Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin idam tartışmalarına yönelik, "Tabii biz idama karşıyız. İdama niçin karşı olduğumuz anlamak için Mısır'a bakın. Mısır'da darbeciler 8-9 dakikada yüzlerce kişinin idamına karar verebiliyorlar" dedi.
Atatürk Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü tarafından düzenlenen, "Demokrasi" konulu konferansa katılmak üzere Erzurum'a gelen Feyzioğlu, Erzurum Barosu'nda düzenlediği basın toplantısında, siyasi partilerin genel başkanlarının birbirlerine hakaret ettiklerini belirtti.
Feyzioğlu, Türkiye'nin bir arada yaşamayı bilen ve bunu yapabileceğini de ispatlamış milyonlarca yurttaşa sahip olduğunun altını çizerek, "Benim buradan ricam, bu güzelliği, bu kaynaşmayı, bu birlikteliği zora sokacak üsluplardan kaçınılması ve yapıcı olunmasıdır. Yapıcı olmazsak iş yapamayız, sadece laf üretiriz. Türk insanın lafa değil, işe ihtiyacı var, iş yapılmasına ihtiyacı var" diye konuştu. (AA)
Bir gazetecinin, son günlerde çocuk tacizlerine ve cinayetlerine yönelik idam tartışmalarına ilişkin soruyu Feyzioğlu, şöyle yanıtladı:
"Tabii biz idama karşıyız. İdama niçin karşı olduğumuzu anlamak için Mısır'a bakın. Mısır'da darbeciler 8-9 dakikada yüzlerce kişinin idamına karar verebiliyorlar. 'Her yerde bu çok büyük suçtur, bunu idam edelim' diyen çıkacak. O evlatlarımızın öldürülmesi çok trajiktir. Benim gözümde daha ağır, daha korkunç bir suç olamaz. Yarın, öbür gün bir başkasının gözünde de öbür suç çok korkunçtur. Bir diğerinin gözünde bu da çok korkunç denebilir. İdam furyaları başlar. Bu sebeple bizim de içinde bulunduğumuz sistem, Avrupa değerler sistemi imzaladığımız uluslararası anlaşmalar idamı kaldırmıştır. Bu bizim övüneceğimiz bir husustur. Cezalar ağırlaştırılmalıdır, ağırlaştırılabilir ama idam çözüm olmamaktadır. Hatta İngiltere'de evvelki yüzyılda idamların kamuya açık yapıldığı bir yerde yan kesicilik idamla cezalandırıldığı zamanda en çok yan kesicilik olayı, idam cezalarının infazı sırasında gerçekleşirmiş. Yani idam suçları önlemeye yetmiyor."
Feyzioğlu, idamın suçları önlemediğini vurgulayarak, "Bu ülkede suçların önlenmesinin çaresi cezayı ağırlaştırmak değil, gerçekten suçluyu tespit etmek ve cezasını verebilmek. Savunma hakkının olmadığı yerde suçlu suçsuzdan ayrılamıyor. Doğru yanlıştan ayrılamıyor, sap samandan ayrılamıyor. Dolayısıyla suçsuz insana suçlu denebiliyor, suçsuz insana da suçsuz denilebiliyor" dedi.
Avukatların savunma hakkının koşulsuz olarak hayata geçirilmesinin, gerçek suçluluların cezalandırılmasının ve toplumda suç işleme oranlarının düşmesi için hayati önem taşıdığının altını çizen Feyzioğlu, "Kanunda yeniden yargılama var. Hüküm kesinleştikten sonra bir kişinin suçsuzluğu anlaşılırsa bu kişiyi yeniden yargılayıp, beraat ettirip, özür dileyip, salabiliryor muyuz? Salabiliyoruz. Farzedin ki bir yanlışlık ortaya çıktı, farzedin ki bir DNA analizi ortaya çıktı. 'Pardon' dediğinizde o kişi ölmüş olacak. Dolasıyla geri dönüşü olmayan cezaların kabul edilmesi, insanların hatasız yargılama yapacağı gibi tanrıya mahsus bir özelliğin insana izafi edilmesidir. Biz tanrı değiliz. Biz insanız, hatasız kul olmaz. Hatasızlık Allah'a mahsustur. İdam cezasının mantıksal ve matematiksel olarak kabul edilmemesi gerekiyor" diye konuştu.
- "Haksız yere suçlanıyor bakan"
Feyzioğlu, bir gazetecinin "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, 'Çocuklarımıza çığlık atmayı öğretmemiz gerekiyor' demişti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine şunları söyledi:
"Haksız yere suçlanıyor bakan burada. Çocuklara çığlık atmayı öğretin, cinsel istismara karşı bilimsel olarak önerilen bir yöntemdir çünkü çocuklara istismar etmek için yaklaşanlar ayın zamanda da 'Sesini çıkarırsan öldürürüm ya da anneni, babanı öldürürüm' derler. En çok kullanılan 'Anneni, babanı öldürürüm.' Sayın bakanın söylediği bilimsel bir şey. Çok ağır ve haksız bir eleştiri olduğunu düşünüyorum. Ben bu hükümetin içerisinde, günlük siyasetin dışında tutulması gereken tek bakanlık varsa aileden sorumlu bakanlık olduğuna inanmışımdır. Günlük siyaseti lütfen o bakanlığın işine karıştırmayalım. Sonuna kadar arkasındayım, 'çocuklara çığlık atın' cümlesinin. Bilimsel bir yöntemi sayın bakan tekrarladı diye birileri tarafından linç edilmek isteniyor."
Bir yanlışlığın ört bas ederek düzeltilemeyeceğini belirten Feyzioğlu, "Çocuk istismarı Türkiye'de vardır. Bunu görmezden gelerek, kafamızı kuma gömerek bununla başa çıkmak mümkün değildir. Çocuk istismarı sapıklıktır. Bu sapıklıkla mücadele etmek için görmezden gelmek değil, üstüne gitmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Feyzioğlu, passolig çalışmalarına ilişkin de "Passoligle ilgili bütün çalışmamız tamam. Futbol Federasyonu'na başvuruda bulunacağız. Tahkim kuruluna müracaatı düşünüyoruz eğer reddedilirse. Oradan da Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru düşüncemiz var. Bu bir süreç. Biz hukuk mücadelesi yapıyoruz. Passoligi haksızlık olarak görüyoruz, bir fişleme olarak görüyoruz. Dünyada örneği yoktur diyoruz" şeklinde konuştu.
- "Bal gibi buz gibi casusluk faaliyetidir"
Dinleme iddialarına değinen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Seçimlerden önce kasetlere nasıl yaklaştığımız ortada. Biz kasetler üzerinden bir siyaseti doğru görmedik. Hele hele son kaset Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzey bir konuşmanın açıklanmasıydı. Açıklamamız nettir. Devlet sırrı mahiyetindeki bir konuşmanın kaydedilmesi ve açıklanması bal gibi buz gibi casusluk faaliyetidir. Bu sırları casusluk yaparak elde edenler, bugüne kadar başka hangi sırları elde etmişlerdir? Nerelerde kullanmışlardır ya da kullanacaklardır' bilme ihtimalimiz yoktur. Bu kadar gizli bir konuşmayı dinleyenlerin acaba ellerindeki daha önce kaydedilmiş konuşmalar sebebiyle kaç askerimiz şehit olmuştur? Suriye'nin düşürdüğü söylenen savaş uçağımızın düşürülmesinin arkasında böyle bir casusluk faaliyet var mıdır? Aselsan'da mühendislerin şüpheli ölümleri ki çok üst düzey gizli Ar-Ge içinde çalışan mühendislerdi bunlar. Bunların öldürülmesinin arkasında böyle bir casusluk faaliyeti var mıdır, bilemeyiz. Çünkü Dışişleri Bakanlığı'nın en gizli konuşmalarının dinlendiğini görüyoruz. Bu seçimleri etkileyebileceği düşünülen bir konuşma olduğu için yayınlanmıştır, seçimleri etkileyeceği düşünülmeyen konuşmalar acaba kimlere servis edilmiştir. Bunları bilmediğimiz sürece buna dehşetle yaklaşırız, bildiğimizde de dehşetimiz daha da artar."
Feyzioğlu, Twitter'i hukuken yasaklamanın mümkün olmadığının altını çizerek, "Twitter'i teknolojik olarak yasaklamamız mümkün değildir. Memlekette şarteli indirmek gerekiyor internete girişi engellemek için. Siyaseten de çok doğru değil. Hukuken de yüzde 100 yanlıştı. Twitter'i kapatırsanız lig düşüyorsunuz, küme düşüyorsunuz" şeklinde konuştu.
- Cumhurbaşkanlığı seçimleri
Bir gazetecinin "Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Aday olacak mısınız" sorusunu Feyzioğlu, şöyle yanıtladı:
"Adaylık bizim tarafımızdan olabilecek bir husus değil. En az 20 milletvekilinin aday göstermesi lazım. Hayatın gerçekliğinde mutlaka siyasi partilerin aday göstermesi gerekir ki seçilmesi şansı olabilsin. Seçimlere iki ay kala bir aday ortaya çıkmadığı için yurttaşlarımız da ister istemez sayın Abdullah Gül ile sayın Recep Tayyip Erdoğan arasında hangisi olacak diye konuşuyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2014 yılının ağustos ayında olacağı kimse için sürpriz değil. Sanki sürpriz olmuş gibi 'Hay Allah bu cumhurbaşkanlığı seçimi nereden çıktı der gibi en iyi adayı arayıp bulacağız şeklindeki cümleler, seçime 2,5 ay kalmışken açıkçası düşündürüyor. Şahsımla ilgili olarak ben Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak görevimin başındayım."
Feyzioğlu, "CHP Genel Başkanı olacak mısınız? yönündeki soruya da "Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir genel başkanı vardır. Türkiye Barolar Birliği'nin bir başkanı vardır. Bu koltuklar doludur. Spekülasyona gerek yok burada" karşılığını verdi. (AA)