Avrupa Birliği (AB), mevcut şartlar altında Türkiye ile yeni başlık açılmama kararın sadık kalmayı sürdüreceğini ve bundan sonraki sürecin Ankara'nın atacağı adımlara bağlı olduğunu söyledi.
Adının açıklanmaması koşuluyla BBC Türkçe'ye konuşan bir AB sözcüsü, müzakerelerin resmen dondurulmadığını ancak ilerleme sağlanmasının Türkiye'nin insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda yapılan değerlendirmelere bağlı olduğunu belirtti.
AB ile Türkiye arasında, 2005'te başlayan katılım müzakerelerinde şu ana kadar 35 başlığın 16'sı açıldı ve yalnızca bir tanesi geçici olarak kapatıldı. En son Haziran 2016'da 33'üncü fasıl olan Mali ve Bütçesel Hükümler açılmıştı.
Müzakere sürecinin üyelikle sonuçlanabilmesi için tüm bu başlıkların açılması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve AB'nin gereken kriterlerin yerine getirildiğine karar vermesi halinde kapatılması gerekiyor.
Türkiye için hazırlanan müzakere çerçevesinde tüm başlıkların geçici olarak kapatılmasının ardından, hepsinin topluca kapatılması için de oy birliğiyle karar alınması öngörülüyor.
Ancak Türkiye ile yürütülen müzakereler, hem reform sürecinin yavaşlaması hem de bazı AB üyelerinin siyasi nedenlerden koyduğu vetolar nedeniyle oldukça yavaş ilerliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Cumartesi günü Portekiz'in RTP kanalına verdiği mülakatta, "Diyoruz ki, açın fasılları, çalışalım, nerede eksiğimiz varsa söyleyin, biz bunları süratle yerine getirelim" çağrısı yapmıştı.
Ancak bu çağrı, Brüksel'de karşılık bulmuş gibi görünmüyor.
SÖZCÜ: BAŞLIK AÇMA KARARI OYBİRLİĞİYLE ALINIR
BBC Türkçe'nin Erdoğan'ın çağrısı ve Türkiye ile müzakerelerde yeni fasılların açılıp açılmayacağına dair soruları üstüne bir AB sözcüsü, başlık açılması için oy birliğiyle karar alınması gerektiğini anımsatarak, Aralık 2016 tarihinde 'ortaya çıkan koşullar altında açılması düşünülen yeni başlık olmadığına' dair dışişleri bakanlarının oluşturduğu Genel İşler Konseyi kararının halen geçerli olduğunu söyledi.
AB Sözcüsü, "Bu nedenle, yeni başlıkların açılması Türkiye'nin atacağı adımlara bağlı. Müzakerelerdeki ilerleme, Türkiye'nin de bağlı olduğu ve aralarında hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel hakların da bulunduğu bir dizi koşula göre değerlendiriliyor" dedi.
Aralık 2016'daki Genel İşler Konseyi kararında yargının bağımsızlığı ve işleyişinin yanı sıra ifade özgürlüğü alanında yaşanan geri gidişten özellikle endişe duyulduğu belirtilmişti.
Kararda, Türkiye'nin son ilerleme raporunda bahsedilen çok sayıdaki 'ciddi eksikliği, kaygıyı ve mevcut konuları hızla düzeltmesi' gerektiği ifade edilmiş ve 'Özellikle endişe veren konular arasında gazetecileri, akademisyenleri ve insan hakları savunucularını hedef alan kısıtlamalar ve önlemlerle birlikte medya internet sitelerine ve sosyal medya platformlarına sık sık ve orantısız getirilen kısıtlamalar yer almaktadır' denilmişti.
AB, müzakerelerde yavaşlamanın Türkiye'nin ev ödevlerini ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirememesinden kaynaklandığını savunsa da, bazı fasıllarda müzakereler çeşitli siyasi gerekçelerle dondurulmuş bulunuyor ya da üye ülkeler tarafından açılması veto ediliyor.
AB 8, KIBRIS 6, FRANSA 4 BAŞLIĞI AÇTIRMIYOR
Bunun temelinde de Kıbrıs sorununun çözülmemiş olması ve Avusturya ile Fransa başta olmak üzere bazı ülkelerin Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmaları yatıyor.
Türkiye, 2005 yılında 1963 tarihli Ankara Antlaşması'nı Güney Kıbrıs'ın da aralarında olduğu yeni üyeleri de kapsayacak şekilde genişleten Ek Protokolü imzalamış ancak bunun Güney Kıbrıs'ın tanınması anlamına gelmediğini açıklamıştı.
Bunun üzerine AB Konseyi, 2006 yılında Türkiye'nin Ek Protokol'den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle sekiz faslın askıya alınmasına karar vermişti.
2009 yılında da Güney Kıbrıs, Türkiye'nin kendisini tanımayı reddetmesinden dolayı altı fasılda müzakerelerin açılmasını veto edeceğini ilan etmişti.
Fransa da ilk etapta 'tam üyelik perspektifi' sunduğu gerekçesiyle beş fasılda müzakerelerin açılmasına karşı çıkmıştı. Ancak 2013 yılında bu fasıllardan birine yaptığı itirazı çekmiş ve açılmasına onay vermişti. Fransa ayrıca anayasasını da değiştirerek, Türkiye'nin olası AB üyeliğini referanduma sunulmasının da önünü açmıştı.
Müzakerelerdeki son durumu BBC Türkçe'ye değerlendiren Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Merkezi (EPC) Kıdemli Politika Analisti Amanda Paul, Türkiye'de demokrasinin rayında olduğu ve reformların yapıldığı dönemlerde dahi başlıkların açılmadığına dikkat çekerek, bunun temelinde bazı devletlerin Türkiye'yi üye olarak görmek istememesinin yattığını söyledi.
'İLİŞKİLER TÜRKİYE'NİN AB ÜYESİ OLACAĞI YALANINA DAYANIYOR'
Paul, yakın zamanda yeni bir başlık açılması ihtimalinin çok düşük olduğunu ve yaptığı çağrıya rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bunun farkında olduğunu düşündüğünü belirtti.
Paul, "İlişkiler, Türkiye'nin bir gün AB üyesi olacağı yalanına dayanıyor. Ancak her iki taraf da aslında bir süredir Türkiye demokratik olsa da, olmasa da bunun şu aşamada gündemde olmadığını çok iyi biliyor. Umarım son birkaç aydaki gibi düşmanca olmaz ama ilişkiler bir süre daha fırtınalı olacak gibi görünüyor" dedi.
AB'nin de bir dönüşüm sürecinden geçtiğini ve İngiltere'nin ayrılmasıyla birlikte kavuşacağı yeni yapıda Türkiye ile ilişkilerde de yeni bir sayfanın açılabileceğine dikkat çeken Paul, iki tarafın da Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, istihbarat paylaşımı, terörle mücadele ve mülteci gibi konularda birlikte çalışmaya devam etmek zorunda olduklarını da belirtti.