Rana Cevad
BBC, Trablus
Bu sıcak yaz sabahında, Trablus yakınlarındaki sahil yolu boyunca hızla gidiyordum.
Libyalıların neden böyle oy verdiğini anlamaya çalışacaktım o gün.
Sandıklar açılmadan önce pekçok yabancı gözlemci o kadar emindi ki: İslamcılar kazanacaktı ve sonra da Libya fena halde karışacaktı.
Körfezde deniz o kadar sakindi ki, sanki su değil zeytinyağı doluydu.
Yükselen güneşin altındaki parıltısını, bunaltan sıcaktan bir nebze kaçmaya çalışan çocuklar ve delikanlılar bölüyordu yalnızca. Kahkahaları sabahın sessizliğinde çınlıyordu.
Yoldan geçen arabalar tek tüktü; bu ülkede erken uyanmak hala makbul değil.
O an anladım ki biz (gazeteciler) seçimin sonuçlarını pek çok Libyalı'dan daha fazla önemsiyorduk. Burada bazıları için bu seçimin önemi, bu tarihi oylama için sandık başına gitmiş olmaktan ibaretti.
Seçimde kadınlar ön plana çıktı: Yalnızca rengarenk çarşafları, son marka güneş gözlükleri, retro çantaları ve yüksek sesle gülüşmeleri yüzünden değil.
Çoğunlukta da değildiler - ama seçime katılım oranlarının yüksekliği dudak uçuklattı.
Seçimden önce sözünü sakınmayan bir Libyalı kadınla, Fehime Mesudi'yle tanıştım.
"Libyalı kadınların beş sorunu var," diyordu, "Baba, oğul, koca, kardeş ve çalışan adamlar."
Burada yaşayıp çalışırken erkek egemen toplumun olumsuzluklarıyla karşılaşmış bir yabancı olarak bu listeye komşuyu, fırıncıyı, taksiciyi ve delikanlıları da eklemek isterim.
Ama Libya artık yeni bir sayfa açtı. Bu seçimde en fazla sandalyeyi kazanan Ulusal Güçler Birliği Partisi'nden siyaset bilimi profesörü Sami Haşşuvaşa, kahvesini yudumlarken şöyle diyor:
"Kadınlara, federalizm yanlılarına, İslamcılara ve liberallere, geniş bir koalisyona, bir ulusal birlik hükümetine ihtiyacımız var."
Profesöre göre Libyalılar yıllarca at gözlüğüyle yaşadı. Şimdi at gözlükleri çıktı ve onlara yolu gösterecek iyi bir süvari gerekiyor.
Ulusal Güçler İttifakı'nın lideri Mahmud Cibril'in ne yapmak gerektiği hakkında bir fikri, bir planı olduğunu, pek çok kişi kabul ediyor bu ülkede.
Ama dini temel alan partilere oy vermeyi reddedenler için daha da önemlisi, "güvenli seçenek" olarak görülmesi.
Öte yandan yelpazenin diğer ucundan, üyelerinin çoğu Müslüman Kardeşler'den gelme Adalet ve İmar Partisi'nin bir üyesi bana, partisinin seçimlerde radikal İslamcı grupların son zamanlardaki saldırılarının bedelini ödediğini söyledi.
Amira 20'li yaşlarında, uzun siyah saçlarını kapatmayan, son derece şık bir genç kadın.
"Hepimiz Müslümanız" diyor. Ona göre sorun Libya'daki dinci partilerin İslam ve şeriat konusunda katı görüşlere sahip olmaları.
Ayrıca Mısır ve Tunus'ta devrime el koymuş görünmeleri yüzünden Libyalıların onlara güvenmediğini söylüyor.
Libya bizim deyimimizle "merkezci" bir yolu seçti.
"Liberalliğin" ne anlama geldiği konusunda hala kararsız olsalar da, Tunus ve Mısır'da devrim sonrasında İslamcı partilerin açık farkla kazandığı zaferler burada görülmedi -- çünkü Libyalılar birilerinin ne yapmalarını gerektiğini söylemesinden bıkıp usandı.
Artık kimseden emir almak istemiyorlar...
Ne Muammer Kaddafi gibi yola sosyalizmle çıkıp işi gaddarlığa döken diktatörlerden, ne de katı dinci gruplardan.
"Şeriatla yaşamak ya da yaşamamak" - işte bütün meseleleri bu.