HABER

"Önemli bir dönüm noktasındayız"

İSTANBUL (İHA) - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri Komutanlığı'nda basına kapalı olarak gerçekleştirilen konferansta, Kıbrıs konusunda açıklamalarda bulundu. Sezer, "Türkiye'nin kabul ettiği Davos tutanağından öğrenildi" dedi.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri Komutanlığı'nda öğrenci ve müdavimlere bir konferans verdi. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen konferansta Sezer'in yaptığı konuşma, daha sonra Cumhurbaşkanlığı'nın internet sitesinde yayınlandı. Konuşmasında Kıbrıs konusunda açıklamalarda bulunan Sezer, "23 Ocak'taki MGK toplantısında, Rum ve Türk taraflarının anlaşamaması sonucu doğacak boşluklar Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nce doldurulup metnin bu durumuyla iki toplumun onayına sunulması benimsenmemişken, 24 Ocak 2004'de Davos'ta Genel Sekreter'le yapılan görüşmede bu konunun Türkiye tarafından kabul edildiği, BM Genel Sekreteri'nin görüşmelere davet mektubundan ve bunu doğrulayan Davos tutanağından öğrenilmiştir" diye konuştu.

Kıbrıs konusunda değerlendirmelerde bulunan Sezer, şöyle konuştu:

"Ulusal dava olarak benimseyegeldiğimiz Kıbrıs'ta, bu kez gerçek bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin belki de en büyük, en önemli ve en yaşamsal dış politika sorunu konusunda dile getirilen görüşler, ulusun belleğindeki yerini almış, gelecekte tarihin bu konudaki değerlendirmesine bırakılmıştır. Unutulmamalıdır ki, tarihin yargısı kesin, belirleyici ve belki de acımasız olacaktır. Tartışmalar sırasında toplumdaki farklılık çizgilerinin derinleşmesinden ve karşılıklı olarak zaman zaman incitici boyutlara gelmiş olmasından üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Farklılıklar Annan Planı üzerinedir. Ülkede bu yöntemi ve bu yöntemin en önemli öğesi Annan Planı'nı benimseyenler olduğu gibi, bu konuda kuşku ve kaygı açıklayanlar da vardır. İki tarafın da hareket noktasının iyi niyetten kaynaklandığını varsaymak doğru olacaktır."

Cumhurbaşkanı Sezer, Kıbrıs konusunda, 1878, 1960 ve 1974 yıllarında olduğu gibi, önemli bir karar öncesinde olunduğunu söyledi. Gelinen aşamanın öneminin gözardı edilemeyeceğinin altını çizen Sezer, "Kıbrıs konusunda verilecek kararlar ve atılacak adımlar, yalnız bizi değil, gelecek kuşakları da geri dönülmez bir biçimde etkileyecektir. Bu bakımdan, önümüze konulan metinlere kuşkucu ve eleştirel yaklaşılması doğal karşılanmalıdır. Bu eleştiri ve kuşkular sayesinde planda birkaç kez iyileştirmeler sağlanmış olduğu unutulmamalıdır. Bugün ulaşılan noktada, planda Türk tarafını tatmin etmeyen kimi öğelerin hala varolduğu, planın savunucuları tarafından bile kabul edilmektedir. Bir görüşme süreci çerçevesinde, hedeflenen her amacın ve sonucun elde edilemeyebileceği, görüşme kavramının içeriğinde varolmakla birlikte, bu sonuca her durum ve koşul altında rıza göstermenin akılcı ve ulusal yarar kavramına uygun olup olmadığı, geçerli bir sorudur ve tartışılmalıdır" şeklinde konuştu.

"TARAFLAR GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR SÜREÇ İÇERİSİNE GİRMİŞLERDİR" Sezer, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Milli Güvenlik Kurulu, 23 Ocak 2004 gününde yaptığı toplantı sonrasında yayımlanan bildirisinde; Kıbrıs'taki görüşme sürecinin yeniden canlandırılması yönünde girişimlere başlanmasının yararı ve gereği konusunda görüş birliğine vardığını açıklamış, Annan Planı da referans alınarak Ada'nın gerçeklerine dayalı bir çözüme görüşmeler yoluyla hızla ulaşılması konusundaki kararlılığını yinelemiştir. Toplantıda, iki tarafın anlaşamaması sonucu doğacak boşlukların Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nce doldurulup metnin bu durumuyla iki toplumun onayına sunulması benimsenmemişken; 24 Ocak 2004'de Davos'ta Genel Sekreter'le yapılan görüşmede bu hususun Türkiye tarafından kabul edildiği, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin görüşmelere davet mektubundan ve bunu doğrulayan Davos tutanağından öğrenilmiştir. Böylece, Kıbrıs konusunda taraflar geri dönüşü olmayan bir süreç içerisine girmişlerdir, Annan Planı'nın halk oylamasına sunulacak son biçiminde, Türk tarafı yararına kabul edilen; Rumlar'ın Türk tarafına seyahat, yerleşme ve taşınmaz mal edinme haklarına kimi sınırlamalar süresiz değildir. Sınırlamalar, planda öngörülen süreçlerin bitiminde kendiliklerinden ortadan kalkacağı gibi, halk oylamalarında her iki tarafça plana 'evet' denilerek Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği üyesi olmasından sonra da, Rumların kişisel başvuruları sonucu Avrupa Birliği temel hukukuna ya da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kurallarına aykırılıkları nedeniyle Avrupa Birliği Adalet Divanı'nca ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce iptal edilebilme olasılığı bulunmaktadır."

Girilen süreçte, planın her iki kesimce de kabulü durumunda, anlaşmanın, sınırlamalara Avrupa Birliği üyesi ülkelerin parlamentolarından geçirilerek temel hukuk ya da birincil hukuk niteliği kazandırıldıktan sonra uygulamaya geçilmesinin uygun olacağını belirten Sezer, böylece AB üyesi ülkelerin, Kıbrıs sorununun çözümünü içtenlikle isteyip istemedikleri konusunda gerekli bir sınavdan da geçmiş olacaklarını ifade etti.

Sezer, Kıbrıs konusundaki açıklamalarını şöyle tamamladı:

"Adada yıllardır türlü sıkıntılar içinde yaşayan Kıbrıs Türk halkının çözüme yönelik beklentileri olduğunu biliyoruz. Bunlar haklı ve geçerli beklentilerdir ve Anavatandaki halkımız tarafından da paylaşılmakta ve desteklenmektedir. Önümüzden hızla akıp gidecek kısa bir zaman süresi sonunda karşımıza çıkacak tablonun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı ve Türkiye Cumhuriyeti bakımından en yararlı sonucu vermesi dileğimizdir."

En Çok Aranan Haberler