Başbakan konuşmasında yeni anayasa değişikliğinden dış politikaya kadar gündemdeki önemli konular hakkında önemli açıklamalarda bulundu. İşte Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları;
'2016 SIKINTILARLA GEÇTİ'
Sıkıntılarla geçen bir yılın sonuna yaklaştık. 2017 çok daha ferah ve aydınlık bir yol olacak. Zira 2016 hem dünya hem de Türkiye için kolay bir yıl olmadı. Vatan hainleri, eli kanlı bölücü terör örgütleri, kirli ve karanlık emellerini her fırsatta gösterdiler. Hayat hakkına, toplumsal huzura, kardeşliğimize kasteden hainler kanlı cinayetlerine yenilerini eklediler.
'MİLLETİN EVİNİ HAİNLERE TESLİM ETMEDİNİZ'
Bizi birbirimize düşüreceklerini zannettiler. Ancak başaramadılar, asla başaramayacaklar. 15 Temmuz'da bu Gazi Meclisimiz dünyanın en alçak saldırısına uğradığında siz değerli milletvekillerimiz örnek bir birliktelik tablosu sergilediniz. Milletvekillerimiz ve vatandaşlarımız ile birlikte o alçak saldırı karşısında milli iradeye sahip çıktı. Milletin evini alçaklara hainlere teslim etmediniz.
Cumhurbaşkanımız asker elbisesi içerisindeki hainlerce teröristlerce hedef alındı, öldürülmek istendi. Vatandaşlarımızın üzerine bombalar yağdı. İnsanımız canını vermekten asla gözünü kırpmadı. O karanlık geceyi başta millet olmak üzere, Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz ve siyasi partilerimizin birlikte ortaya koyduğu demokrasideki kararlı duruşu aydınlattı.
O gün ortaya konan ortak dil, ortak tavır milli iradeyi bir kez daha tescil etti. Yeniden bir millet olduk, yeni bir milli mutabakatı ortaya koyduk. Yenikapı meydanında milyonlarca insan 81 ilin meydanlarında 30 milyonu aşkın insanımız bir ay boyunca sabaha kadar demokrasiye sahip çıktı, nöbet tuttu. Böylece terörün ve şiddetin hiçbir zaman hedefine ulaşamayacağını bütün dünyaya göstermiş olduk. Bugün de aynı birlik, beraberlik ve dayanışmayı gösteriyoruz. 10 Aralık'ta İstanbul'da yaşadığımız büyük acının karşısında da yine Meclisimizde partilerimizle bir ve beraber olduk. Önceki gün ana muhalefet partisi sayın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Bahçeli ile bir araya geldik.
'TERÖR ASLA TÜRKİYE'Yİ ESİR ALAMAZ'
Bütün dünya gördü ki terör hiçbir şekilde bu milleti ayrıştıramaz. İktidarıyla muhalefetiyle terör karşısında her zaman el ele omuz omuza birlikteyiz. Teröre, terörizme siyaset üstü bir bakış sergiliyoruz. Terör asla Türkiye'yi esir alamaz. Kin ve nefret tohumları eken şer odakları yok olmaya mahkum olacaklar. Terör karşısında Türkiye daha çok kenetlenerek sorunlarını çözmeye devam edecek."
Adı ne olursa olsun bütün terör örgütleri aynıdır. Hepsi insanlığın düşmanıdır. Hiçbirinin dini inancı, kutsalı yoktur. Kardeş dayanışmasıyla terörü dize getireceğiz. Terör örgütleri devlet ve toplum arasına asla giremeyecek. Bütün davamız 79 milyon vatandaşımızın, 81 vilayetimizin huzurudur, mutluluğudur, güvenidir.
'ANAYASA KONUSU YETERİNCE TARTIŞILMIŞ VE OLGUNLAŞMIŞTIR'
12 Eylül vesayet anayasasından kurtulmak, bütün toplumun öncelikli talebidir. Bu tartışma 34 yılı aşan bir tartışmadır. Anayasa konusu yeterince tartışılmış ve artık olgunlaşmıştır. Siyaset kurumunun tamamı 12 Eylül darbesinin ürünü olan bu anayasanın rafa kalkması gerektiği konusunda hemfikirdir. Seçim meydanlarında vatandaşlarımıza siyasi partiler tarafından verilen sözlerin başında anayasa değişikliği olmuştur. Şimdi sıra millete verdiğimiz bu sözün gereğini yerine getirmek kalmıştır. Uzun bir süredir gündemi işgal eden anayasa ve yönetim sistemi tartışmalarını çözmek zamanı gelmiştir. Vesayet odakları her 10 yılda bir darbe yaparak veya darbeye yeltenerek milletimizi ekonomik, siyasi, sosyal istikrarsızlığa sürükleme gayreti içinde oldular.
'ANAYASADA VE YÖNETİM SİSTEMİNDE DEĞİŞİKLİK ÖNCELİKLE HALE GELMİŞTİR'
Milletten aldığımız güçle bu odaklara karşı amansız bir mücadele verdik. Karşımıza çıkartılan 367 icadı nedeniyle Cumhurbaşkanı'nı seçememiş, 2007'de referandum kararı almıştık. Bunun sonucunda sayın Recep Tayyip Erdoğan tarihte ilk kez milletin oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Bununla uyumlu olmayan yönetim sistemimizdeki çelişkiler de daha fazla gün ışığına çıktı. Mevcut durumda anayasada ve yönetim sisteminde değişiklik öncelikli bir mesele haline gelmiştir.
'CHP HER ZAMAN DEMOKRASİYİ ÖZGÜRLÜKLERİ SAVUNMUŞTUR'
AK Parti grubu olarak bu konuda üzerimize düşen neyse yerine getirmek üzere harekete geçtik. MHP, CHP, AK Parti asgari müştereklerde sınırlı bir değişiklik için bir araya geldi, uzmanlarımız bir çalışma yürüttü. Yönetim sistemi konusunda CHP'den farklı düşündüğümüz sır değildir. CHP demokrasi tarihimizin en eski partisidir. Her zaman demokrasiyi, özgürlükleri savunmuştur. Elbette bunlar önemlidir ama bütün bunlar sözde kalmamalıdır. Anayasa değişikliği için demokrasi arayışımız bizi bir noktaya getirmiştir. MHP'nin sayın lideri Bahçeli, ekim ayı başlarında kamuoyu ile paylaştığı anayasa ve sistem sorunu ile ilgili çözümü içeren beyanatıyla bu konudaki talep, bu konudaki istek yeni bir boyut kazanmıştır.
O günden başlayan MHP-AK Parti uzmanlarının çalışarak ortaya koydukları sistemin değiştirilmesi, mevcut yapının anayasa ile uyumlu hale getirilmesindeki değişiklik teklifi çalışmaları uzlaşma neticesinde tamamlanmış ve geçtiğimiz günlerde AK Parti grubu olarak yüce meclise 316 vekilimizin imzasıyla teslim edilmiştir.
'KARARI YÜCE MİLLETİMİZ VERECEK'
Bu anayasanın arkasında 316 imzası olan AK Parti grubu olacak. Bu anayasanın imzasında ülke sorunun çözmede siyaset üstü bir anlayış gösteren MHP olacaktır. Bu anayasanın arkasında eğer meclis onay verdiğinde milletin önüne giderse 79 milyon vatan evladı olacaktır. Bu kapı ana muhalefer partisine ardına kadar açıktır, bekliyoruz. Herkesin oy hakkı var.
Yüce Meclis enine boyuna görüşecek, değerlendirecek, onayını vermesi halinde kararı da yüce milletimiz verecektir. Değişiklik teklifinde sürecin başında 3 parti olarak yaptığımız çalışmaları içeren maddelerin büyük bir kısmı da yer almaktadır. Dolayısıyla değişiklik teklifinde CHP'nin de mutabık olduğu maddelerin olduğunu bu vesileyle ifade etmek isterim. Anayasa değişikliğinde ne var, ne yok, bunlar önümüzdeki günlerde konuşulacak. Ben madde madde bu konulara girecek değilim. Ama esas itibariyle bu teklifi hazırlayan AK Parti grubunun başkanı olarak birkaç hususu sizlerle yüce meclisimizde paylaşmak istiyorum.
'KUVVETLER AYRILIĞI NE BİR ŞEKİLDE KONMUŞTUR'
'Yeni getirilen yönetim sisteminde kuvvetler ayrılığı net bir şekilde ortaya konmuştur. Kanun teklif etme işi kanun yapma işi tamamen TBMM'nin yetkisine bırakılmıştır. Yasama ve yürütme halka karşı ayrı ayrı sorumlu olacaktır. Seçimler 5 yılda bir yapılacak. Milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçmi aynı gün olacaktır. Böylece her seçim güçlü ve tek başına iktidar çıkacaktır. Bunun adı da sürekli istikrardır. Yürütme, karar süreçleri çok hızlanacaktır. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak yürütme yetkisini kullanmış olacaktır. Cumhurbaşkan sorumluluğunu da yerine getirecektir. Yasama ve yürütme meşruiyetini milletten aldığı için hesap sorulabilen sisteme dönüşmüştür.
'REJİM TARTIŞMALARI 1923'TE KAPANMIŞTIR'
Rejim değişikliği esasen eksen kayması tartışmaları boş ve anlamsız hale gelmiştir. Türkiye'nin ekseni bellidir, yolu bellidir. Türkiye'nin yolu muasır medeniyetler yoludur. Gazi Mustafa Kemal'in gösterdiği yoldur. Rejim tartışmaları 1923 yılında tamamen kapanmıştır, sona ermiştir. Meclisimizin ve halkımızın desteğ ile ülkemizde siyasi istikrarı kalıcı kılan anayasa değişikliğini yüce meclis çıkarmaya muktedirdir.
'BM KÜRESEL BARIŞI TESİS EDEMİYOR'
Dış politika ve uluslararası siyaset bölgemizde ve dünyada adalet eksen oluşturamıyor. Güçlü olanlar hak ve adalet ölçülerine uymuyor. BM teşkilatı küresel barışı tesis edemiyor. Hakemlik görevini yerine getiremiyor. Hiçbir maddi hedef bir tek insan hayatından önemli değildir. 2016 yılı ülkemiz için olduğu kadar dünyada da son derece önemli ve üzücü olaylara sahne olmuştur. Yakın coğrafyamızda bölgemizde, 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük göç dalgası yaşanmıştır
'80 BİN GÖÇMEN İÇİN HAZIRLIKLARIMIZ VAR'
Suriye'de yıllardır bir acı yaşanıyor, insanlık suçu işleniyor. Son dönemde Halep'ten yükselen feryatlara, haber bültenlerindeki görüntülere kayıtsız kalamazdık. Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümetimizin girişimleriyle muhattaplarımızla yaptığımız görüşmeleri olumlu bir noktaya getirdik. Ve oradaki mazlum insanların tuzaktan kurtarılmasının yolunu açtık. Rejim ve destekçilerinin saldırısı altında siviller savunmasız kaldı. Suriye'nin doğusunda 6km alanda adeta can pazarı yaşandı. Kaçan binlerce aile sokaklarda perişan.
Türkiye Cumhuriyeti olarak AFAD ve Kızılay marifetiyle 80 bin göçmen için hazırlıklarımızı başlatmış bulunuyoruz. 10 bin kişilik çadır kent, sağlık barınma gibi temel ihtiyaçlar karşılanacak.
Türkiye olarak dünya ülkeleriyle görüşmeden işbirliğinden yanayız. Temel felsefemiz düşmanlıkları azaltmak, dostlukları çoğaltmak. Rusya, İsrail'le ilişkilerimizi geliştirdik. Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattık. Başika'da, Musul'da etnik temizlik hareketini önlemek için tedbirlerimizi aldık
'SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ SAĞLANMALI... REJİM DEVAM EDEMEZ'
Peşmerge güçlerine ve koalisyon güçleriyle birlikte harekatın içerisinde yer alıyoruz. Buradaki hassasiyetimiz gerek Musul'un gerek Telafer'in DEAŞ terör örgütlerinden temizlenmesiyle birlikte meydana gelebilecek bazı Şii milis gruplarca etnik katliama dönüşmesinin önüne geçmek. Bu konu bizim kırmızı çizgimizdir. Musul, Musulluların olmalıdır. Telafer'deki yapı değişmemelidir. Türkiye olarak Suriye'nin toprak bütünlüğü ile ilgili herhangi bir sorunumuz yoktur. Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlanmalıdır. Suriye, Suriyelilerin olmalıdır. Yarım milyondan fazla korumasız insanın kanına giren rejimin hayatiyetini sürdürmesi mümkün değildir. Oluşacak yeni yönetimin Suriye'yi teşkil eden bütün etnik yapıları temsil etmelidir.
'BUNLARIN ALAYI TERÖRİSTTİR'
Bizim meselemiz Irak'ta Suriye'de yaşanan Kürtlerle değildir. Kürtlerle hiçbir meselemiz yok. Bizim meselemiz Kürtleri de Arapları da Türkleri de, Türkmenleri de terör marifetiyle rahatsız eden PKK, onun uzantıları YPG ve PYD ile... Bu konu farklı şekilde dünya kamuoyuna anlatılmakta adeta biz Suriye'deki, Irak'taki Kürtlere karşı düşman olduğumuz algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Adı PKK oldu, PYD olsun, YPG olsun, bilmem ne olursa olsun bunların alayı teröristtir, terör gruplarıdır. Dost ve müttefik bildiğimiz ABD'nin bir süredir PYD/YPG ile iş tuttuğunu biliyoruz. Bu konudaki rahatsızlığımızı en açık şekilde ifade ettik.
'KIBRIS'TA ÇÖZÜM...'
Kıbrıs meselesi uzun zamandır gündemde olan bir meseledir. Kıbrıs'ta eğer çözüm olacaksa bu çözüm mutlaka adil bir yönetim, dönüşümlü başkanlık, iki tarafın haklarına, hukukuna, toprak haklarına, mülkiyet haklarına saygı göstereceği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin etkin garantörlüğünün temin edeceği çözüm olmalıdır. Ortaya çıkacak çözüm, mutlaka ve mutlaka KKTC'de yaşayan oradaki soydaşlarımızın vereceği karar olmalıdır"
'AB'NİN TÜRKİYE KONUSUNDA KAFA KARIŞIKLIĞI VAR'
Türkiye AB'ye üyelik yolunda bekleyen bir ülke konumunda. AK Parti döneminde özellikle tam üyelik müzakerelerinin başlaması kararı alınmış ve önemli mesafeler kat edilmiştir. Geldiğimiz noktada AB bir kafa karışıklığı içerisinde girmiştir. Buradaki temel problem AB'nin siyasetçilerinin seçim zamanı geldiğinde, kaygılarını ve kazanma heveslerini tatmin etmek için Türkiye'yi kampanyalarına dahil etmek gibi bir hastalıklarının olması. Önümüzde 5 AB üyesi ülkede devlet başkanlığı seçimleri olacak. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Türkiye bol bol yine Avrupa'da konuşulacak. Bütün demokratik değerlerinden yanayız, sadece Avrupa için değil insanımızın hak ettiği insan haklarına yönelik düzenlemeleri yaptık. Bizim rahatsız olduğumuz şey çifte standarttır. Bunlardan yana değiliz. Örnek, Fransa'da OHAL kararı alınca saygılı, Türkiye'de darbe olunca kaygılı, OHAL kararı olunca kaygılıyız diyorlar. Bu çifte standarttır.
Bütün bu olanlardan sonra AB'de hala vizyon sahibi liderler mevcut olmaya devam edecektir. Türkiye bu güne kadar verdiği her sözün arkasında durmuştur. Şimdi zaman AB'nin verdiği sözlerin arkasına durma zamanıdır. Vizeyi kaldırma, gümrük birliğini güncelleme zamanıdır. Mültecilere yönelik yardımları gönderme zamanıdır. Laf değil, şimdi icraat zamanıdır.
'BU DALGALANMA TÜRKİYE'NİN KRİZİ DEĞİLDİR'
Rakamlara dans ettirerek, ekonomideki gerçekleri değiştirmek mümkün değildir. Rakamlar ne diyor, millet ne diyor, eserler ne diyor gelin buna bakalım.
Tünel, köprü, hastane, okul, stat yapıyoruz. Memleketin ihtiyacı olan eserleri yapıyoruz. Bölünmüş yolların Türkiye'de hayat kurtardığını biliyoruz. Bölünmüş yolla duble yolun bir farkı yok. Bölünmüş yollar iki gidiş, iki gelişi olan otoyol kalitesinde yollardır. Bölünmüş yollardan sonra trafik kazalarında yüzde 62 azalma oldu. Ne yaptık? Yolları böldük, hayatları kurtardık. Yolları böleriz, Türkiye'yi böldürmeyiz.
8 Kasım'dan itibaren küresel anlamda piyasalarda dalgalanma var. Bu dalgalanma Türkiye'nin krizi değildir. 2000-2001 Türkiye'nin kriziydi. 2006'da da benzer bir kriz yaşadık, bizimdi atlattık. 2010'da yaşadık onu da atlattık. 2013'te Gezi olaylarını yaşadık onu da atlattık.
Bu kriz de 1 ay içerisinde gelişmekte olan ülkelerin paralarında değer kaybı oldu. Türkiye de bunlar arasında. Tedbirimizi alıyoruz. Bunlar gelip geçecektir. Bunlara göre geleceği inşa edemeyiz. Tedbirimizi de almak zorundayız. Aldığımız tedbirler çok açık. Bir kere 65. hükümetin programında dedik ki bizim önceliğimiz reel sektör. Üreten, yatırım yapan ve ürettiğini satarak ülkenin refahına katkı yapan sektörlere öncelik vereceğiz. Buna yönelik bir dizi tedbir aldık.
Eskiden de kuyruk vardı, dolar satın almak için şimdi dolar bozdurmak için kuyruk var. Bu güven ve istikrarın bir yansımasıdır. Sayın başkan, değerli milletvekilleri, tedbirlerimizi aldık. Dünyada kriz var biz ne yapalım diyecek halimiz yok. 8 Aralık'ta aldığımız kararla 250 milyarlık iş alemine yeni kredi hacmi oluşturduk.
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.