göre bir kişinin Cumhurbaşkanı olabilmesi için bir siyasi partinin listesinden milletvekili adayı olması, milletvekili seçilmesi, sonra da TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi, şarttır. Bu bir. İki, 1924 anayasasına göre Cumhurbaşkanlığı seçilen kişinin parti üyeliği sona ermez, devam eder. Dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk, CHP’nin bir üyesi, hatta Genel Başkanı olarak Cumhurbaşkanlığı’nı yapmıştır. Bu konuda ‘Atatürk, Türk milletinden taraf değildi, aleyhindeydi’ diye bir şey mi söyledik de siz bunu düzeltme gereği hissettiniz. Bunu anlamadım. Sizin yaklaşımınız çok yanlış, çok tuhaf. Burada konuştuğumuz konuyu ya anlamadınız, ya da bilerek ve isteyerek yanlış yorumluyorsunuz. Bu sizin özür dileminizi gerektiriyor.”şeklinde konuştu. Tekin’in bu konuşmasına salondakilerde alkışlayarak, destek verdi.
Uzun bu kez “Hangi konuda özür dileyeceğim” diye sorunca Bakan Yardımcısı Tekin, “Beni taraf olmakla suçladınız ya. Yanlış şeyler söylediğim noktasında ithamda bulundunuz” cevabını verdi. Uzun, bu kez ‘Birbirimizi suçlamaya gireceksek, konuyu tartışmamızın anlamı yok” dedi. Tekin’in “Sen suçlamayı başlattın” cevabına Uzun, “Hayır ben suçlamayı başlatmadım. Siz, Atatürk’e ‘taraftır’ dediniz. Ben bunun düzeltmenizi rica ettim.” İfadelerini kullandı. Salondakilerin Uzun’a yönelik tepkilerini arttırması üzerine ise Tekin, gerilmesi üzerine ise “Tamam ben düzelttim” diye konuştu. Uzun da, “Siz düzelttiyseniz, ben de düzelttim. Benim için problem yok” diye konuştu. Tekin, “Kapıda Ak Parti’liler girebilir, Ak Parti’liler giremez’ diye bir şey yok. Sizin gibi, Ak Parti’li olmayan herkes gelip, bu tartışmaya katılabilirdi. Burada sizden başka da Ak Parti’li olmayan arkadaşların da bulunduğunu tahmin ediyorum. Bu konuya ilgi duyan herkes gelebilirdi. Doğru mu? Gelmemiş, siz geldiniz teşekkür ederim” diyerek tartışmayı sonlandırdı.
“DEVLETİN YAPISINI TARTIŞMIYORUZ”
Sokaktaki herkesin bu günlerde başkanlık sistemini konuşup tartıştığını belirten Bakan Yardımcısı Tekin, Başkanlık Sistemi’nin federalizm ile alakası bulunmadığını kaydetti. Ülkenin üniter yapısının bozulması gibi endişenin de bulunmaması gerektiğini belirten Tekin, şöyle devam etti:
“Federal devletler, küçük küçük devletlerin bir araya gelmesinde oluşur. Bugün dünyadaki, federal diye tanımladığımız devletlerin tamamı böyle oluşmuştur. Yani hiçbir federal devlet, ‘bir devleti alıp da biz bunu bölelim, küçük küçük devletlere ayıralım, sonra da federal bir devlet kuralım’ tarzı bir yapıyla oluşmamıştır. Türkiye’de birisi, ‘federalizm tartışılıyor’ diyorsa resmen yalan söylüyordur. Bu dünyadaki literatüre de terstir, başkanlık sistemini tartışan insanların önermeleri ile de alakasız bir şeydir. Devletlerden bazıları kuruluş aşamasında federal devleti, bazıları da üniter yani tekcil devlet olmayı seçmişler. Bizim Türkiye’de bu konu ile bir tartışmamız, bir endişemiz, bir sorunumuz yok. Bizim topraklarımız, bizim coğrafyamız, bu geleneklerin hangisine uygun. Burası baştan beri, tek bir devlet, tek bir hukuk kuralının uygulandığı bir devlet. Bizim konuştuğumuz başkanlık sisteminin de, üniter ya da federal devletle bir alakası yok. Dolayısıyla biz bunu tartışmıyoruz.” diye belirtti.
Devletlerin yapısı ile ilgili bir şikayetinin bulunmadığını anlatan Tekin, sıkıntının yasama ve yürütme organlarının kuvvet ayrılığı noktasında ortaya çıktığını kaydetti. Devleti kuranların yasama, yürütme ve yargı işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili sistemde isabetli bir tercih yapamadığını savunan Tekin, “Devletimizi kuranlar araştırmışlar, bizim geleneğimize uygun olan üniter yapıyı seçmişler, orda isabetli bir tercih yapmışlar. Şu 3 işlevi yapmak noktasında, isabetli bir tercih yapamamışlar. Biz Türkiye’de yıllardır bunu tartışıyoruz, problem yaşıyoruz. Biz o sorunları çözmeye çalışıyoruz. Yani kimse durduk yere kimse bir sistem getirilsin istemiyor. Yani kimse durduk yere ‘Ya ABD’deki sistem ne kadar güzel, alıp bize aynını kopyalayalım, aynını bize getirelim’ demiyor. Ya da kimse ‘Fransa’daki sistem ne kadar yakışıklı, onu getirelim’ demiyor. Bizim memleketimizde, bizim ülkemizin bizim insanlarımızın daha demokratik, daha hukuk devleti idealine uygun, daha müreffeh bir ülkede yaşamlarının önünde anayasal problemler var. Bu problemleri çözelim. Bizim derdimiz, kaygımız bu” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Devletin yasama, yürütme ve yargı görevlerini yerine getirmesi işlevini aslında milletin yapması gerektiğini vurgulayan Tekin, nüfus kalabalığı gibi çeşitli etkenlerden ve teknik sebeplerden millet adına yetki verdiği vekillerin yaptığını hatırlattı. Bu işlevlerdeki kişiler millet adına yaptığı halde yürütmeyi gerçekleştiren Millet adına yürütmeyi yapan Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar kurulunu milletin seçemediğini ifade eden Tekin, “Seçtiğimiz, göreve getirdiğimiz vekiller, adımıza kanun çıkarıyorlar. Aynı şekilde yürütmeyi de yerine getirenler bizim adımıza, yerine getiriyor. Türkiye’de yürütme işini yapan, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu. Hiç birini biz seçmiyoruz. Yani bizim adımıza, yürütme işini yerine getirecek olanların kim olacağına biz karar vermiyoruz. Ama yürütme organımız, yani Cumhurbaşkanımız ve bakanlar kurulumuz bizim adımıza karar veriyor. Biz, bugüne kadar Türkiye’de yasama ve yürütme gücünün arasındaki ilişkiler nedeniyle sorunlar yaşadık. Sorunlar vatandaş olarak, birey olarak, seçmen olarak doğrudan bizi etkiledi. Rahatsız etti. Sıkıntılar çektik. Bu problemi çözecek yeni bir şeyler yapalım” dedi.
“12 EYLÜL MANTIĞINI DEVAM ETTİREBİLİRİZ”
Tekin, kuvvetler ayrılığının kağıt üzerinde olmasına rağmen uygulamada ise yürütme ve yasama kuvvetlerinin birbirine geçtiğini ve birbirlerine müdahale edebildiğini kaydetti. Yasama ve yürütme işlevinin katı şekilde birbirlerinden ayrılması ve kuvvetler ayrılığının katı şekilde uygulanması gerektiğini anlatan Tekin, önceki seçimlerde yürütme ve yasama organlarının birbirine müdahalesi sonucu meydana gelen sorunları da örnekler vererek hatırlattı. Bu sorunlar nedeniyle koalisyon hükümetlerini oluştuğu ve hem kabinede hem de hükümetin Cumhurbaşkanı ile çeşitli sıkıntılarının sık sık kamuoyuna geldiği belirten Tekin, ortaya çıkan tablonun suiistimale çok açık olduğunu ve sürekli krizlere gebe olduğun ifade etti. 12 Eylül darbecileri tarafından geliştirilen yüzde 10 barajının da bir buçuk seçim idare ettiğini vurgulayan Tekin, “Ak Parti iktidarı olarak önlerinde bulunan iki alternatif ile ilgi şu bilgileri verdi, “Birinci alternatifimiz, aynı 12 Eylül darbecilerinin mantığını devam ettirebiliriz. ‘Madem yüzde 10 barajını aşan bu kadar çok parti oldu, barajı biraz daha yükseltelim, meclise yine 2 partili yönetim olsun’ diyebiliriz. Bir çözümdür. Ama demokratik değil, bunu yapamayız. Yani meclise partilerin girmesine engel olmamamız gerekiyorsa, başka bir formül daha üretmemiz gerekiyor. Yasama organını, milletvekillerini seçtiğimiz gibi yürütme organını, başbakanı da biz seçelim. Doğrudan biz seçelim. Niye meclise bırakıyoruz bu işi. Meclise bıraktığımızda Cumhuriyet dönemi boyunca hep sıkıntı oldu. Yarın yine böyle bir risk var. Bu riskle karşı karşıya kalmamak için, niye biz kendimize ait olan yetkiyi, milletvekilleri üzerinden kullanıyoruz” dedi.
“CUMHURBAŞKANI İLE NASIL HESAP GÖRECEĞİZ”
Cumhurbaşkanlığı’nın yetkileri nedeniyle Başbakanın birlikte çalışacağı bakanları belirlediğini vurgulayan Tekin, şöyle konuştu:
“Başbakan Cumhurbaşkanı onayı olmadan, bakanlarını seçemiyor. Ekonomi politikaların odağında yer alan bir bürokratı, belirleyemiyor başbakan. Onları da geçelim, valiyi, müsteşarı, kaymakamı, il milli eğitim müdürünü, belirleyemez. Başbakan bunları belirleyemediği bir ortamda, kendi politikalarını nasıl hayata geçirecek. Cumhurbaşkanı müsaade etmezse, hiçbir ismi bir yere atayamaz. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Diyebilirsiniz ki, ‘O da, gitsin Cumhurbaşkanı’nı ikna etsin’ Haklısınız, olabilir. Ben bir şeyin peşindeyim. Ben bir oy verdim. Oyu verirken, benim de pazarlık yaptığım, siyasi parti bana vaatlerde bulundu. Bende vaatlerini yerine getirmesi karşılığında oy verdim. Seçim bitti, 4 sene sonra yeni seçim geldi, ben oyumun hesabını istiyorum. Bana söz verdiği şeyi neden yapmadın. Fatura çıkaracak birisini arıyorum. Başbakan, ‘ben yapmak istedim, Cumhurbaşkanı müsaade etmedi’ diyor. Cumhurbaşkanı ile nasıl hesap göreceğiz. Hesap soramıyoruz arkadaşlar. Hesabını soramıyorsam, nerede kaldı demokrasi. Ben vatandaş olarak hesap sormak istiyorum. Bahane istemiyorum, bunun için şu ikisinin yerine bir kişiyi getirsek daha mı mantıklı olur. O zaman birbirlerine topu atmazlar. Birbirlerine fatura çıkartmazlar. Topu taca atamazlar.”
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Cumhurbaşkanı ile Bakanlar Kurulu ilişkilerinde hep problem olduğunu yineleyen Tekin, “Biz anlamsız bir batı ülkesi hayranlığı yapmıyoruz. Anlamsız bir İngiltere, ABD hayranlığı yapmaya, gerek yok. Biz memleketimizin sorunlarını nasıl çözeceğimizi biliyoruz. 150 senelik bir parlamenter sistem geçmişimiz var. 150 yıldır biz bunu tartışıyoruz. Eski Türk devletlerinden bakın Türk İslam Devletlerinden Osmanlı devletine kadar tüm devlet geleneğimizde, yürütme tek başlı dizayn edilmiş. Halife, ya da kağan, hakan. Onların yanında başka birisi olmuş mu? Hep tek başlı bir yürütme olmuş bizde. Demek ki bizim geleneğimiz tek başlı. Biz de, kendimize göre, kendi geleneğimize göre bir hükümet modeli tercihinde bulunmamız gerekiyor. Bugüne kadar ki model uymamış, yapamadık. Becerememişiz. Zorla milletin kafasına vura vura, ‘haydi bakalım parlamenter sistemi uygulayacaksınız’ denmez. Çünkü dünyada her iki modeli de uygulayan çok demokratik ülkeler var” şeklinde konuştu.
DİKTATÖRLÜK ELEŞTİRİLERİNE CEVAP
Başkanlık sistemi ile diktatörlük sistemine geçiş yapılacağı yönündeki eleştirileri de hatırlatan Tekin, bu eleştirilerin resmen komedi olduğunu söyledi. Tekin, “Tüm yetkileri bir kişiye verilirse bu kişinin diktatör olacağı yönündeki ifadeleri resmen komedidir. Yürütmedeki Başbakan aynı zamanda, TBMM’de bir milletvekili. Yasama sürecini domine edebilecek, istediği kanunları çıkartacak bir adam. Yürütmede zaten kendisinde, istediği gibi uygular. Diktatör olmak istiyorsa olur. Başkan nasıl diktatör olacak. Başkan milletvekili değil, meclisteki toplantılara katılamıyor, kanun çıkartamıyor, anayasayı değiştiremiyor. Bu adam nasıl diktatör olacak. Hangisi daha kolay diktatör olabilir? Burada da bir yanıltmaca var. Dünyada diktatörlüğe dönüşen ülkelerin tamamına yakını, parlamenter sistemlerden diktatörlüğe evrimleşmişler. Başkanlık sistemlerinden değil. Bu modelin diktatörlüğe yöneleceği tartışmalar da fasa fisodur. Bu modellerin federalizm ile zerre kadar alakası yoktur. Bizim üniter devlet ile federal devlet ile hiçbir alıp veremediğimiz yok” diye konuştu.
“ASPİRİN DAĞITMIYORUZ”
Soru üzerine Tekin, tek başına başkanlık sisteminin bir aspirin olmadığını, başkanlık sistemi ile birden bire enflasyonun sıfırlanmayacağını, kişi başına milli gelir 40 bin dolara çıkmayacağını ve emeklilerin maaşının artmayacağını da sözlerine ekledi. Tekin, “Koalisyon dönemlerinde mi ekonomik açıdan, gelir gruplarının durumları daha iyiydi. Yoksa tek başına hükümetler döneminde mi? ‘Başkanlık sistemi geldiğinde Türkiye apayrı bir ülke olacak’ demiyoruz. Böyle bir şey yok. Aspirin niteliğinde bir şey dağıtmıyoruz. Böyle bir şey söyleyen yanlış söylüyordur” ifadelerini kullandı.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Salondaki bir bayan katılımcı ise "Salonda gündem değil ama PKK ülkenin en önemli gündemi. 'Türkiye bunlara ne verdi? Başbakan Bu PKK’ya ne verdi' diyorlar." diyerek, Tekin'e çözüm süreci ile ilgili düşüncesini sordu. Terör yapılanmasının vesayetçi diye tanımladığı güçlerin maşası olduğunu ve birlikte hareket ettiğini belirten Tekin, "Herkesin kafasını karıştıran bir şey var. Türkiye’de, PKK sorunu aşılma noktasına geldi. Türkiye’de bu tür yapılar, bu tür güçler, vesayetçi diye tanımladığımız, güçlerin birer maşasıdır, aracıdır. PKK ya da benzeri terör örgütlerinin tamamı, güçlü iktidarın, hükümetin düşmesini ümit ediyorlardı. 27 Nisan muhtırası örneğinde olduğu gibi. Çünkü bu vesayetçi güçlerle birlikte hareket ediyorlar. Ortak hareket ediyorlar. Fakat Türk devleti, Türkiye, 3 dönem üst üste istikrarlı bir şekilde bir partiyi siyasi tek başına iktidar yapıp, o partinin istediği anayasa değişikliklerini yapıp, sağlıklı bir iktidar yapısı oluşturunca, bütün o güçlerin ellerindeki son tutacakları dal artık düşmüş oldu. Bir şey talep etmelerine gerek yok. Varlık sebepleri ortadan kalktı. O yüzden olaylar çözüm sürecine girdi. Bu olay çözülüyorsa, kerameti kimsede aramayın. ‘Kapı kapı dolaşıp, oy istedik’ dediniz ya. Siz öyle yaptığınız için bu böyle oldu. Başkasında aramayın kerameti. Siz eğer istikrarlı bir hükümet yapısı oluşturmasaydınız, parçalı, bölünmüş bir iktidar yapısı olsaydı, o güçler devam edeceklerdi. Pazarlık yapacaklardı birileriyle. Ne kopardılar aslında onlara sormanız lazım? Ergenekon ve benzeri yapılardan ne alıyorlardı. Keramet aynı kişilerde derseniz, siz yatarsanız, Türkiye aynı günlerine yeniden geri döner” dedi. Program sonunda, Ak Parti Zonguldak İl Başkanı Hamdi Uçar tarafından Bakan Yardımcısı Tekin’e mini madenci heykeli ve kömür vagonu maketi hediye edildi. Tekin, konferansın ardından Vali Erol Ayyıldız'ı makamında ziyaret etti. Gençlik Merkezi'ndeki kurslara katılan öğrencilerle bir araya gelen Tekin, daha sonra Karaelmas Kemal Köksal Stadı'nda incelemelerde bulundu.