Dünya Bakliyat ve Hububat Birliği Başkan Yardımcısı Mahmut Arslan, bugün gelinen noktada dünyanın hiçbir yerinde gıda sektöründe herhangi bir kriz yaşanmadığını savundu. Arslan, firmaların stok maliyetlerini düşürdüğüne ve bunun da bir 'daralma' olarak algılandığına dikkat çekerek, artık insanların pahalı ürün yerine; ucuz ve kaliteli ürün tüketeceğinin de altını çizdi.
Aynı zamanda Akdeniz Hububat, Bakliyat ve Yağlı Tohumlar İhracatçılar Birliği Başkanı olan Mahmut Arslan, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, dünya ölçeğinde yaşanan krizden en az etkilenen ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğine işaret etti. "Ben, krizin şu anda Türkiye'de olduğuna inanmıyorum" ifadesini kullanan Arslan, ekonomideki göstergelerin de bu durumu desteklediğini vurgulayarak, ülkedeki bankaların yeterli sermayeye sahip olmasının yanında Avrupa'daki birçok önemli bankalara göre sermayesinin 7-8 kat daha fazla olduğunu, kuvvetli bir yapıya sahip olan bankaların sirkülasyonlarının da düzenli bir seyir gösterdiğini anlattı.
Türkiye'deki asıl sorunun; bankaların küçük ve orta boy işletmeler için yeterli düzeyde kredi verememesi olduğunu ifade eden Arslan, geçmiş dönemlerde sağlanan finans desteğinin, bugün gelinen noktada kesildiğinin altını çizdi. Tüm dünya ülkelerinin krizle birlikte iç tüketime ağırlık verdiğini ve bu duruma bağlı olarak da ihracatta bir düşüş yaşandığını, ithalatın da buna paralel olarak gerilediğini anlatan Arslan, 2009 yılı Şubat ayında Türkiye'nin ihracatında yüzde 35'lik bir düşüşle birlikte, ithalatın da yüzde 45 oranında azaldığını ve böylelikle ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 81'e ulaştığını belirterek, bugün Türkiye'de hiç kimsenin cari açıktan bahsetmediğini söyledi.
Arslan, her şeye rağmen global krizin Türkiye'deki bankacılık sisteminde de etkilerini gösterdiğini dile getirerek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Bankalar, yaşanan gelişmelere bağlı olarak kredilerde birtakım kısıtlamalara gitti. Bu durum bazı sektörleri etkiledi, ancak ben ne dünyada ne de Türkiye'de gıda sektöründe bir kriz yaşandığını henüz görmedim. Eğer sektörde bir krizden bahsedecek olursak bu ancak firmaların ihtiyaçlarını kısıtlamasıdır. Firmalar stok maliyetlerini düşürmeye başladılar. Bu nedenle de bir daralma var gibi görünüyor. Ancak nüfus da, tüketilen gıda ürünlerinin sayısı da hala aynı. İnsanlar artık pahalı ürünler tüketmeyecek ancak bunun yerine ucuz ve kaliteli ürün tüketecek."
Bu durumun Türkiye açısından önemli bir fırsat olduğunu savunan Mahmut Arslan, bugün ülkede faaliyet gösteren firmaların gerek kalite gerekse de fiyat düzeyi açısından birbiriyle rekabet edebilecek düzeye geldiğini belirtti. Arslan, doların 1.70 seviyesini aşmasının ayrı bir teşvik olduğunu ve doların bu seviyede kalması halinde de Türkiye'nin ihracatının artabileceğini iddia etti. Türkiye'nin 2009 yılı Şubat ayındaki ihracatındaki yüzde 35'lik düşüşü hatırlatarak, Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) tarafından gerçekleştirilen ihracatın sadece yüzde 7'lik bir düşüş gösterdiğine işaret eden Arslan, bunun yanında otomotivde yüzde 55, hazır giyimde yüzde 49 ve tekstil ihracatının da yüzde 50 oranında gerilediğini, ancak Mersin'de durumun çok farklı olduğunu vurguladı. Kentteki narenciye ihracatının yüzde 33 artarken, baklagiller, tarım ve tarımsal ürünlerin ihracatının yüzde 2'lik bir düşüş gösterdiğini ifade eden Arslan, bu durumun aynı zamanda da bir moral kaynağı olduğunu söyledi.
Akdeniz Bölgesi'nin, coğrafi konumu itibariyle Ortadoğu ülkelerine yakın olduğunu, ancak bu ülkelerin uluslararası bazda entegrasyona giren ülkeler olmadığını ve her birinin etrafına gümrük duvarları örüldüğünü, bu nedenle de global dünya piyasalarında aktif rol alamadığını belirten Arslan, "Mersin olarak bizim önemli bir avantajımız var. Komşu olmamızın yanı sıra nakliye avantajını kullanarak bu ülkelere rahatça mal satıyoruz. Mersin ve içinde bulunduğu bölgenin, krizden çok fazla etkilenmeyeceğine, ilerleyen dönemlerde de krizi kendi lehine bir avantaja dönüştüreceğine inanıyorum" dedi.