"Bahar ve yaz ayları çok çok kötü geçti. Bu sadece Kovid-19 yüzünden değil, başka virüsler de hiç görmediğimiz kadar aktif oldular." Endişeye yol açan bu sözler İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik İmmunoloji Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ayper Somer'e ait. Somer, koronavirüs vakalarının artık hafif seyrettiğine değinirken "Şu anda derdimiz daha çok parainfluenza tip 1 dediğimiz bir virüs. Geçen hafta servisin yarısı parainfluenza vakalarıyla doluydu" diye konuştu. Önümüzdeki kışın özellikle çocuklar için zorlu geçeceğini vurgulayan Somer, henüz saptanamayan virüs vakalarının da görüldüğünü ifade etti. Öte yandan tıbbi alanda yaşanan bir diğer sorun ise kan bulunamayışı. Pandemiden sonra kan bulmakta güçlük çekildiğini söyleyen Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit, vatandaşlara çağrıda bulundu. İşte uzmanların açıklamaları...
Somer, Kovid nedeniyle iki yıldır baskılanan tüm virüs enfeksiyonlarının bu yıl yoğun bir şekilde ve mevsimi dışına taşarak yaşandığını söyledi. Okulların açılmasıyla beraber uyarılarda da bulunan Prof. Dr. Somer, "Bu kış çocuklarımız açısından çok zor geçecek. Nereden biliyoruz? Çünkü yazı çok kötü geçirdik. Sadece Kovid değil diğer virüs enfeksiyonlarından da korunmak açısından mesafe ve hijyen kurallarına uymak bu yıl da önemli" dedi.
Çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanları, okulların açılmasıyla beraber bulaşıcı hastalıklar açısından zorlu bir kış beklendiğini kaydetti. İstanbul Tıp Fakültesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik İmmunoloji Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ayper Somer, bu sonbahar ve kışın geçen senekinden daha zor geçeceğini söyleyerek "Çünkü yazımız çok kötü geçti. Bahar ve yaz ayları çok çok kötü geçti. Bu sadece Kovid-19 yüzünden değil, başka virüsler de hiç görmediğimiz kadar aktif oldular. O yüzden de bütün epidemiyologlar, araştırmacılar, enfeksiyon hastalıkları uzmanları da çocuklar için özellikle bu kışın çok zor geçeceğini söylüyor" dedi.
Geçtiğimiz yıl yaz mevsiminde sadece koronavirüsle uğraştıklarını, diğer enfeksiyonların tek tük görüldüğünü anlatan Prof. Dr. Somer şöyle konuştu:
"Mevsimsel ishaller görülüyordu arada. Virüslerin böyle bir özelliği vardır, ölümcüllükleri azalıp yayılımı artınca, diğer virüsler de tekrar ortaya çıkmaya başlar. Biz bu sene yazın, normalde sonbahar ve kış mevsimde görmeyi beklediğimiz birçok virüs hastalığı ile uğraştık. Önce nezleye neden olan rinovirüs çok fazla gördük ki çok ağır vakalar geliyordu. Bu servis bronşiolit ya da zatürre benzeri hastalarla dolmuştu. Küçücük bebekler, yeni doğan dönemindeki bir haftalık, bir aylık bebekleri yatırdık. Bazılarını solunum makinasına bağladık, yoğun bakımda takip ettik. Arkasından başka virüsler çıktı; arada tek tük koronavirüs çıktığı da oldu. Temmuz, ağustosta ise tüm Türkiye ile birlikte koronavirüs vakaları da arttı. Ama koronavirüsler diğerlerinden farklı olarak daha hafif seyrediyor. Şu anda derdimiz daha çok parainfluenza tip 1 dediğimiz bir virüs. Geçen hafta servisin yarısı parainfluenza vakalarıyla doluydu. Bu da havlar tarzda öksürükle seyreden, krup dediğimiz larenjite yol açıyor. Ama akciğere de inebiliyor ve ağır seyredebiliyor. Allah'tan ölümcül değil."
İshallerin yaz mevsimini de aşarak halen devam ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Somer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tüm virüslerle birlikte ishal virüsleri de artış gösterdi. Yazın beklenir ama çok fazla ateşli ve ağır durumda hastalar geldi. Hala da geliyorlar. Mayıs ayından beri hiç kesilmedi ateşli ishal hastalıkları. Onların da etkenlerini saptamaya çalışıyoruz, rotavirüs var, adenovirüs var çoğunlukla. Saptanamayan birçok virüs daha var tabii. Bir de ateşli solunum yolu enfeksiyonları da çok fazla, zatürre vakaları geçen sene yaza göre çok arttı. Normalde tifo ve paratifo gibi hastalıklar görüldü, bu sene onlar da fazla yok. Bu yıl bu virüs enfeksiyonları çok fazla. Şimdi yağışların artması ve havanın da soğuması ile beraber kapalı alanlara daha fazla geçiş yapılacak. Bütün solunum yolu enfeksiyonları ile birlikte koronavirüs vakalarında da artış olacaktır"
Okullarda maske kullanımının kaldırılmasıyla sadece koronavirüs değil, diğer virüs enfeksiyonları açısından da çocukların tehlikeye girdiğine işaret eden Prof. Dr. Ayper, sözlerini şöyle noktaladı:
"Bence daha fazla çocuğumuz hastalanacak bu kış, öyle görünüyor. Türkiye'de genellikle Aralık ayında başlar influenza salgını. 2 yıl hiç görülmedi. Ama bu yıl diğer virüslerle birlikte influenzanın da erken hareket etme riski var. O yüzden de grip aşısını özellikle riskli gruptaki çocuklara mutlaka öneriyoruz. Parainfluenza ve diğer virüslerin de zaten normal mevsimleri olacak sonbahar kış; dolayısıyla çok virüslü günler bizi bekliyor. O nedenle hasta çocukların okula gönderilmemesi, özellikle ateşi olan öksüren, hatta burnu akan çocukların bile öncelikle evde birkaç gün takip edilmesi gerekiyor. Kötüleşirse de doktora götürülmesi. Gerçekten bulaşıcı hastalığı yoksa okula göndermek gerekli. Maske diyeceğim ama çok zor görünüyor. Biz bütün hastane, kalabalık yerlerde hala maskemizi takıyoruz. Okul da kalabalık bir yer. Aslında maske takılması çok iyi olur. Çocukların beslenmelerine dikkat edilmesi, doktor önerisi ile kullanılabilecek vitamin takviyeleri ve çok iyi uyuması da önemli. Öğretmenlerin de uyanık olması gerekiyor. Hasta çocuk saptandığında mutlaka en kısa zamanda diğerlerinden ayırıp hastaneye veya evine yönlendirmeli. Bir de tabii aslında mümkünse sınıfta çocukların oturma mesafelerini artırmak. Ayrıca hava soğuk olsa dahi sınıfların sık sık havalandırılması da önemli."
Prof. Dr. Yiyit, Karabüklü olarak Maltepe etkinlik alanında hemşerilerini yalnız bırakmayarak Çam Sakura Hastanesi ve Kızılay ile birlikte stant açarak kan ve organ bağışı ile obeziteye dikkat çektiklerini kaydederek, "Hafta sonları İstanbul’un her iki yakasında Yenikapı ve Maltepe etkinlik alanında illerimizin tanıtımları yapılıyor. Bu haftada Karabük günleri Maltepe renkli ve güzel başladı. İstanbul’da yaşayan doğum yeri Karabük yazanlar ile Karabük’te hala yaşayanlar burada buluştular. Şehrimizin rengini, kokusunu, güzelliğini teneffüs etmek için güzel bir fırsat oldu. Her hafta sonu bu etkinlik alanlarında 1 milyon ’un üzerinde insanın buluşmasına vesile oluyor. İllerin kazanımları kültürleri, tarihleri ve güzellikleri paylaşılıyor ve bizde bunun üzerine bir güzellik katmak istedik. Ben Karabüklü olduğum için hemşerilerimiz bizleri de davet ederek burada stant açtık. Ülkemizde şuan 27 bin insan organ bağışı bekliyor. Organ bağışının üzerinde bu kadar durmamızın sebebi ise, genelde organ bağışı bekleyenler küçük yaşta çocuk hastalarımız. Önlerinde uzun yıllar var, sevdikleri ile geçirecekleri uzun yıllar var. Birçok insanda vefat ediyor ve organlarının toprak olmasına biz seyirci kalıyoruz. İstiyoruz ki, organlar toprak olmasın, bir başka kişiye can olsun. Biliyorsunuz insanlar sevdiklerine böbreklerini bağışlıyorlar, organlarını veriyorlar ama vefat edince toprak olan organları maalesef insanoğlundan sakınıyoruz. Bunun olmaması gerektiği ve 27 bin kişiye faydamız olsun arzusundayız. Türkiye tıpta, sağlıkta o kadar ilerledi ki, nakil konusunda canlıdan canlıya dünyada kendimizden söz ettiriyoruz ama kadavradan yani ölmüş insandan organ alma konusunda biraz sıkıntımız var. Vatandaşlarımız bu konuda bize destek olurlarsa, ülke olarak dünyada da bu konuda da söz sahibi bir yere geleceği” dedi.
Ülke olarak pandemide çok sarsıldıklarını ve her şeyin değiştiğini anlatan Prof. Dr. Nurettin Yiyit şöyle konuştu:
“Tanımı, şekli şeması değişti. Vatandaşlarımızın çok güzel yaptığı bir şey vardı, o da düzenli kan vermek gibi. Bu ülkede kan sıkıntısı pek yaşamadığımız yıllar oldu. Pandemiden sonra şu an kan bulmakta zorlanıyoruz, stoklar anlamında sıkıntıdayız. Vatandaşımızın pandemiden önce olduğu gibi düzenli kan vermesini istiyoruz. Çünkü kan acil bir ihtiyaç değil, sürekli bir ihtiyaç. Her gün onlarca, yüzlerce binlerce ameliyat oluyor. Biz Çam Sakura Hastanesi olarak günde 700 ameliyatın olduğu bir hastaneyiz ve bizim için ve kanın ne kadar kıymetli olduğunu derinden hissediyoruz. O yüzden de vatandaşlarımızın bu alanda isteyenin organ bağışı ve isteyenin de kan bağışı yapmasını istirham ediyoruz."
Türkiye’de obazitenin de her geçen gün arttığını kaydeden Prof. Dr. Yiyit, diyetisyenlerin de etkinlik alanında tartı ve vücut kitle indeks ölücümü yaptıklarının altını çizerek, "Avrupa’nın en obez ülkesiyiz ve oraya doğru gidiyoruz. Obezite bizim geleceğimizin hastalığı ve bunu engellememiz gerekiyor. Obezite konusunda da etkinlik alanında da farkındalık oluşturmak için stant alanında çalışıyoruz. Karabük adına güzel ne varsa aktarıyoruz ama onun yanında kan bağışı konusundaki hassasiyetimizi tekrar hatırlatmak için buradayız. Organ bağışı bekleyen binlerin olduğunu anlatmak ve teşvik etmek için buradayız" ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Yiyit, etkinlik alanındaki standı ziyaret eden Karabük Valisi Fuat Gürel, milletvekilleri ve beraberindeki heyete bilgiler vererek, kan ve organ bağışı konusunda vatandaşların teşvik edilmesi için destek istedi.
(DHA-İHA)
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.