Cumhurbaşkanı Recep TayyipErdoğan, "Onlar da bu külliyeyle ilgili ne hukuki ne siyasi ne ahlaki bir sorun olmadığını en az bizim kadar, sizin kadar iyi biliyorlar. Tek sıkıntıları Beştepe’nin kendilerinin değil, milletin emrinde olmasıdır. İstedikleri kadar bağırsınlar, istedikleri kadar iftira atsınlar, istedikleri kadar uğraşsınlar Beştepe milletin emrinde olmaya devam edecektir" dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Balıkesir, Bursa, Edirne, Erzurum, Gümüşhane, İstanbul, Kocaeli, Malatya, Sakarya ve Mersin'den gelenlerle gerçekleştirilen "Muhtarlar Toplantısı"nda muhtarları selamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına "Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı, büyük devlet ve fikir adamı, bilge lider Aliya İzzetbegoviç'i 12. ölüm yıl dönümünde rahmet ve özlemle yad ediyorum" diyerek başladı.
"Cumhurbaşkanlığı Külliyesine, milletin evine hoşgeldiniz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye’nin doğrudan milletin oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak yine mahalle halkının oylarıyla işbaşına gelmiş olan muhtarlarımızla birbirimizi çok iyi anladığımıza inanıyorum. Sizler mahallenizin, köyünüzün muhtarı olarak, ben de bir nevi Türkiye’nin muhtarı olarak, her bir ferdinden 78 milyonun tamamına kadar milletimizi kucaklamanın onlara hizmet etmenin çabası içindeyiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1998 yılında okuduğu bir şiir sebebiyle hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatarak, "Hapis cezasına çarptırıldığımda gazeteler şöyle bir başlık atmıştı, 'muhtar bile olamaz.' Manşetleri buydu. Bu manşetin amacı milli iradeyi, milletin tercihini, halkın oyunu tahkir etmekti, aşağılamaktı, kötülemekti. Çünkü muhtar seçilmekle, belediye başkanı, milletvekili, başbakan, geçtiğimiz yıldan itibaren cumhurbaşkanı seçilmek arasında prensip olarak hiçbir fark yok. Hepsinde de milletin karşısına çıkacaksınız, vizyonunuzu, projelerinizi, değerlerinizi anlatacaksınız ve oy isteyeceksiniz" ifadesini kullandı.
-"Beştepe milletin emrinde olmaya devam edecektir"
Milletin, adayların tavırlarına inanması, güvenmesi halinde tercihini ondan yana kullanacağını vurgulayanErdoğan, şunları söyledi:
"Uzun yıllar boyunca ülkeyi milletin iradesine göre değil, medyasıyla, iş adamı dernekleriyle, bürokrasiyle, kurdukları bir vesayet sistemi aracılığıyla yönetmiş olanlar işte asla buna tahammül edemiyorlar. Bu kesim için en makbul muhtar mahallesine değil, onlara hizmet eden muhtardır, aynı şekilde bunlar için en makbul belediye başkanı, en makbul milletvekili, en makbul bakan, başbakan, cumhurbaşkanı milletin değil kendilerinin emrinde olanlardır. Biz 1994 yılında bu vesayet odaklarının değil, İstanbul halkının emrinde belediye başkanlığı yaptığımız için o dönemde o manşete maruz kaldık. Aynı şekilde bugüne kadar bize yöneltilen eleştirilerin, hakaretlerin sebebi de başbakan ve cumhurbaşkanı olarak onların değil, milletin emrinde hizmet vermiş olmamızdır. Burada onların değil, sizin bulunmanızdan, onların değil, sizin sesinizin duyuluyor olmasından rahatsızlar.
İnanın bana Cumhurbaşkanlığı Külliyesiyle ilgili eleştirilerin gerisindeki asıl sebep de budur. Yoksa onlar da bu külliyeyle ilgili ne hukuki ne siyasi ne ahlaki bir sorun olmadığını en az bizim kadar, sizin kadar iyi biliyorlar. Tek sıkıntıları Beştepe’nin kendilerinin değil, milletin emrinde olmasıdır. İstedikleri kadar bağırsınlar, istedikleri kadar iftira atsınlar, istedikleri kadar uğraşsınlar Beştepe milletin emrinde olmaya devam edecektir. İkide bir tutturmuşlar 'kaçak saray, kaçak saray, kaçak saray...' Elinde bir belgen mi var, elinde bir bilgi mi var? Varsa çık açıkla, de ki 'buyur kaçak saray.' Defaatle bunun bütün Danıştay kararlarını açıklamamıza rağmen ısrarla bunu söylemeye devam ettiler. Niye? İftira at tutmasa iz bırakır. Bunlar müfteri."
- "Milletin azametini, onurunu göstermektedir"
Erdoğan, anamuhalefet partisi genel başkanının önce 'ben kaçak saraya çıkmam' dediğini, şimdi 'beni çağırırlarsa gelirim' demeye başladığını bildirdi.
Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Aynısını şimdi diğeri yapıyor, 'kaçak saray' diyor, 'kaçak saraydan Türkiye yönetiliyor' diyor, buna benzer ifadeler kullanılıyor. Değerli kardeşlerim bu ülkede siyasetçi olmanın önce dürüst olmaktan geçtiğini önce bu insanların öğrenmesi lazım. Eğer siyasetçi dürüst olmazsa milletten itibar göremez. Önce bizim bunun örneklerini en güzel şekilde vermemiz lazım. Bu mekan ile gurur duymaları gerekirken, çünkü burası şahsıma ait bir yer değil, burası milletin evi... Bugün burada ben görev görüyorum, yarın burada başkaları görev görecek ama mesele böyle bir eseri ülkeme kazandırmaktır ve bu eserle beraber dünyaya farklı bir görüntüyü verebilmektir. Bu eser bu milletin azametini göstermektedir, bu milletin onurunu göstermektedir."
Erzurumlu İbrahim Hakkı'dan "Hak şerleri hayreyler / Arif anı seyreyler / Zannetme ki gayreyler / Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler" dizelerini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye’nin gündemini terörle, kanla, kinle karartmak isteyenlere inat geçtiğimiz hafta ülke olarak, millet olarak çok güzel, çok hayırlı gelişmelere hep birlikte şahitlik ettik" dedi.
Kimya dalında Nobel alan Profesör Doktor Aziz Sancar’ı arayarak tebrik ettiğini, sevincini kendisiyle paylaştığını belirten Erdoğan, A Milli Futbol Takımının İzlanda'yı yenerek Euro 2016’ya doğrudan katılma hakkını elde etmesinin sevincini millet olarak hep birlikte yaşadıklarını bildirdi.
Erdoğan, geçen çarşamba günü Çankırı'da 516 milyon dolarlık yatırım olan lastik fabrikasının açılışını gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, cuma günü de G20 zirvesinin hazırlıkları kapsamında İstanbul’da düzenlenen “Kadın 20 Zirvesi”nde dünyanın dört bir tarafından gelen hanımlarla ekonomiyi, çalışma hayatını, istihdamı ve terörü konuştuklarını belirtti.
- "Balonla su götürdüler, sonra o balon patladı ve öyle de kaldı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma gecesi Türksat 4B uydusunun Kazakistan’dan uzaya fırlatılışının heyecanını hep birlikte yaşadıklarını anlatarak, şunları kaydetti:
"Cumartesi günü hem Mersin’de hem Kıbrıs’ta düzenlenen törenlerle bir hayalin daha gerçeğe dönüşmesine bizzat şahitlik ettik. Anamur’dan 107 kilometrelik bir boru hattıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne içme ve tarımsal sulama suyu götüren projenin açılışını gerçekleştirdik. Anamur’daki Alaköprü Barajı'nda toplanan suyu Akdeniz’in altından borularla Kuzey Kıbrıs’taki Geçitköy Barajı'na aktaran, oradan da adaya dağıtan bu proje 1 milyar 600 milyon liralık bir yatırımdır. Şimdi hemen bunu lekelemek, gölgelemek için şunu söylemeye başladılar, 'Kuzey Kıbrıs’a daha önce su gitti.' Değerli arkadaşlar doğru, balonla su götürdüler. Sonra o balon patladı ve öyle de kaldı. 'Bugün balonla, yarın boruyla buraya su gelecek' dediler. Tabii o balonla bu işin olmayacağını kendileri de biliyorlardı. Tabii şimdi 'tukaka' diyecek ya, bunu demek için 'nereden, nasıl yaklaşayım da bunu söyleyeyim'. Gerçekçi ol.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde de su sorunu olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biliyorsunuz gemiyle, tankerle İstanbul'a su getirmek istediler ama getirilen su sadece Kuruçeşmeye, Beşiktaş'a ancak yetiyordu ama ne diyorlardı? 'Bak biz getirdik' diyorladı. Böyle iş olur mu? Biz ne yaptık? 180 kilometreden İstanbul'a suyu getirdik. Dağları deldik. O zaman İstanbul'un su ihtiyacını giderdik. Arkadan da adalar susuzdu, o zaman 5 adaya denizin altından su götürdük. O dönem Kuzey Kıbrıslı bir bakan 'Acaba bize de denizin altından su getiremez misiniz' dedi. Kendilerine 'zamanı gelince o da olur' demiştim. Zamanı geldi, işte 7 Mart 2011, temeli attık ve şimdi de açılışı yaptık. Şu anda su denizin altından Kuzey Kıbrıs'a verilmeye başlandı. Bununla kalmadık. Dedik ki eğer Güney Kıbrıs barışa hazırsa, bu müzakereler neticesinde Güney Kıbrıs'a da bu barış suyundan veririz dedik. Çünkü bu millet Türk milleti olarak şanına yakışan neyse onu her zaman yapar. Yeter ki bizim karşımızda olanlar da bu noktada bize gerekli olan saygıyı göstersinler."
Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ve Almanya Şansölyesi Merkel ile çok verimli görüşmeleri olduğunu kaydetti. Erdoğan, ziyaretlerde ikili ilişkilerin yanı sıra Türkiye'nin AB üyeliği ve giderek büyüyen bir sorun olan mülteci meselesi ile ilgili çok önemli görüşmeler gerçekleştirdiklerinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sabah İstanbul'da yeni havalimanının inşaatını yürüten firmalarla 6 banka arasında imzalanan 4,6 milyar avroluk altyapı finansmanına ilişkin kredi anlaşmasına, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte şahitlik ettiklerini söyledi.
- "Muhtarlara çok iş düşüyor"
"Ülkemizin ve milletimizin geleceği için çok faydalı olduğuna inandığımız bu hizmetlerin mutluluğunu terör olaylarının gölgesi altında tam manası ile yaşayamadığımızı da özellikle belirtmek isterim. Kimse şu hizmet siyasetini değerli kardeşlerim değerlendiremiyor" diyen Erdoğan, bundan dolayı muhtarlara çok iş düştüğünü kaydetti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz hizmet siyasetine mi önem vereceğiz yoksa teröre mi? Terörü, biz ne yapacağız yapacağız, Allah'ın izni ile diz çöktüreceğiz. Bundan hiç endişeniz olmasın. Şehitlerimiz tabii ki bizim kanayan yaramız ama şunu bilin ki bir milletin zaferinin altında şehitler yatmaktadır. Bir milletin geleceğinin altında hep şehitler yatmaktadır. Onun için İstiklal Marşımızdaki 'şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı cananı bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyor. Bu vatan şehit kanları ile elhamdülillah yoğruldu bu hale geldi. Onun için onu bir kenara koyamayız ama biz şunu da biliriz; şehitlerimiz diridir. Ölü değildir ve peygamberlik makamından sonra en yüce makam orasıdır."
Erdoğan, Ankara'daki terör saldırısında hayatını kaybeden vatandaşların acısının tüm tazeliği ile içlerini yaktığını vurgulayarak, "Buna ilave olarak hafta içi ve hafta sonunda süren terör saldırılarında çok sayıda askerimizi ve polisimizi şehit verdik. Çarşamba günü Van'da, cuma günü Şırnak'ta 2 polisimiz, cumartesi günü Dağlıca'da 1 yarbayımız 1 üsteğmenimiz ve 2 astsubayımız, pazar günü Tunceli'de 2 askerimiz şehit edildi. Aslında terörün amacının Türkiye'yi işte bu gündeminden, yatırımlardan, hizmetlerden, projelerden uzaklaştırmaya yönelik olduğunu biliyoruz. Bunun için bir yandan terör ile kesintisiz bir mücadele içindeyken, diğer yandan ülkemizin ve milletimizin geleceği için hayati öneme sahip yatırımlarımızı, projelerimizi hassasiyetle takip ediyoruz. Ülkenin ve milletin geleceği için elzem olan, gerekli olan bu çalışmaları terk edersek asıl o zaman şehitlerimizin aziz ruhlarını, muazzep edeceğimizi biliyoruz. Onun için durmayacağız, yılmayacağız. Hem terör ile mücadele edeceğiz hem de Türkiye'nin kalkınması ve büyümesi için çalışacağız" dedi.
- "Ezanlarımızı susturamayacaksınız"
Erdoğan, her iki mücadeleyi de birlikte yürütecek ve birlikte başarıya ulaştıracak güce, azme ve kararlılığa sahip olduklarını işaret ederek, "Buradan Türkiye'yi rotasından çıkarmak hedeflerinde bulunan ve o hedefe yürümek için tüm güçlerini kullanan iç ve dış çevrelere bugün sesleniyorum. Bugün aynı zamanda biliyorsunuz muhtarlar günü. Bu muhtarlar gününde sesleniyorum. Onlara diyorum ki başaramayacaksınız. Kardeşliğimizi bozamayacaksınız. Bayrağımızı indiremeyeceksiniz. Ezanlarımızı susturamayacaksınız. Bizi 2023 hedeflerimizden vazgeçiremeyeceksiniz. 2053 ve 2071 vizyonlarımızdan uzaklaştıramayacaksınız. Bizim için kurduğunuz tuzaklara inşallah siz düşeceksiniz. Bin yıllık vatanımızda bizi parya durumuna düşüremeyeceksiniz. İstiklalimize ve istikbalimize sonuna kadar hep birlikte sahip çıkacağız. Umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz. Çünkü bizim inancımıza göre ümitsizlik küfür alametidir. Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi 'Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir' diyor" diye konuştu.
- "Demokrasilerde muhalefet ve eleştiri olmazsa olmaz bir unsur"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokrasilerde muhalefet ve eleştirinin olmazsa olmaz bir unsur olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Muhalefetin ve eleştirinin sadece siyasi partilere mahsus olmadığını aydınların ve akademisyenlerin de bu hakkının olduğunu biliyoruz. Nitekim ülkemizde çok partili dönemde her iktidarın karşısında hem siyasi hem sosyal olarak bir muhalefet mutlaka bulunmuştur. Fakat burada herkesin dikkat etmesi gereken çok önemli bir ayrım hassas bir nokta var. Hiçbir muhalefetin kendi ülkesine kendi toplumuna karşı olma, hatta düşmanlık yapma hakkı yoktur. Bunu söylerken iktidar partisinin veya herhangi bir partinin bir kurumun görüşlerini icraatlarını eleştirmekten, bunlarla ilgili görüşleri ifade etmekten bahsetmiyorum. Bunun herkesin en tabii hakkı olduğunu peşinen zaten ifade ettim. Burada dikkati çektiğim husus, kendi ülkesine ve kendi toplumuna karşı husumet derecesine varan bir muhalefet anlayışıdır. Ülkemizde hükümeti ve devlet kurumlarını eleştirmek adına terör örgütlerini, bölücü örgütün güdümündeki siyasi organizasyona ki bakınız parti demeye dilim varmıyor bunun için organizasyon diyorum, bu tür yapılara destek vermeyi, muhalefet adı altında meşrulaştırmaya çalışanlar var. Birtakım medya kuruluşları, akademisyenler, siyasetçiler işi gücü bırakmış terör örgütünün ve onun güdümündeki siyasi organizasyonun propaganda makinesi haline dönüşmüştür. Bunun demokrasi ile en küçük bir ilişkisi yoktur."
Erdoğan, "Zaman zaman Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi dediğim zaman bunu istihza ile karşılayanlar çıkıyor, rahatsız oluyorlar. Şimdi buradan onlara soruyorum ama ellerini vicdanlarına koyup öyle cevap versinler. Bu soruya Avrupa'dan, Amerika'dan veya onların demokratik saydığı başka herhangi bir yerden örnek verebilirler, demokrasi ile yönetilen herhangi bir ülkede PKK gibi on binlerce insanın katili olan bir terör örgütünü ve onun güdümündeki kuruluşları bizdeki gibi aleni şekilde destekleyebilmek mümkün müdür?" diye konuştu.
Hiçbir demokratik ülkede terör örgütlerine destek verilemeyeceğinin altını çizen Erdoğan, destek verilmesi halinde bunun demokrasi değil, terör yandaşlığı, terör örgütü yardakçılığı olduğunun altını çizdi.
TDK’YA GÖRE MANKURT:
Ulusal kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan
-"Bu güruh her gün konuşur ama millette karşılık bulamaz"
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Almanya Başbakanı Türkiye'ye geliyor, kendilerine akademisyen diyen bir güruh çıkıp bir sürü yalan yanlış gerekçenin ardından 'Gelmeyin, bu ziyaret Erdoğan'a ve Davutoğlu'na destek anlamı taşır' diyor. Bu girişimin adı beşinci kol faaliyetidir. Bu girişimin içinde yer alanları ben birer mankurt olarak görüyorum. Daha da acısı bu güruhun önemli bir bölümünün kamu üniversitelerinde görev yapan, dolayısıyla devletten maaş alan, milletin kendilerine sağladığı imkanlarla refah içinde yaşayan kişiler olmalarıdır. Yayınladıkları bildiride güya Türkiye'nin onlar için yaşanmaz bir ülke haline geldiğini işaret ediyorlar. Rahmetli Cemil Meriç'in güzel bir sözü var; üstat diyor ki 'Bu ülkeyi yaşanmaz bulanlar, bu ülkeyi yaşanmazlaştıranlardır'. Bu güruh her gün televizyonlarda, gazetelerde, kürsülerde konuşur ama millette hiçbir karşılık bulamaz. Ondan sonra da 'bu millet bizi anlamıyor' diyerek kendi ülkesine ve toplumuna nefret besler.
Kendi ülkesinin ve milletinin değil de terör örgütlerinin, teröristlerin, yabancı ülkelerin karanlık kuruluşlarının yanında yer alanları milletimiz zaten biliyor. Bu tür vesilelerle bir kez daha tanıyor, hafızasına kaydediyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ne zaman bir yol ayrımına gelse bu güruhun tercihinin milli ve yerli duruştan yana değil, tam tersine yıkıcı ve bölücü taraftan yana olduğunu belirterek, bu güruhun ülke yararına yapılmak istenen tüm icraatlara da karşı çıktığını kaydetti.
Erdoğan, "Bunların en büyük destekçisi de milleti ikna ederek hedeflerine ulaşamayan birtakım partilerdir. Siyasi iktidarı milletin desteğini kazanarak elde edemeyenlerin terör yoluyla, terör örgütleri vasıtasıyla, kendi halkına yabancılaşmış bu sözde akademisyenler aracılığıyla hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışmasını üzüntü ile takip ediyoruz" diye konuştu.
-"Milletim bana her makamı layık görmüş"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Terör olaylarının, bombalama hadiselerinin sorumlusu olarak bizi gösterecek kadar aklı ve vicdanını yitiren bu güya siyasetçi, aydın, medya mensubu, sivil toplum temsilcisi kesimler şunu iyi bilsinler; Cumhurbaşkanı olarak yüzde 52 oyla şahsımı bu makama getiren milletime karşı sorumluluklarım, benim için her şeyin önünde gelir. Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği devletimizin bekası konusunda ne yapmam gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Bu şekilde hareket etmek sadece anayasaya değil, onunla birlikte milletimize ve tarihimize karşı sorumluluğumun gereğidir.
Bizler faniyiz. Ne bu makamlar ne bu mekanlar bize kalmayacak. Çocuklarımıza ve bizden sonraki nesillere daha güçlü, daha müreffeh, daha huzurlu bir Türkiye bırakmak istiyorsak, bugün bu riskleri almak, bu fedakarlıklarda bulunmak mecburiyetindeyiz."
- "Türkiye terör örgütünün saldırısı altındayken ben nasıl köşemde otururum?"
Milletin kendisine Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı olarak her makamı layık gördüğüne işaret eden Erdoğan, "Daha neyin peşinde olacağım? Benim mücadelem ülkemin ve milletimin geleceği mücadelesidir. Şundan emin olunuz, hiçbir işe karışmayan, köşesinde oturan, sadece zorunlu durumlarda kamuoyu önüne çıkan bir cumhurbaşkanı olsam, inanın bana kesinlikle bunlar herhangi bir eleştiriye girmez ve benim başım da hiç ağrımaz. Ama o zaman milletimin karşısına çıkacak yüzüm de olmaz. 'Bu makama niye geldin' diye sorarlar" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, cumhurbaşkanlığına aday olduğu zaman çalışan, koşturan, terleyen bir cumhurbaşkanı olacağının sözünü verdiğini hatırlatarak, üstelik de bu göreve gökten zembille gelmediğini, 11,5 yıl ülkenin başbakanlığını yürüttüğünü ifade etti.
Ülkenin her ilinde eserlerinin bulunduğunu söyleyenErdoğan, inşası süren projeleri de takip etmek mecburiyetinde olduğunu belirtti.
Erdoğan, 2023 hedefleri için sözünü verdikleri hizmet ve projeleri takip etmesi gerektiğinin altını çizerek, "Türkiye terör örgütünün saldırısı altındayken ben nasıl köşemde otururum? Tüm dünyanın gözü ve eli Suriye'nin üzerindeyken ben nasıl gelişmeleri uzaktan takip edebilirim? Huzurumuz, refahımız, geleceğimiz tehdit edilirken kendimi başka işlerle nasıl meşgul edebilirim" diye sordu.
-"İstiyorlar ki Cumhurbaşkanı devreden çıksın"
Böyle davranmaya kalkarsa milletin karşısına başı dik çıkamayacağını kaydeden Erdoğan, kendi çıkarları için 78 milyon insanın geleceğini tehlikeye atmaktan çekinmeyenlerin işte bu duruşa, anlayışa tahammül edemediklerini vurguladı. Erdoğan, şunları söyledi:
"İstiyorlar ki Cumhurbaşkanı devreden çıksın, biz de eskiden olduğu gibi Türkiye'yi yönetelim. 13 yıl oldu hala bu sevdadan vazgeçmediler. Kimse kusura bakmasın. Allah ömür, halkımız da destek verdiği sürece, bu ülkede, milli iradeden gücünü almayan hiç kimse at oynatamayacak, borusunu öttüremeyecek.
Hep beraber, bunlara şunu söyleyeceğiz. Türkiye'yi yönetmek mi istiyorsunuz? İşte sandık orada. Geçin milletin karşısına anlatın derdinizi. Şayet 1 Kasım'da yetkiyi alırsanız, o zaman gelin karşımıza, her zaman söylüyorum, bizim için esas olan milletimizin tercihidir, o tercihe saygı duymak, bugüne kadar savunduğumuz değerlerin de bulunduğumuz makamın da gereğidir. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olmasın ama milletten alamadığı gücü, terörü, terör örgütlerini, diğer devletleri kullanarak elde etmeye kalkana da asla izin vermeyiz.
Adamlar şunu söylüyor; Bunlarda edep haya diye bir şey yok. Ne diyor? 'iktidar partisi 40'ın altınadüşmeyecek gibi görünüyor. Dolayısıyla bunlara farklı yöntemler uygulamak gerekir' diyor. Kim bunlar? Aydın geçinen karanlıklar. Köşelerinde, vesaire bunları yazıyorlar. Zaman zaman da bunlar Kandil ile irtibat halindeler. Kandil'e gidiyorlar, orada dertleşiyorlar. Ondan sonra yazıyorlar bir kitap, o kitaptan bir şeyler kazanmaya çalışıyorlar. Bu insanlar bu ülkede aydın diye de geçiniyorlar. Biz Anayasa'nın gereği neyse bunu bu ülkede hakim kılacağız."
Cumhurbaşkanı Külliyesi'ne teşriflerinden dolayı muhtarlara teşekkür eden Erdoğan, sözlerini, "Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime, selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum. Nasip olursa, malum 1 Kasım'da Türkiye bir tekrar seçime gidiyor. Bu tekrar seçim istikrarı, güveni getirmeli. Bu istikrar, güven sağlanırsa, Türkiye, 13 yıl içerisinde yakaladığı yükseliş trendini aynen devam ettirecektir. Birliğe, beraberliğe mecburuz, böyle yürüyeceğiz bu yolda. Onun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız" diyerek bitirdi.
İçişleri Bakanı Selami Altınok'un da katıldığı toplantı sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara öğle yemeği verdi.
(AA)
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.