HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Hepatitler halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor"

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Serpil Erol: - "Günümüzde gerek sosyoekonomik koşulların iyileşmesiyle gerekse de aşılamaların yaygınlaşmasıyla bulaşıcı hepatitler giderek daha az görülür hale gelmiş olmakla birlikte, halen tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir" - "A ve E hepatitinden farklı olarak B ve C hepatiti, bazı hastalarda kronik bir hal alabilir ve tedavi edilmezlerse sonraki yıllarda karaciğer kanserine ve siroza neden olabilir. Bu hastalıktan korunmak için riskli davranışlardan kaçınmak gereklidir. Jilet, diş fırçası, tırnak makası, manikür-pedikür malzemeleri kişiye ait olmalıdır ve başkalarıyla paylaşılmamalıdır"

İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi, Haydarpaşa Numune Sağlık Uygulama Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serpil Erol, sosyoekonomik koşulların iyileşmesiyle ve aşılamaların yaygınlaşmasıyla bulaşıcı hepatitlerin giderek daha az görülür hale geldiğini belirterek, "Ancak hepatitler hala tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir." dedi.

Erol, Dünya Hepatit Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, viral hepatitler ya da halk arasında bilinen adıyla bulaşıcı sarılıkların, virüs olarak adlandırılan mikroplarla oluşan karaciğerin iltihabi hastalıkları olduğunu aktardı.

Bu virüslerin kabaca sindirim sistemi yoluyla (Hepatit A ve E) ve kan veya vücut sıvıları yoluyla bulaşanlar (Hepatit B,C, D) olarak ikiye ayrılabildiğini belirten Erol, bu virüslerle gelişen hepatitlerde, soğuk algınlığı veya gribal enfeksiyonları andıran halsizlik, iştahsızlık, bulantı, eklem ve kas ağrıları, mide ağrısı gibi yakınmaların yanı sıra, daha ağır seyreden vakalarda kusma, gözde ve tüm ciltte sararma, ateş ve idrar renginde koyulaşma görülebildiğini dile getirdi.

Erol, bir kısım hastaların, özellikle küçük yaşlardaki çocukların bu hastalıkları hiçbir belirti vermeden geçirebildiğini ifade ederek, nadiren daha ağır hatta ölümcül seyredebilen ağır tabloların da gelişebildiğini söyledi.

Hepatit A ve E virüsüyle oluşan ve sindirim yolundan bulaşan hepatitlerde hasta kişilerin dışkısının hastalığın yayılmasından sorumlu olduğuna işaret eden Erol, şöyle devam etti:

"Bu nedenle bu virüslerle oluşan hepatitler esas itibarıyla, virüs taşıyan dışkıyla kirlenmiş su ve besin maddelerinin ağızdan alınması suretiyle bulaşır. Bu nedenle hijyen şartlarının iyi olmadığı ortamlarda kolayca yayılabilir. Hastaların dışkısı sarılığın ortaya çıkışından 2 hafta öncesi ile 1 hafta sonrasına kadar enfeksiyonun bulaşmasına neden olabildiğinden, aşılanmamış bireylerin bulunduğu okul, kreş veya kışla gibi kalabalık ortamlarda aşılanmamış ya da hastalığı daha önceden geçirmemiş kişiler arasında kolayca salgına neden olabilir. Bu nedenle hepatit A ve E'ye bağlı bulaşıcı sarılığı olan kişiler tuvalet hijyenine ve tuvalet sonrası el hijyenine çok dikkat etmeli, başkaları için yemek hazırlamamalıdır. Ayrıca sağlıklı kişilerin de hastalıktan korunması için temiz olduğundan emin olmadıkları su ve gıdaları tüketmemeleri, açıkta satılan gıdaları tüketmemeleri, tuvalet sonrası ve yemek öncesi el hijyenine dikkat etmeleri gereklidir."

- "Bilinçlendirme mücadelede çok önemli"

Prof. Dr. Serpil Erol, "Günümüzde gerek sosyoekonomik koşulların iyileşmesiyle gerekse de aşılamaların yaygınlaşmasıyla bulaşıcı hepatitler giderek daha az görülür hale gelmiş olmakla birlikte, halen tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Bu nedenle hastalığa karşı okullarda ve sosyal medya aracılığı ile bilinçlendirme çalışmalarının bu hastalıklarla mücadelede çok yararlı olacağı söylenebilir." ifadelerini kullandı.

Hepatit A'dan korunmak için aşının da mevcut olduğunu ve çocukluk çağında aşılanmanın önerildiğini aktaran Erol, çocuklukta hastalığı geçirmeyen erişkinlerin de aşılama yoluyla hastalıktan korunabildiğini vurguladı.

Erol, kan yolu ile geçen Hepatit B ve Hepatit C hastalığının ise daha çok ortak enjektör, iğne, jilet, diş fırçası kullanımı, uygun koşullarda yapılmayan akupunktur, dövme işlemleri ve cinsel yolla bulaştığını dile getirerek, şu bilgileri verdi:

"Ayrıca Hepatit B ve C enfekte anneden bebeğe de geçebilir. Uyuşturucu bağımlıları, diyaliz hastaları, çok sayıda cinsel partneri olanlar, sık kan ürünü alanlar, hastaların kan ve vücut sıvılarına sık sık maruz kalan sağlık çalışanları, hijyenik olmayan koşullarda dövme veya diş tedavisi yaptıranlar, risk altındadır. A ve E hepatitinden farklı olarak B ve C hepatiti, bazı hastalarda kronik bir hal alabilir ve tedavi edilmezlerse sonraki yıllarda karaciğer kanserine ve siroza neden olabilir. Bu hastalıktan korunmak için riskli davranışlardan kaçınmak gereklidir. Jilet, diş fırçası, tırnak makası, manikür-pedikür malzemeleri kişiye ait olmalıdır ve başkalarıyla paylaşılmamalıdır. Damar içinde kullanılan enjektör ve diğer amaçlı iğneler tek kullanımlık olmalıdır."

Hepatit B hastalığından korunmak için aşının mevcut olduğunu ve Türkiye'de çocukluk çağında ve risk grubundaki kişilere rutin ve ücretsiz olarak uygulandığını ifade eden Erol, "Ancak C hepatitinden korunmak için günümüzde herhangi bir aşı mevcut değildir ve korunmada en önemli husus riskli davranışlardan kaçınmaktır." dedi.

Erol, D hepatitinin ise sadece Hepatit B virüsüyle enfekte olan hastalara bulaşabildiğini, dolayısıyla B hepatitinden korunmakla D hepatitinden de korunulmuş olacağını dile getirdi.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler