HABER

Yargıtay tarafından bozulan "Balyoz Davası"nda gerekçeli karar...

Balyoz Davası'nda aldıkları mahkumiyet kararları Yargıtay tarafından bozulan 64 sanığın yargılandığı ve 63'ünün beraat ettiği davada mahkeme gerekçeli kararını açıkladı.

Yargıtay tarafından bozulan "Balyoz Davası"nda gerekçeli karar...

İstanbul, (DHA) -Yargılamayı yapan Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Nisan 2015 tarihinde HAVELSAN görevlisi Ömer Faruk Yarman, emekli amiral Levent Görgeç, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün de aralarında bulunduğu 63 sanığın 'Yüklenen suçu işledikleri sabit olmadığından' beraatına karar vermiş, hakkında yakama kararı infaz edilemeyen sanık yüzbaşı Ali Göznek'in dosyasını ayırmıştı. Beraat kararının ardındangerekçeli kararın yazımı 34 günde tamamlandı. 4 bölümden oluşan 382 sayfalık gerekçeli kararın 1. bölümünde sanıkların kimlik tespiti, iddianame ve sanık savunmaları, 2. bölümünde deliller, 3. bölümde tanık beyanları ile bilirkişi raporları ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin bozma ilamı ve son bölümde ise delillerin tartışılması değerlendirilmesi ve sonuç kısmı bulunuyor.

"ANA DAVA" VE "YARGITAY TARAFINDAN BOZULAN" BALYOZ DAVASI

Kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 63 sanık hakkında "Ceza verilmesine yer olmadığına" dair karar vermesi gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek mahkumiyet hükmü kurulduğu belirtilen gerekçeli kararda, Yargıtay bozma ilamından sonra bir kısım sanıkların Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yaptığı bireysel başvurularla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'nin "Hak ihlali" kararı verdiği anlatıldı. 236 sanığın mahkumiyet kararlarının Yargıtayca onandığı hatırlatılan gerekçeli kararda, "Hak ihlali" kararının ardından 236 sanık hakkında yeniden yargılama yapıldığı kaydedildi. 64 sanık hakkında 'anlaşma suçu' kapsamında kalması nedeni ile haklarında 5237 sayılı TCK'nın 316/2. ve CMK'nın 223/4-a maddeleri gereğince "ceza verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerektiği nedeniyle Yargıtay tarafından dava dosyasının bozulduğu, her iki davanın yargılama usulleri farklı olması nedeniyle de davaların birleştirilmediği ifade edildi.

"DARBEYE KARŞI ÇIKILMASI GİBİ BİR DURUMUN SÖZ KONUSU OLMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR"

Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı doğrultusunda eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ve eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün tanık olarak dinlenildiği belirtilen gerekçeli kararda, "Yargıtay bozma ilamından sonra Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı uyarınca dinlenen ve dönemin Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı olan tanıklar Aytaç Yalman ve Hilmi Özkök'ün beyanlarından,Genelkurmay karargahının davanın ana delili olan dijital deliller içinde yer alan darbe planları konusunda hiç bir bilgisinin olmadığı, Kapatılan 10. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında belirtildiği gibi darbeye karşı çıkılması ve bunun engellenmesi için çaba gösterilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı anlaşılmıştır" denildi.

"İYİ NİYETLİ OLMAYAN KİŞİLER..."

Davanın delilleri arasında bulunan 11 ve 17 nolu CD'ler ve bu CD'ler üzerindeki el yazılarının kopyalandığı emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri'ye ait defterin gazeteci Mehmet Baransu tarafından teslim edilen belge ve evraklar arasında olmasının dikkat çekici bulunduğu belirtilen gerekçeli kararda, "Süha Tanyeri'ye ait defterin bu kişinin bilgisi ve rızası dışında kim olduğu belirlenemeyen kişi veya kişilerce gizlice komutanlık dışına çıkarılması, 11 ve 17 nolu CD'lerin üzerindeki yazı makinasıyla yazılan yazıların sanıklarla aidiyet kurulmasını sağlamak amacıyla Süha Tanyeri' ye ait defterden harf kopyalanarak yazdırıldığının kesin olarak belirlenmesi, gazeteci Mehmet Baransu tarafından teslim edilen 11 ve 17 nolu CD'lerde yer alan bir kısım belgeleriniçeriklerinin Gölcük Donanma Komutanlığında ve sanık Hakan Büyük'ün evinde yapılan aramada elde edilen dijital delillerin içerikleriyle aynı olması, 1.Ordu Komutanlığında bulunan ve gizli nitelikte olan yaklaşık 2 valiz dolusu belgenin kimseye fark ettirilmeden buradan çıkarılarak gazeteciye teslim edilmesi karşısında Donanma Komutanlığı ve Hakan Büyük'ün evinde ele geçirilen dijital delillerin de aynı iyi niyetli olmayan kişi veya kişilerce sahte oluşturularak bu yerlere konulmuş olabileceği düşünülmüştür" ifadeleri kullanıldı.

"SAHTE OLARAK OLUŞTURULDUĞU SONUCUNA VARILMIŞTIR"

Dava kapsamında yeniden bilirkişi raporu alındığı belirtilen gerekçeli kararda, "12.9.2002 tarihli bir belgenin oluşturulma tarihinin gerçeğe aykırı olarak değiştirilip ileri tarih atılarak 11 nolu CD'ye eklenmesi, bu değişikliğin sanıklar tarafından yapılma ihtimalinin hiçbir şekilde açıklanamaması, sanıkların gerçek belgenin oluşturulma tarihini kendi aleyhlerine delil oluşturacak değiştirerek dijital veriler içine yüklemelerinin hayatın olağan akışına aykırı bulunması, 11 nolu CD üzerindeki el yazılarının da yazı makinasıyla oluşturulduğunun anlaşılması karşısında, bu dijital delilin içeriğindeki bilgilerin de sahte olarak oluşturulduğu sonucuna varılmıştır" denildi.

"SAHTE OLDUĞU KESİN OLARAK BELİRLENEN..."

Gerekçeli kararda Mehmet Baransu'nun teslim ettiği belgelerin sahteliğine vurgu yapılarak, "Mahkemesince hükme esas alınan harddisk ve CD lerin TSK'ya veya sanıklara ait özel bilgisayarlarda oluşturulduğu yönünde hiç bir delil elde edilememesi, gazeteci tarafından teslim edilen, sahte oluşturulduğu kesin olarak belirlenen 11 ve 17 nolu CD'ler ile içeriklerinin benzerlik göstermesi, bilirkişi raporları doğrultusunda5 nolu harddisk, TDK marka lnolu CD ve 10 nolu CD 'nin içeriklerinin sahte olarak oluşturulduğu yönünde mahkememizde kuvvetli şüphe oluşması, Gölcük Donanma Komutanlığında arama yapılmasına neden olan ihbarda direkt olarak suça konu dijital verilerin bulunduğu yerin belirtilmesi, 5 nolu harddisk üzerinde Donanma Komutanlığı'nda arama yapılmadan 4-5 gün önce bırakılan ve elverişsiz olması nedeniyle kime ait olduğu belirlenemeyen parmak izi bulunması, dijitallerdeki suç teşkil eden belgelerin sanıklara aidiyeti yönünde şüphe oluşması dikkate alındığında, bu delillerin Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilmesi bu dijitallerdeki suç teşkil eden belgelerin sanıklar tarafından düzenlendiğinin kabulü için yeterli bulunmamıştır" ifadeleri kullanıldı.

"DARBE PLANLARININ İLK AŞAMALARDA ASLA GENİŞ ÇAPLI YAPILMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR"

Mahkeme, 4 bölümden oluşan 382 sayfalık gerekçeli kararında, dijital delillerin sahte ve şüpheli olduğu yönünde "Balyoz Ana Davası"nda gösterdiği gerekçeleri, Yargıtay tarafından bozulan Balyoz Davası'nda da gösterdi.

Plan Semineri'nde darbe planlaması iddialarıyla ilgili de gerekçelerini belirten mahkeme, "Gerek ülkemizde, gerekse diğer ülkelerde yapılan darbeler incelendiğinde, yasadışı olması nedeniyle gizliliğin sağlanması amacıyla darbe planlarının ilk aşamalarda asla geniş çaplı yapılmadığı, çok az sayıda kişiden oluşan çekirdek kadro tarafından planlandığı ve bilindiği, darbenin yapılmasından çok kısa süre önce diğer kişilere gizli yollarla duyurulduğu görülmektedir. Böyle bir şeyin çok sayıda kişi tarafından planlanması, planlamanın çok uzun zamana yayılması, seminerlerde tartışılması hayatın olağan akışına uygun değildir" cümlelerini kullandı.

"ELVERİŞLİ SAYIDAKİ FAALİN HAREKETE GEÇMİŞ OLMASI GEREKMEKTEDİR"

"Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı sonrasında elde edilen deliller doğrultusunda gazeteci tarafından teslim edilen 11 ve 17 nolu CD'lerin sahte olarak oluşturulduğu kesin olarak tespit edilmiş, önceki hükme esas alınan diğer tüm dijital delillerin de sahte olarak oluşturulduğu yönünde kuvvetli şüphe oluşmuştur" denilen gerekçeli kararda, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin bozma ilamına da değinildi.

Gerekçeli kararda, "Suçun oluşabilmesi için ittifaka dahil kişiler arasında fikir uygunluğunun belirli programlı bir şekle girmiş olması, ittifak iradesinin cebir içermesi, ittifakın vasıtalarının tespit edilmiş olması, ciddi amaca yakın ve korunan hukuki değeri tehlikeye düşürecek nitelikte bulunması gereklidir. Hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme suçunun işlenebilmesi için de elverişli sayıdaki faalin, elverişli bir biçimde bir araya gelmiş ve elverişli vasıtalarla harekete geçmiş olması gerekmektedir" ifadeleri kullanıldı.

"KESİN VE İNANDIRICI DELİL BULUNAMADIĞI İÇİN BERAATLERİNE..."

Hakkında yakama kararı infaz edilemeyen sanık yüzbaşı Ali Göznek'in dosyasının ayrıldığı belirtilen gerekçeli kararda, "Sanıklara yüklenen Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçunu veya 765 sayılı TCK'nın 171. maddesinde düzenlenen 'ittifak', 5237 sayılı TCK'nın 316. maddesinde düzenlenen 'suç için anlaşma' suçlarını işledikleri yönünde mahkumiyetlerine yetecek, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı düşünülmüş, yüklenen suçları işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle beraatleri yönünde hüküm kurulması uygun görülmüştür" denildi.

En Çok Aranan Haberler