HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Gençlik dizileri kopyalıyor

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Prof. Dr. Nazife Güngör, televizyon kanallarındaki dizi furyasının, özellikle genç kesim üzerinde etkili olduğunu belirterek, "Giyim kuşamdan yeme içmeye, eğlence tarzına kadar yaşamın her kesitinin dizilerden kopyalandığını gözlemliyoruz. Dahası gençlerin kendi aralarındaki iletişimin, konuşma, tavır ve davranışlarının bile dizilerden kopyalandığı dikkati çekiyor" dedi.

Güngör, ANKA'ya yaptığı açıklamada, özellikle ergenlik dönemi ve sonrasındaki genç kesim üzerinde etkili olan dizilere ilişkin, "Dizi senaryolarının çok basit ve sınırlı bir Türkçeyle yazıldığını görüyoruz. Edebi zenginlikten ve nitelikli yazım tarzından uzak, oldukça sınırlı bir sözcük dağarcığıyla kurgulanan dizi senaryoları ne yazık ki gençlik üzerinde bu anlamda olumsuz etki yapıyor. Gençler gündelik ilişki ve iletişimlerini dizilerdeki basit konuşma tarzı ve son derece sığı bir Türkçeyle sınırlı tutuyorlar. Bu da onların dilsel ve entelektüel açıdan gelişmelerinin önünde önemli bir engel oluşturmakta" ifadelerini kullandı.

-"KİTAP OKUMAK YERİNE DİZİ İZLİYORLAR"-

Gençlerin günde en az 2 saatlerini televizyon karşısında, dizi izlemekle geçirdiklerini vurgulayan Güngör, şöyle konuştu:

"Çoğu, haftada en az 5-6 diziyi düzenli olarak izliyor. Dizilerin kaçırılan bölümleri ise internetten yapılan izlemeyle tamamlanmaktadır. Günlerinin en az 2 saatini dizi izleyerek, birkaç saatini sosyal medyada oyalanarak geçiren gençliğin kitap okumak, entelektüel birtakım ortamlara katılmak gibi etkinliklere zaman ayırmalarının ise ne denli olanaksız olduğu açık. Böylece toplumu, dizi dünyasının sığ, temelsiz, tarihsel ve geleneksel köklerinden tümüyle kopuk, nereye ait olduğu, kimler tarafından üretildiği belli olmayan kültürüyle yetişmekte olan bireyler tarafından biçimlendirilmekte olan bir gelecek bekliyor."

-"AŞKLARI DA DİZİLERDEKİ GİBİ YAŞIYORLAR"-

Gençlerin aşklarını da dizilerdeki gibi yaşamaya çalıştıklarını söyleyen Güngör, şunları ifade etti:

"Karşı cinsle kurulan ilişkiler, gerçekleştirilen iletişimin büyük ölçüde dizilerden kopyalandığı dikkati çekiyor. Kız-erkek arkadaşlıklarının biçimlendirilmesi, kız ve erkek arkadaşlar arasındaki konuşmalar, tavır ve davranışlar, hatta kavgaların bile dizilerin kurmaca dünyasından alıntılanarak yaşandığını gözlemliyoruz. Dizilerde entrika, kıskançlık, ihtiras, şiddet, para tutkusu gibi olumsuz öğeler arasına sıkıştırılıp kalan aşkların gerçek hayata da aynen taşındığını görüyoruz. Bu da insanların gündelik yaşamlarını ve her tür ilişki boyutunu gerginlik üzerine kurmaları tehlikesini doğuruyor. En tehlikelisi ise kültürümüzün içerisine işlenen bu kodların giderek kültürümüzün biçimlenmesine de zemin oluşturmalarıdır.

Yerli yapım bile olsalar dizilerin çoğunun yabancı dizilerden uyarlandığını biliyoruz. Bu da çoğu zaman bize ait olmayan, kime ve nereye ait olduğu da bilinmeyen birtakım kültürel motiflerin kültürümüze sızması durumunu yaratıyor. Başka kültürlerle ve yaşamlarla etkileşim içerisinde olmak elbet de gerekli, ancak diziler aracılığıyla aktarılan kültürel motiflerin ve yaşam biçimlerinin gerçekte hiçbir kültürel ve toplumsal temeli bulunmaması, tümüyle kültür endüstrisi ortamında üretilen yapay unsurlar olmaları tehdit oluşturmaktadır.

Medyaya içerik üretimi yapan profesyoneller topluma karşı sorumlu olduklarını unutmamalıdırlar. Medyanın öncelikli görevi topluma doğru ve gerekli bilgi aktarımını sağlamak, ürettiği içerikle toplumun kültürel gelişimine katkı sağlamaktır. Oysa günümüzde ticari kazancı önceliğine alan medya kuruluşları kazancı en çoklaştırmak stratejisi üzerine temellendirdikleri bir yayın politikası sergilemektedirler. Kaliteli içerik üretimi yerine düşük maliyetli içerik üretimi anlayışını benimsemiş bulunmaktadırlar. Bunun topluma yansıyışı, toplumsal ve kültürel gelişme sürecine etkisi ise önemli ölçüde tehdit oluşturmaktadır." (ANKA)

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler