Rengin Arslan
İstanbul
Gezi Parkı'nda şarkılar türküler söylenirken bunu söyleyen adam elindeki kağıtları ağaçlara asıyor. Üzerinde "vicdanını dinle, beni öldürme" yazıyor.
"Siz eylem komitesinden misiniz?" diye soruyorum. "Hayır," diyor, "bu ağaçların hepsi benim, kestirmem."
Diğer ağaçlara aynı kağıtları asmak için yanımızdan ayrılıyor.
Sabah 7.00'de geldiğim meydanı tanıyamıyorum bu akşam. Polisin erken saatlerde gelip biber gaziyla dağıttığı, çadırları yaktığı alana benzemiyor. Çadırlar yeniden kurulmuş, hatta sayıları artmış.
On binin üzerinde insan olduğu tahmin ediliyor. Yakılan çadırların izlerinin üzerinde dans ediyor eylemciler. Kimi işten gelmiş, kimi çocuğunu okuldan alıp... Kimisi de buradan işe gidecek.
Nasıl mı? Konuştuğum eylemcilerden biri şunu söylüyor: "Ben mesaili çalışıyorum. Ama karar verdim, bu gece nöbete kalacağım; işe buradan gideceğim."
Kürsüden konuşmalar yapılıyor ama alışıldık manzaranın çok uzağındayız Gezi Parkı'nda. Özellikle Türkiye'deki eylemlerde kürsü dinlenmez pek. Burada ise kürsüde konuşmalar yapılırken meydanda çıt çıkmıyor. Tabii ki sloganlar dışında... Yine Türkiye'den bir kıyaslama: sloganlar genelde iki kez atılır. Burada sloganlar grubun sesi kısılana kadar bitmiyor. "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganının yedi kez tekrarladığını saydım.
Kürsüden yapılan tüm konuşmalarda "yarattığınız mücadele" vurgusu dikkatimi çekiyor. Konuşan herkes burada yapılan eylemin nüvesinin pazartesi gecesi sadece 30 kişinin ağaçların sökülmesine karşı koyması olduğunun bilincinde.
Kardeş Türküler çıkıyor sahneye. Ses düzeni belki en iyisi değil ama şarkılar hep bir ağızdan söyleniyor. Birbirini daha evvel tanımayan, toplumun farklı kesimlerinden insanlar halayda el ele tutuşuyor.
Üç gündür burada eylemcilere destek veren Oyuncular Sendikası'ndan, tiyatrocu Şebnem Sönmez kürsüye eylemciler arasındaki muhabbetin temellerini atıyor.
Herkes nazik, güleryüzlü.... Birkaç geceden beri uyumayanlar gözlerinden belli oluyor ama kimse enerjisini yitirmemiş.
Alanda gençler çoğunlukta ama orta yaşlıların sayısı hiç az değil.
Her kesimden insan var. Sosyalistler, LGBT bireyler, Devrimci Müslümanlar, veganlar...
Metal-iş sendikası, THY'de grevde olan Hava-iş üyeleri ve onlarca sivil toplum kuruluşu Gezi Parkı'na sahip çıkmak için gelenler arasında.
Eylemde en çok alkışı alanlar bu eyleme destek vermek için Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nün sitesini hack'leyen Redhack grubu oluyor. Ekşi Sözlük ise internetten, gece kalacak nöbetçiler için yemek kampanyası başlatarak eylemcilerin coşkulu alkışlarını alıyor.
Türk Tabipleri Birliği genel sekreterliği alanda bir sağlık çadırı kurulduğunu açıklıyor, "umarız gerek olmaz ama..." diyerek...
Kürsüde yapılan konuşmaların ardından nöbeti perküsyoncular alıyor. Üç gündür buradalar. Üç gündür en büyük eğlence dalgasını onlar yaratıyor. Eylemcilerin arasında konserlerine başlıyorlar. Herkes "kazanılmış bir alanın" keyfini sürüyor.
Bu haberin yazıldığı saatte, "Gezi direnişi" dördüncü gününe giriyor. Alandan ayrılan pek yok henüz ama yarın sabahın erken saatlerinde buluşmak için herkes sözleşti şimdiden...
Gecenin nöbetçileri arasında iki milletvekili de var. CHP milletvekilleri Melda Onur ve Müslüm Sarı yine sabah saatlerinde biber gazlı bir müdahaleye ve buldozerlere karşı alanda nöbet bekleyecek.