1)YÖK BAŞKANI SARAÇ: SINAVIN ERTELENMESİ ÖĞRENCİLER İÇİN ŞANS
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, seçim tarihinin öne alınmasının ardından kamu yararını gözeterek düzenleme yaptıklarını açıkladı. Saraç, sınav takviminin bir hafta ertelemenin öğrenciler için şans olduğunu söyledi. Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliğini yapacağı Doğu Anadolu Projesi Üniversiteler Birliği’nin (ÜNİDAP) toplantısına katılmak üzere Erzurum’a gelen YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Vali Seyfettin Azizoğlu’nu ziyaret etti. Burada Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) ertelenmesiyle ilgili soruyu cevaplandıran YÖK Başkanı Saraç, "Seçim tarihi öne alındığında bizimde kamu yararını gözeterek YÖK olarak bir düzenleme yapmamız icap ediyordu. Bu düzenleme gerçekleşti. Burada en şanslı olan husus öğrencilerimizin bundan istifade etmeleri. Bu hususa da işaret etmek lazım. Öğrencilerimiz bir hafta daha kazandı diye düşünüyorum" dedi. 15’i aşkın üniversitenin rektörüyle toplantı yapacaklarını belirten Saraç, Erzurum’un öğrenciler için bir huzur mekanı olduğunu ifade etti. Saraç, “Erzurum’da iki önemli üniversitemiz var. Birisi öğrenci sayısı itibariyle Türkiye’de ikinci üniversite, güçlü bir üniversite. Diğer üniversitemiz de yeni kurulmasına rağmen çık hızlı mesafe kateden bir üniversitemiz. Öğrencimiz açısından da eğitim öğretim için de bir huzur mekanı burası. Burada eğitim öğretim görmek, tarihle içi içe olmak, bilimle kucaklaşmak bu bölgede öğrencilerimizi ayrıcalıklı kılıyor" dedi.
Malatya’ya kurulacak Turgut Özal Üniversitesi ie ilgili soruya ise Yekta Saraç, "Sayın Cumhurbaşkanımız bu husustaki talimatı bir müddet önce bize iletmişti. Biz ön hazırlığımız tamamladık. Bu bir yasama suretiyle nihayet bulacak bir işlem ama biz hazırlıklarımızı yaptık" diye yanıt verdi.
Görüntü Dökümü
-----------------
-YÖK Başkanı Yekta Saraç ın açıklaması
ERZURUM/DHA
=========================================================
2)ANNE:OĞLUM OTELİN İHMALİ YÜZÜNDEN HAVUZDA BOĞULDU
ANTALYA'nın Manavgat ilçesinde geçen yıl ailesiyle tatile geldiği beş yıldızlı otelin havuzunda boğulan 6 yaşındaki Atakan Yiğit Arı'nın ölümüyle ilgili dava görülmeye başladı. Duruşmada olay gününü gözyaşlarıyla anlatan baba Ersin Arı, havuzda bir kızın "Ayağıma bir şey takıldı" diye çığlık atmaya başlaması sonrası oğlunun cankurtaran tarafından sudan çıkarıldığını söyledi. Anne Hatice Arı da "Oğlum göz göre göre otelin ihmali yüzünden hayatını kaybetti" dedi. Eskişehir'de oturan Hatice ve Ersin Arı çifti çocukları Atakan Yiğit ve 3 yaşındaki Beyza Emine ile geçen yıl Kurban Bayram tatili için Manavgat'ın Kızılağaç mevkiindeki 5 yıldızlı otele geldi. 28 Ağustos günü oğluyla 2 kez kaydıraklardan kayan baba, iddiaya göre Atakan Yiğit'i derinliği 139 santimetre olan havuzda tek başına bırakıp kaydırak merdivenlerinin yanına bıraktığı terliğini almaya gitti. Bu sırada ortadan kaybolan Atakan Yiğit, otelin cankurtaranı Özgür Kaplan tarafından suyun altında bulunarak çıkarıldı. İlk müdahalesi otel çalışanları ve tatilci bir doktor tarafından yapılan Atakan Yiğit, götürüldüğü Manavgat Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
SANIKLAR HAKKINDA HAPİS İSTENDİ
Olayın ardından Manavgat Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, otelde gerekli denetim ve kontrolleri yapmadığı gerekçesiyle otelin genel müdürü Hacı Ömer Özkul ile sorumluluk alanını devamlı gezerek takip etmediği gerekçesiyle cankurtaran Özgür Kaplan'ın kusurlu olduğu; ayrıca çalışma ortamının gözetim görevini yeterince yerine getirmediği gerekçesiyle de iş güvenliği uzmanı Semih Erikli'nin tali kusurlu olduğu kaydedilerek, şüphelilerin 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.
İLK DURUŞMA YAPILDI
Olayla ilgili açılan davanın ilk duruşması Manavgat 4'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya tutuksuz yargılanan sanıklar Hacı Ömer Özkul ile Semih Erikli, Atakan Yiğit Arı'nın annesi Hatice ve babası Ersin Arı ile tarafların avukatları katıldı. Sanıklardan Özgür Kaplan ise duruşmaya katılmadı.
'O YAŞTAKİ ÇOCUK YALNIZ BIRAKILMAMALIYDI'
Duruşmada ifade veren genel müdür Hacı Ömer Özkul, olayın meydana geldiği gün, otelin lobisinde olduğunu, kendisine haber verilmesi üzerine havuz başına gittiğini söyledi. Çocuğun havuzdan çıkarıldıktan sonra kusturulduğunu, ardından ilkyardım eğitimi alan bir kişi tarafından suni teneffüs yaptırılırken gördüğünü belirten Özkul, Atakan Yiğit Arı'nın 11 dakikada gelen ambulansla hastaneye götürüldüğünü ve 1 saat sonra ölüm haberinin kendisine ulaştığını anlattı. Olay yerinde jandarma tarafından tutulan tutanakla daha sonra bilirkişinin raporu arasında fark olduğunu savunan Hacı Ömer Özkul, "O dönemde otelimizde, o an için 3 cankurtaran vardı. Bir cankurtaranımız büyük havuzda, 2 cankurtaran da diğer bölgelerdeydi. O yaştaki çocuğun yalnız bırakılmaması kanaatindeyim. Bununla ilgili gerekli uyarılar yapılmıştı" dedi.
'SUÇLAMAYI KABUL ETMİYORUM'
Sanıklardan Semih Erikli, kendisinin otelde kısmi zamanlı çalışan iş güvenliği uzmanı olduğunu, 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu gereği sorumluluğunun çalışanlara yönelik olduğunu kaydederek, "Görevimiz, çalışanlara iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı uyarılarda bulunmaktır. Biz çalışanların güvenliğinden sorumluyuz. Otelde kalan misafirlerin güvenliğini sağlamak otelin sorumluluğundadır. Bu anlamda bilirkişi raporunu kabul etmiyorum" diye konuştu. İş güvenliği uzmanı olarak hafta 2 gün otele gittiğini ve her personele 10 dakika zaman ayırdıklarını aktaran Erikli, "Gittiğimde havuzların orada cankurtaranları görüyordum. Olay anında orada cankurtaran var mıdır, yok mudur bilmiyorum. Suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.
'O ANDA KENDİMİ KAYBETMİŞİM'
Baba Ersin Arı, olay anında yaşananları gözyaşlarıyla anlattı. Olay günü oğluyla havuzda yüzdüklerini, bu sırada oğlunda simit, kolluk ve gözlük olduğunu anlatan Arı, şöyle dedi:
"Kızımın uykusu geldiği için odamıza gidecektik. Havuzdan çıkınca oğlum, 'Baba ayaklarım yandı terliklerimi getirir misin' dedi. Annesinin yanına terlik almaya gittim. Sonra geri geldiğimde Atakan'ı bulamadım. Eşimin yanına yeniden giderek 'Atakan geldi mi?' dedim. 'Gelmedi' deyince birlikte aramaya başladık. Bu sırada bir kız havuzda 'Ayağıma bir şey takıldı' diye çığlık atmaya başladı. Cankurtaran Özgür, onunla konuşup havuza daldı. Dikkatlice bakınca havuzda bir karaltı gördüm. Cankurtaran onu havuzdan çıkarırken, oğlum olduğunu anladım. O anda kendimi kaybetmişim. Ancak oğlum sudan çıkarılırken, üzerinde kolluk ve simit yoktu."
'20 DAKİKA AMBULANS BEKLEDİK'
Eşinin oğlunu cankurtaran Özgür Kaplan'dan aldığını, havada ters çevirince Atakan'ın kustuğunu anlatan Ersin Arı, "Eşim 'doktor yok mu' diye bağırınca tatilcilerin arasından Özgür Kalkancı doktor olduğunu söyleyerek geldi, suni teneffüs, kalp masajı yaptı. Hatta tatil yapan bir Rus vatandaşı varmış, doktor. O da geldi. 112'yi Özgür Kalkancı aradı. 20 dakika ambulans bekledik. Bu sırada kapının önünde duran otelin ambulansının ise şoförü olmadığı için olay yerine gelemediği söylendi. 20 dakika sonra hem 112 hem de otelin ambulansı olay yerine geldi" dedi.
'OĞLUM GÖZ GÖRE GÖRE HAYATINI KAYBETTİ'
Anne Hatice Arı da ambulansın olay yerine geç geldiğini öne sürerek, "Oğluma ilk müdahale eden doktor Özgür Kalkancı oksijen tüpü ve sağlık kabini istedi. 'Otelde yok' dediler. Koskoca otelde oksijen tüpüyle sağlık kabini olmaz mı? Oğlum göz göre göre otelin ihmali yüzünden hayatını kaybetti" diye konuştu.
'ÇOCUKLARDAN EBEVEYNLERİ SORUMLUDUR'
Bunun üzerine söz alan otelin genel müdürü Hacı Ömer Özkul, olayın olduğu gün otelde 412 çocuk bulunduğunu belirterek, "Her çocuğun başına cankurtaran dikmemiz mümkün değil. Çocuklardan ebeveynleri sorumludur. Bu konuda her türlü uyarımız yapılmıştır. Otelde sağlık odası ve gerekli her şey var" dedi.
Duruşma dosyadaki eksiklerin giderilmesi için ertelendi.
Görüntü Dökümü
--------------
- Otel havuzundan görüntüler (Arşiv)
- Havuzda kolluk ve can yelekleriyle yüzen çocuklar (Arşiv)
- Genel Müdür Hacı Ömer Özkul'un açıklaması (Arşiv)
- Havuz başındaki uyarı levhaları (Arşiv)
- Cankurtaran Özgür Kaplan'ın açıklaması (Arşiv)
- Detay (Arşiv)
Haber- Kamera: Mithat ABAKAN/MANAVGAT (Antalya), (DHA) -
==========================================================
3)YOLCU UÇAĞI; LİSEDE MÜZE, KÜTÜPHANE VE SİNEMA SALONU OLUYOR
ANTALYA'da, Türkiye'nin ilk tematik lise ve proje okulu Uçak Bakım Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ndeki Boeing 737-400 tipi yolcu uçağının içi, müze, kütüphane ve sinema salonu olarak tasarlandı. Öğrenciler, her sabah motorun üstündeki 'Her şey bir hayalle başlar' yazısını okuyup sınıflarına giriyor.
Almanya'dan 2011 yılında havalanan Boeing 737-400 tipi yolcu uçağının, Antalya'ya iniş yaptığı sırada sağ iniş takımları kırıldı. Kanadın üzerine inen uçaktaki 196 yolcu ve mürettebat hiçbir zarar görmeden kazayı atlattı. Uzun süre Antalya Havalimanı'nda kalan uçağın satışı için yapılan 1.5 milyon dolarlık ihalede sonuç alınamadı. Tamir maliyetinin çok yüksek olması nedeniyle bir süre sonra uçak hurdaya ayrıldı.
HURDA HALİNDE BEKLİYORDU
2016 yılında Aksu ilçesinde açılan Türkiye'nin ilk tematik lise ve proje okulu Uçak Bakım Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, hurda halinde bekleyen bu uçağa talip oldu. Uçağı okulun bahçesine yerleştirmeyi hayal eden okulun müdürü Haldun Çevik, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile iletişime geçerek hurdaya ayrılan uçağın okula çok yakışacağını söyledi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve bir hayırseverin desteğiyle uçak okula kazandırıldı.
TIR'LARLA OKULA TAŞINDI
Kuyruk, 2 kanat ve gövde olmak üzere 4 parçaya ayrılan uçağın TIR'larla okula getirilişi de serüven şeklinde gerçekleşti. Havalimanından çıkarken kanatların gövdeye bağlandığı noktaların kapıdan geçmemesi üzerine TIR, 3 farklı açıdan manevra yaptı. Uçağın kapıdan geçmeyeceği anlaşılınca, manevra yapıldı. Bu sırada önce demir kapı kırıldı, ardından duvarın bir kısmı yıkıldı. Demir kapının bir bölümü kesilerek kapı genişletildi. Yola çıkan TIR'lar, havalimanı ile lise arasındaki 10 kilometrelik yolu 40 dakikada tamamladı.
UÇAĞIN İÇİ ŞEKİLLENİYOR
Sabah okula gelen öğrenciler bahçelerinde devasa uçağı görünce büyük şok yaşadı, bazı öğrenciler mutluluktan gözyaşı döktü. Büyük bir gururla uçağı yakınlarına ve arkadaşlarına anlatan öğrenciler, bir süre sonra yeniden parçaları birleştirilen ve Türk İş Teknik'in hediyesi olan biniş merdiveni ile artık kapısını açarak uçağın içinde zaman geçirmeye başladı.
MÜZE, SİNEMA SALONU VE KÜTÜPHANE OLACAK
Tekerleri de takılan uçağın içinde hummalı çalışma başladı. Üç bölüme ayrılan uçağın içi müze, kütüphane ve sinema salonu olarak işlev görecek. Okul müdürü Haldun Çevik, “Ülkemizde yapacağımız uçaklara okulumuz ara eleman yetiştirecek. Bu da ancak öğrencilerimizin uçakları yakından görmesi ve incelemesiyle mümkün olabilirdi. Bu amaçla Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun desteğiyle okulumuza getirdiğimiz bu uçak öğrencilerimize çok önemli katkılar sunuyor. Araştırmalarımıza göre dünyada hiçbir okulun bahçesinde Boeing tipi yolcu uçağı bulunmuyor" dedi.
KARA KUTU MÜZEDE OLACAK
Uçağın içerisinde ana sınıfından üniversite öğrencilerine kadar herkesin ilgisini çekebilecek nitelikte bir müze olacağını dile getiren Çevik, bu müzede birçok kişinin merak ettiği kara kutunun olacağını da söyledi. Çevik, “Uçağımızın üstüne yazdırdığımız 'Her şey hayalle başlar' yazısıyla hayalimizi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Çocuklarımız hayalleriyle geleceğe emin adımlarla yürüyecek" dedi. Kütüphane, müze ve sinema salonu için de çalışmalar son aşamaya geldi.
ÖĞRENCİLER GURURLU
Okulun öğrencilerinden Seher Kurt, “Buradaki uçak bana büyük heyecan veriyor. Dışarıda, okul formamla beni görenler gelip uçakla ilgili sorular soruyor ve merak ettiklerini dile getiriyor. Ben bu okuldan mezun olduktan sonra uçakları tamir edeceğim. Uçağın birçok parçasını okuldaki uçağımızda görme şansımız oldu" dedi.
Alişan Kerem Karaköse de “Uçak okulumuza farkındalık kattı. Bütün okullar bu imkana sahip olamıyor. Uçakla yapılan bir yolculukta kitap okuyacağınız zaman yolculuk süresi kadardır. Ama biz okulumuzda uçak kütüphanesinde istediğimiz kadar kitap okuyabileceğiz. Uçağın taban kısmının bir bölümü cam olacak, bu da bize parçaları daha rahat görme imkanı sağlayacak" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
-----------------
- Uçaktan detay görüntüler
- Okul bahçesinden detay görüntüler
- Öğrencilerden detay görüntüler
- Öğrencilerle röp
- Uçaktan detay görüntü
- Drone görüntüsü
- Röp: Haldun Çevik (okul müdürü)
- Uçak içersinden görüntü
- Drone görüntüsü
515 MB ///4.38"
Haber: Hasan DEMİRBAŞ- Kamera:Emrah GÜL/ANTALYA, (DHA)
Not: 16 Kasım 2017'de uçak karadan götürülürken görüntüleri mevcut arşivde..
===========================================================
4)25 GÜNDÜR KAYIP ALZHEİMER HASTASI ARANIYOR
ANTALYA'nın Kumluca ilçesinde 25 Mart'ta kaybolan Alzheimer hastası Avni Gür (71) bulunamadı. Kumluca'dan başlayıp Mersin'e kadar arama yapılan Avni Gür'ün hayatından endişe ettiklerini söyleyen oğlu Abdullah Gür, "Çok üzgünüz. Babamı bulamıyoruz. Yardım bekliyoruz. Hepimiz mahvolduk. Sağ bileğinde telefon numaram var. Ailece ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Aramaya devam ediyoruz" dedi. Avni Gür'ün kardeşi Mevlüt Gür de yardım istediklerini söyledi.
Kumluca'ya bağlı Temel Eğitim Mahallesi'nde oturan Avni Gür, 25 Mart pazar günü öğleden sonra evden ayrıldıktan sonra kendisinden haber alınamadı. 25 gündür kayıp olan Alzheimer hastası Avni Gür'ü arama çalışmalarından sonuç elde edilemedi. Ailesi kendi imkanlarıyla da Kumluca, Finike, Demre ve Kemer bölgesinde gelen ihbarları da değerlendirerek arama çalışmalarını sürdürdü. Avni Gür'ün fotoğraflarının da yer aldığı afişler bastırarak çevrede dağıtan aile kendisinden gelecek iyi haberi bekliyor.
Abdullah Gür, babasının hayatından endişe duyduğunu belirterek, kaybolduğunun ertesi günü Demre'de görüldüğünü, sonrasında bir daha hiç haber alamadıklarını söyledi. Babasının daha önce de kaybolduğunu ve her seferinde Finike yolunda bulduklarını anlatan Abdullah Gür, babasıyla ilgili ilk haber aldıkları yerin Demre olduğunu aktardı. Annesi, kardeşleri ve amcalarının merak ve endişe içinde beklediklerini belirten Abdullah Gür, babasının kaybolduğu gün başında siyah kasket, gri polar yelek, bordo desenli tişört, koyu renk kumaş pantolon bulunduğunu kaydetti.
Babasının sağ kolunda telefon numarası bulunduğunu vurgulayan Abdullah Gür, şunları söyledi:
"Babam 25 Mart günü 15.00 civarında evden çıkmış. Saat 18.00 civarı annem aradı. 'Baban gelmedi eve, kaybolmuş olabilir' dedi. Amcamla beraber babamı aramaya başladık. 21.00 sıralarında polisi aradık. 'Babam kayıp bulamıyoruz. Yardımcı olun' dedik. Yakın civardaki polisi ve jandarmayı aradık. Sabah 05.00'e kadar izine rastlayamadık. Çok üzgünüz. Babamı bulamıyoruz. Yardım bekliyoruz. Hepimiz mahvolduk. Sağ bileğinde telefon numaram var. 2 yıl önce yaptırmıştım. Ailece ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Aramaya devam ediyoruz. İşimize, gücümüze bakamıyoruz. 25 gündür televizyonları arıyoruz. Hiçbir cevap da alamıyoruz. Ne olur 30 saniye yayınlasalar. Hiç kimse bize yardımcı olmadı."
Avni Gür'ün kardeşi Mevlüt Gür de 10 kardeş olduklarını, ağabeyi kaybolduktan sonra Kumluca'dan Muğla'ya, Antalya'dan Mersin'e kadar birçok yerde arama yaptıklarını, belediye aracılığıyla anons yaptırdıklarını ve birçok yere fotoğraflı kayıp ilanı yapıştırdıklarını söyledi. Gür, "25 gündür ağabeyimden haber alamıyoruz. Hayatından endişe duyuyoruz. Çok şaşkın durumdayız. Bütün yetkililerden yardım istiyoruz. Tam sözün bittiği yerdeyiz. 25 gündür gecemiz gündüzümüz belli değil. Bütün otogarlara fotoğraf yapıştırdık. Sosyal medyada paylaştık" dedi.
Görüntü Dökümü
-------------
- Abdullah Gür röportaj
- Mevlüt Gür röportaj
- Abdullah ve Mevlüt Gür sokakta ilan yapıştırıp arama yaparken
Haber-Kamera: Suat SÖĞÜT/FİNİKE (Antalya), (DHA)
========================================================
5)EGE'NİN İKİ YAKASI "BİRLİKTE TURİZM" İÇİN FOÇA'DA BULUŞTU
İZMİR'in Foça ilçesinde, "Turizm'de Türk Yunan Sınır Ötesi İşbirliği" konulu panel düzenlendi. Panelde, turizmciler; daha çok biraraya gelinmesi, Sakız Adası ve Foça'nın turizm değerlerinin birlikte pazarlanması, iki ülke dışından geleceklere ortak tur paketleri düzenlenmesi, festival ve tanıtımlarda değerlerin paylaşılması gibi konularda prensip kararları aldı.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Foça Reha Midilli Turizm Fakültesi, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar (ETİK) Birliği, Foça Kaymakamlığı, Foça Belediyesi ve Reha Necla Midilli Eğitim ve Yaşlı Evi Vakfı işbirliği ile Reha Midilli Kültür Merkezi'nde düzenlenen Turizm'de Türk Yunan Sınır Ötesi İşbirliği" konulu panele, dünyanın en önemli tur operatörlerinden birinin (Mark Warner) CEO'su Sue Thomas, Yunanistan'ın Sakız (Chios) Adası Belediye Başkan Yardımcısı Apostolos Tziotis, Sakız Adası Ticaret Odası Başkanı George Georgoulis, Sakız Adası Aile Konaklamaları Derneği Başkanı Dimitrios Kytrilakis, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar (ETİK) Birliği Başkan Yardımcısı ve Danışma Kurulu Üyesi İlker Ünsever, ETİK Başkanı ve Türkiye Otelciler Federasyonu(TÜROFED) Başkan yardımcısı Mehmet İşler konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü DEÜ Foça Turizm Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Metin Kozak'ın yaptığı, baştan sona dostluk gösterileri ve işbirliği niyetlerinin açık olarak ortaya konmasıyla geçen panel, Türkiye'de ve Yunanistan'da çok bilinen şarkıları iki dilde söyleyen Oğuzhan Çakırefe- Oral Girginer ikilisinin gitar ve buzuki eşlikli mini konseriyle başladı.
KAVALADAN GELEN DEDEM İLE FOÇALI HRİSTONUN MİRASI
CHP'li Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, 'Hoşgeldin' konuşmasında iki ülkenin ortak geçmişine ve yaşadıklarına vurgu yapıp, "Güzelliklerin yanısıra depremler, yangınlar yaşadık. Bunlar bile ortak mirasımızdır. Bu öykü benim Kavala'dan gelen dedem ile burada yaşayan Hristo'nun öyküsüdür" dedi.
Foça Kaymakamı Ali Çetin'in "Dünyada huzur ve barışı getirecek belkide en önemli faktör turizm olacaktır. Çünkü turizmle insanlar biribirini daha iyi anlar ve bilir hale gelecektir" sözleri alkışlandı. Sakızlı konukların Foça'da gördükleri ilgi ve sevgiye teşekkür ettikleri konuşmaların ardından panale DEÜ Foça Turizm Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Metin Kozak'ın "Türkiye'den Yunanistan'a ve İzmir'den Sakız'a çok sayıda turistin defalarca gitmesinin nedeni Yunanlı konuklarımız açısından nedir?" şeklindeki sorusuyla başladı. Samimi yanıtlar veren konuk konuşmacılar; Türklerin Yunanlılar gibi eğlenmeyi sevdiğini, özellikle Sakız Adası'ndaki otel ve tesislerin Türkiye'dekilerden daha iyi olmadığını ancak burada özgürce hareket ettiklerini, kaldıkları otellerin işletmecileri ve halkla çok samimi ilişkiler kurduklarını, kendilerini başka bir ülkede ama kendi insanlarıyla birarada hissettiklerini, bu nedenlerle tekrar tekrar geldiklerini söyledi.
"HANGİ ÜLKEDE OLDUĞUMU KARIŞTIRIYORUM"
İngiliz olduğunu, iki ülkede de iş yaptığını ve yaşadığını belirten tur operatörü CEO'su Sue Thomas; "Kulaklarımı kapatıp dil farkını izlemediğim zamanlar hangi ülkede olduğumu şaşırıyorum"sözlerini, portakal - portakali, kalamar - kalamari, karpuz - karpuzi örnekleriyle destekledi. ETİK Birliği Başkan Yardımcısı ve Danışma Kurulu Üyesi İlker Ünsever, Sakız Adası ve Çeşme'de büyütülen ve yapılan havaalanlarını eleştirdiği konuşmasında, bunların yapımıyla turizmin nitelik değiştireceğine dikkat çekti. Ünsever, "Yüzde 20 kapasiteyle çalışan bir saatlik uzaklıktaki Adnan Menderes Havaalanı dururken, Çeşme'ye havaalanı yapan anlayıştaki insanlar yavaş yavaş bitsin istiyorum. Biz gemiyle gitmek, gemiyle gelmenin hatta biraz çile çekerek gelmenin peşinde olmamız gerek. Sakız'daki havaalanı büyüdüğünde yer sorunu olacaktır. Fiyatlar pahalılaşacak, Türkler ayağını kesecektir. Rekabetten kazanan rakipler değil o rakiplerden birşeyler satın alan veya onlardan beklentileri olanlardır. Bu nedenle rakip olmayacağız. Hizmet kalitemizle orantılı olarak birlikte fiyat belirleyeceğiz" dedi.
GİDEN 1 BUÇUK MİLYON GELEN 200 BİN
ETİK Başkanı Mehmet İşler da konuşmasında Ege'nin iki yakasının da kazanması için somut önerilerini ortaya koydu. Ege'de kazan kazan taktiğinin uygulanması, Sakız ve Foça'yı kapsayan 3 gün orada 4 gün burda şeklinde tur paketleri hazırlanması, Sakız Adası'ndaki festivalde izlediği davul şovunun eylül ayında Foça Festivali'nde de yer alması önerisi katılımcılar tarafından benimsendi. Turist sayıları açısından yaşanan dengesizliği rakamlarla ortaya koyan İşler; "2017 yılında bizden Yunanistan'a giden turist sayısı 1,5 milyon. Bize gelen 200 bin. Bu paneli ikimiz için kazan kazan yolunda bir ön çalışma gibi görüyorum. Dostlarımız aynı adada birbirinden farklı ilgi alanları oluşturmayı, gelenlerin daha fazla kalmasını ve her günü bir başka yerde geçirmeyi özendirecek şeyler üretmeyi çok iyi başarıyorlar. Bu sene Sakız'da Mostra'da müthiş bir davul festivali vardı. Bu şovu bu yıl Foça'da Foçalılara izletmek istiyoruz" dedi. Son bölümde bazı dinleyicilerin adalar halkıyla ilgili anılarına yer verilirken, soruları da yanıtlandı. Panel Prof. Dr. Metin Kozak'ın teşekkür konuşmasının ardından Sakız adası ve Foça'yı tanıtıcı doküman ve yerel ürünlerden oluşan hediye paketlerinin takdimi ve fotoğraf çekimiyle tamamlandı.
Paneli Sakız Adası ve Foça'dan turizm yetkilileri ve turizmciler, bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, DEÜ Foça Reha Midilli Turizm Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri ile vatandaşlar paneli ilgiyle izledi.
Görüntü Dökümü
----------------------------
-Panelin yapıldığı salondan görüntü
-Oğuzhan Çakırefe- Oral Girginer ikilisinin gitar ve buzuki eşlikli mini konserinden bölümler
-CHP'li Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ'ın konuşması
-Foça Kaymakamı Ali Çetin'in konuşması
-DEÜ Foça Turizm Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Metin Kozak'ın konuşması
-ETİK Başkanı Mehmet İşler'in konuşması
-ETİK Birliği Başkan Yardımcısı ve Danışma Kurulu Üyesi İlker Ünsever'in konuşması
-Tur operatörü CEO'su Sue Thomas'ın konuşması
-Genel ve detay görüntüler
(Haber - Kamera: Seyfi GÜL / FOÇA (İzmir), (DHA)