Gazeteport, olaya ilişkin şok görüntüleri yayımladı. Sabah gazetesinde bugün yer alan habere göre ise istihbarat birimleri 35 derece sıcaklıkta eldiven takan provokatörün önceden bu iş için özel eğitim aldığını düşünüyor. Üç metrelik dikenli tel örgüyü rahatlıkla aştığı görülen kişinin önceden bayrak direğine tırmanma eğitimi aldığı ve askeri birliğe girip prova yaptığı değerlendiriliyor. Hava sıcak olmasına rağmen önceden eldiven giyen provokatörün bayrak direğine tırmanırken vurulma ihtimalini bile göze aldığı belirtiliyor.
HER ŞEY 35 SANİYEDE OLDU
Gazeteport'tan Mete Yarar ise çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Yarar yaşananları saniye saniye anlattı. Yazının bir bölümü şöyle:
... Bu işin başındaki herkes, olayın büyüme potansiyeli olan yeri izlemeye devam ederler. Tam bu esnada grubun dışından, elinde direğe tırmanmasına kolaylık sağlayacak özel eldiveni olan ve yüzü maskeli kişi, seri bir şekilde ilk fens telini tırmanır. Şimdi, sizinle beraber kronometreyi çalıştırmaya başlıyorum. Oraya en yakın nöbetçi asker 150 metre mesafededir. Şahıs, profesyonel bir şekilde tırmanma için müsait kalınlıkta olmayan o direğe saniyeler içinde tırmanmaya başlar. Geçen süre tam “on saniye’dir… Ve o kişinin hemen arkasındaki alanda, çoğunluğu çocuk olan yüzlerce gösterici bulunmaktadır. O anda yapılması gereken ilk uyarıyı yapılır; düdükle ikaz ederken Shortland aracın motoru çalıştırılır. Nöbetçiler, bayrağın indirilmesine engel olmak için çelik yelekli bir halde koşarken, Shortland ilk viraja girer. Koşan nöbetçi, havaya uyarı için ateş açar. Kronometre o anda daha 20’li saniyelerdedir. Uyarı ateşiyle aşağıya süzülerek fens telinin üstüne tırmanır… Zamanı durdurduğumuzda, kronometre 35’inci saniyeyi göstermektedir. Yani her şey 35 saniye içinde olup biter. Bölgeye takviyelerin gelmesi de 37’nci saniyede olur.
Diğer eylemlerin aksine, bayrağı indiren o kişi grubun içine girer, ama kutlama yapmadan geldiği gibi farklı bir yere doğru uzaklaşır. Bir gün önce, yani iki kişinin ölümünden sonra, Diyarbakır’da “provokatörlerin eylemler yapacağı” ve bu yüzden de sakin olunması gerektiği bütün birimlere iletildiğinden, herkes olaylara çok daha farklı bir açıdan bakmaya çalışır.
AŞAĞILIK BİR ADAMIN OLACAĞINI DÜŞÜNMEDİLER
Üs komutanlığı, bir Asayiş birliği olmadığından, ellerinde gaz fişeği veya plastik mermi bulunmamaktadır. Bu da, bu provokatör tarafından çok iyi bilinmektedir. Kalabalık artmadan da eylemi gerçekleştirebilme fırsatı varken, kalabalığın artmasını beklenmiş ve askerin üzerine ateş etmesi için de elinden gelen gayreti göstermiştir. Ne kadar iyi bir nişancı da olsanız, 150 metre mesafeden ateş ettiğinizde hareketli bir hedefi vurma şansınız zordur. Ama isabet etmeyen bütün mermilerin, telin hemen öteki tarafında yani sivil alanda bulunan çocuklara isabet etmemesi ise bir mucize olacaktır. Görüntüyü aklınıza getirsenize, tel örgünün dışında yerde kanlar içinde yatan ilkokul öğrencilerini ve sonra başlayacak çatışmaları ve diğer olayları…
Bu birlik aslında amiyane tabirle “hayvan terli yemez” pozisyonundadır. Her gün, buna benzer olaylarla karşılaşmaktan, doğru karar almayı öğrenmişlerdir.
Ama unuttukları bir şey olmuş; bayrak indirerek, halkı ateş hattına çekmeye çalışacak kadar aşağılık bir adamın olabileceğini düşünmemişler. Bunun bedelini de kahırdan uyumayarak ödüyorlar.
Bu birliği, daha önce Türkiye’yle beraber tuzağa düşürmüşlerdi. Yanlış istihbarat vererek terörist zannedilen vatandaşlarımız, jetlerimiz tarafından IRAK topraklarında vurulmuştu. O zaman bu üs personeli, binlerce metre yukardaydılar ve tuzağı fark etme imkânı bulamamışlardı. Ama şimdi, Diyarbakır sokaklarında yeni bir Uludere’nin yaşanmasını isteyen provokatörlerin bu tuzağını görecek kadar aşağıdaydılar.
Şimdi Sayın Başbakan’ın grup toplantısında yaptığı konuşmanın, ilk kısmında söylediği gibi,bu arkadaşları cezalandıralım mı? Yoksa ikinci kısmında söylediği gibi, Güneydoğu’yu ateş çemberi haline sokmak isteyenlerin oyununu bozdukları için alınlarından mı öpelim.
Biz ne dersek diyelim… Onlar başları eğik olarak şunu söylüyorlar; “konu BAYRAK olunca bize ne söylenirse sessizce kabulleneceğiz.”