BİZE ULAŞIN
'Aslında savunma mekanizmamızın bir parçası olan inflamasyon tedavi edilmediğinde diyabet, damar sertliği, alerji ve alerjik astım, KOAH, Alzheimer ve çeşitli bağırsak hastalıklarına sebep olabilir' diyen Acıbadem Bağdat Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Öztürk, Mynet.com okurları için inflamasyonun ortaya çıkış nedenleri ve bu soruna karşı alınabilecek önlemleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Stresin yoğun yaşandığı, hava kirliliği ve sigara gibi vücudumuzu etkileyen zararlı endüstriyel maddelerin bolca bulunduğu günümüz yaşamı vücudumuzun savunma sistemini harekete geçiriyor; bu da inflamasyon durumunun ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Bunların yanı sıra obezite, doymamış yağlarla beslenme, şeker ve alkol tüketimi, uyku bozuklukları, inflamasyona neden olan çeşitli mantar, parazit ve virüslerin organizmadan yeterince uzaklaştırılamaması gibi faktörler de bu duruma sebebiyet verebiliyor. Ayrıca bedenimizin kendi parçalarından bir kısmını yabancı madde gibi görüp reaksiyon göstermesi demek olan otoimmün hastalıklar da inflamasyona yol açabiliyor.
Kronik inflamasyon tedaviyle ortadan kaldırılmadığı müddetçe, diyabet, damar sertliği, alerji ve alerjik astım, KOAH, Alzheimer gibi ciddi hastalıklara yol açabilmekle birlikte eli kolu bağlayan bir sağlık sorunu değil. Kişinin yaşam tarzında ve özellikle beslenmesinde yapacağı değişikliklerle bu sorunun önlenebileceğini veya azaltılabileceğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Öztürk, bu konudaki 4 ana başlığı şöyle sıralıyor:
İnflamasyonun ortaya çıkmasına neden olan şeker tüketiminin, ayrıca doymuş ve trans yağların tüketilmesinin azaltılması alınabilecek ilk önlem. Sebze ve meyve tüketiminin artırılmasının yanı sıra fiber ve lif içeriği yüksek yiyeceklerin daha fazla tercih edilmesi de bir diğer etkili yöntem. Ek olarak magnezyum, selenyum, çinko, C, D ve E vitamini destekleri de bu noktada vücudu destekliyor. Zeytinyağı, yağlı balıklar, ıspanak ve lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler, domates, soğan, sarımsak, brokoli, kuru baklagiller, tam tahıllar, kiraz, vişne, böğürtlen, yaban mersini, portakal, üzüm gibi meyveler; ceviz, badem, yer fıstığı, keten tohumu, yeşil çay, zerdeçal, zencefil, tarçın, acı biber, karabiber ve karanfil gibi baharatlar ve yoğurt, kefir, turşu gibi probiyotikler inflamasyon riskini ciddi ölçüde azaltıyor.
Düzenli egzersiz başka birçok sağlık sorununda olduğu gibi bu konuda da vücudumuza yardımcı olan bir faktör. Yapılan çalışmalar fiziksel aktivitenin kilo kaybından bağımsız olarak inflamasyonun gerilemesinde önemli yer tuttuğunu ortaya koymuş durumda.
İdeal olarak 7-8 saatlik bir uykunun vücudun dinlenmesi için gerekli olduğunu belirten Dr. Halil Öztürk, böylece beyin fonksiyonları artıp, bağışıklık sistemi iyileşirken inflamasyon riski ve stresin azaldığına dikkat çekiyor. Stresi kontrol edebilmek de vücudumuzun kendi kendini iyileştirici gücünü ve inflamasyonun kontrol altına alınmasını belirgin olarak artırıyor.
Son yıllarda bu konuda daha bilinçli bir yaklaşım gelişiyor olsa da halen en ufak bir sağlık sorununda dahi antibiyotiğe başvurmak ciddi bir sorun. Antibiyotiklerin gereksiz ve uzun süre kullanımı hem doğal floramızdaki yararlı bakterileri ortadan kaldırarak probiyotik etkinin azalmasına sebep oluyor, hem de ciddi olarak antibiyotik tedavisi gerektiren durumlara karşı antibiyotik direnci gelişmesine neden olabiliyor.
Peki vücutta inflamasyon riskini artıran yiyecekler nelerdir? Acıbadem Bağdat Caddesi Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Öztürk, özellikle hızlı beslenme ve şekerli ürünlere dikkat çekerek şu ürünlerden uzak durulması gerektiği uyarısı yapıyor:
●Şeker ve mısırdan elde edilen fruktoz
●Trans yağ içerdiği için tüm işlenmiş yiyecekler, margarinler, ‘fast-food’ yiyecekler, gofret-bisküvi-şekerleme gibi ürünler
●Ekmek, makarna, hamur işleri, şekerlemeler, şekerli içecekler, şeker ve un içeren tüm işlenmiş yiyecekler (rafine karbonhidratlar)
●Yüksek alkol tüketimi
●İşlenmiş etler.
