Boris Johnson, İngiltere'de koronavirüsün yayılmaya başladığı günlerde yeterli önlemi almayarak "sürü bağışıklığı" yöntemini uygulamakla eleştirilmişti.
Johnson, bu açıklamasından sonra iki hafta içinde alınan önlemleri adım adım artırmış ve sonunda sokağa çıkma kısıtlaması getirmişti.
Peki Başbakan Johnson'ın siyasi geçmişi nasıl? İşte gazetecilikten siyasete uzanan yaşam öyküsü:
Tam adı Alexander Boris de Pfeffel Johnson olan Muhafazakâr Parti'nin yeni lideri, 19 Haziran 1964'te New York'ta doğdu. Eton Koleji'nden mezun olduktan sonra Oxford Üniversitesi'nde eğitim gördü.
Boris Johnson'ın, 1987'de Times gazetesinde muhabir olarak başlayan gazetecilik kariyeri daha sonra Daily Telegraph'ta devam etti. İki gazete de muhafazakar eğilimli.
Johnson, 1999-2005 tarihleri arasında ise yine muhafazakar eğilimli Spectator dergisinin editörü olarak görev yaptı. BBC'nin "Have I Got News for You" adlı talk show programında yer aldı.
2008'de Londra Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı İşçi Partisi adayı Ken Livingstone'dan az bir farkla aldı ve bu görevi 2016'ya dek sürdürdü.
Johnson'ın mensubu olduğu Muhafazakar Parti, İngiltere'de 2010'da yapılan seçimi kazanarak 13 yıllık İşçi Partisi dönemine son verdi. 2010'da Liberal Demokrat Parti ile koalisyon hükümeti kuran Muhafazakar Parti, 2015'te yapılan seçimde ise tek başına iktidara geldi. Johnson da aynı yıl yeniden milletvekili seçildi.
İngiltere'de 2016'da ülkenin AB üyeliği konusunda yapılan Brexit referandumunda Johnson, birlikten ayrılma yanlısı kampanyanın başını çekenlerden biri oldu. Referandumda yüzde 52 ile Brexit kararı çıkması üzerine Cameron başbakanlıktan ve parti liderliğinden istifa etti.
Boris Johnson adaylığını açıklamak üzereyken, ana destekçilerinden biri olan ve Brexit kampanyasını birlikte yürüttüğü dönemin Adalet Bakanı Michael Gove parti liderliği için kendi adaylığını açıklayınca Johnson geride durdu.
Theresa May parti lideri seçilip başbakan olduğunda Johnson'ı dışişleri bakanı yaptı.
Temmuz 2018'de May AB'den ayrılma koşullarını karara bağlamak üzere kabinesini topladığında Johnson, May'in "yumuşak Brexit planını" destekliyor göründü ancak Brexit Bakanı David Davies'in, "AB'ye fazla taviz veriliyor" itirazı ile istifa etmesinin ardından Johnson da istifasını açıkladı.
Boris Johnson, öldürülen Osmanlı İmparatorluğu'nun son Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal'in torunu Stanley Johnson'ın oğlu. Damat Ferit Paşa hükümetlerinde Maarif (Eğitim) ve Dahiliye Nazırlığı yapan Ali Kemal'ın babası Hacı Ahmet Rıza Efendi, 1813'te Çankırı'nın Kalfat köyünde doğmuştu.
Eski bir gazeteci olan Boris Johnson'ın siyasi kariyeri ise 2001'de milletvekili seçilmesiyle başlamıştı. 2008-2016 arasında iki kez seçim kazanarak Londra Belediye Başkanı olarak görev yapan Johnson, 2016'daki Brexit referandumunda İngiltere'nin AB'den ayrılması için kampanya yürütenler arasında ön saflardaydı.
May hükümetinde yaklaşık 2 yıl İngiltere Dışişleri Bakanı olan Johnson, 9 Temmuz 2018'de istifa etmişti.
İstifa açıklamasında, "May, İngiltere'yi koloni statüsünde kalacağı yarım bir Brexit'e götürüyor" diyen Johnson, kariyeri boyunca dikkatleri üzerine çeken tartışmalı bir isim oldu.
İngiltere'de eski başbakan Theresa May'in istifasının ardından, Boris Johnson 24 Temmuz 2019'da iktidardaki Muhafazakâr Parti'nin lideri seçildi ve başbakan oldu.
12 Aralık'ta erken seçime gitme kararı alıncaya dek geçen kısa başbakanlık döneminde Johnson'ı meşgul eden ana sorun, 3 yıldır olduğu gibi, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılması (Brexit) konusu oldu.
Theresa May'in AB ile yaptığı ancak parlamentoda 3 kez reddedilen anlaşmaya Johnson da destek vermemişti.
Dışişleri bakanlığından istifa eden Boris Johnson, May'in görevi bırakması sonrası liderlik yarışına da, anlaşma olsun veya olmasın, Brexit'in ertelendiği 31 Ekim tarihinde İngiltere'nin AB'den ayrılacağı iddiasıyla girmişti.
Johnson, başta Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticarette sınır kontrolü (backstop) konusu olmak üzere yeni müzakereler yapacağını ancak her halükarda 31 Ekim'de Brexit'in olacağını söylemişti.
Başbakan olması sonrası Johnson'ın AB ile yaptığı yeni Brexit anlaşması da parlamentoda destek bulmadı. Zira bu anlaşma da İngiltere'nin AB'den ayrılması halinde Kuzey İrlanda'nın sınır sorununu çözmediği gibi, May'in sunduğu anlaşmanın farklı ve kimilerine göre daha geri bir versiyonu olarak görüldü.
Boris Johnson'ın anlaşması sonunda Brexit'in ertelenmesi ve anlaşma maddelerinin tek tek onaylanması şartıyla kabul edildi.
Johnson, liderlik yarışında olduğu gibi, seçim kampanyasını da "Brexit'i hayata geçirme" vaadi üzerine kurdu.
Johnson, Brexit sürecinde muhalefetin seçeneklerini sınırlayıp anlaşmasız Brexit karşıtlarının manevra alanını daraltmak amacıyla parlamentoyu 5 hafta askıya aldı.
Bu karar Yüksek Mahkeme tarafından hukuka aykırı bulunduğu gibi, muhalefet partileri ve hatta iktidardaki Muhafazakâr Parti'nin kendi içinden de eleştiriler aldı.
Bu sırada muhalefet partileri ile Muhafazakâr Parti'den 20'yi aşkın milletvekilinin girişimiyle, AB'den anlaşmasız ayrılmanın önünü kesen bir yasa çıkarıldı.
Muhalefet ile hareket eden milletvekillerinin partiden ihraç edilmesi üzerine Johnson erken seçime gitme çağrısı yaptı.
Ancak muhalefet, Johnson'ın seçimden önce AB'den Brexit'i erteleme talebinde bulunması koşulunda direttiği için erken seçim önerisi de Parlamento'da reddedildi.
Bu arada, Boris Johnson'ın kardeşi ve bakan yardımcısı Jo Johnson'ın da dahil olduğu bazı kabine üyeleri de istifa etti.
Muhafazakarlara dışarıdan destek vererek hükümetin ayakta kalmasını sağlayan Kuzey İrlanda kökenli Demokratik Birlik Partisi (DUP) de Johnson'ın Brexit anlaşmasını onaylamayarak desteğini çekti.
İngiltere'nin AB'den anlaşma olmadan ayrılmasını engelleyen yasa gereği Johnson, erteleme ihtimalini sürekli reddetmesine rağmen, AB'ye başvuruda bulunarak Brexit için 31 Ocak'a kadar ek süre aldı.
Johnson, Brexit'in ertelenmesinden Parlamento'yu sorumlu tuttu. "Parlamento halka karşı", onun süreçte en sık kullandığı söylemlerden biri oldu.
Boris Johnson'ın kısa süren başbakanlığı döneminde ve seçim kampanyası sırasında aldığı en büyük eleştirilerden biri "güvenilmez" bulunmasıydı.
Johnson'ın "Ne olursa olsun 31 Ekim'de Brexit olacak" sözlerini defalarca tekrarlamasına rağmen, sonunda 31 Ocak'a kadar AB'den erteleme istemesi bunun örneklerinden biri olarak gösteriliyor.
Seçim kampanyası sırasında televizyonda mülakat taleplerini diğer siyasiler kabul etmiş ancak Johnson bunların birçoğunu geri çevirmişti. İklim tartışmasına katılmadığında televizyonda yerine buzdan heykel konmuştu.
Johnson ayrıca Londra Belediye Başkanı olduğu dönemde görevi kötüye kullanmakla, Amerikalı iş kadını Jennifer Arcuri ile arkadaşlığı ve ilişkisi nedeniyle ona yurt dışı seyahatinde imtiyazlar sağlamakla suçlanıyor.
Ayrıca Johnson her ne kadar inkar etse de, muhalefetteki İşçi Partisi'nin, Brexit sonrası ticari ilişkiler konusunda Londra-Washington arasında yürütülen müzakerelerde İngiltere'deki Ulusal Sağlık Sistemi'nin (NHS) ABD şirketlerine satılableceği yönünde belgelerin olduğu yönünde yürüttüğü propagandanın da bu güven sorununu artırdığı söylenebilir.
Boris Johnson 1987'de Times gazetesinde muhabirliğe başladığında bir haberini daha çarpıcı kılmak için yaptığı uydurma bir alıntı yüzünden işten atıldı.
2004'te Liverpoollu mühendis Ken Bigley'in Irak'ta kaçırılıp öldürülmesinin ardından Spectator dergisinde yazdığı bir yazıda Liverpoolluları "orantısız üzüntü sergilemekle" suçlaması üzerine dönemin Muhafazakar Parti lideri Michael Howard, Johnson'a Liverpool'a gidip özür dileme talimatı verdi.
Johnson, bir süre sonra ise derginin köşe yazarlarından biri ile yaşadığı ilişki konusunda Howard'a yanlış bilgi vermesi üzerine partinin Kültür Sanat Sözcülüğü görevinden alındı.
Ancak David Cameron parti lideri olduğunda Johnson'ı Eğitim Sözcülüğü görevine getirdi. Bu sırada Daily Telegraph gazetesinde köşe yazmaya devam eden Johnson, Papua Yeni Gine'yi "kanibalizm ve kabile şefi cinayetleri" ile ilişkilendirdiği bir yazısından dolayı yeniden özür dilemek zorunda kaldı.
Dışişleri Bakanlığı döneminde ise "Beyaz sömürgecilerin Afrika'ya dönmesi yararlı olur" sözleri, Myanmar ziyareti sırasında, emperyalist ve ırkçı şiirleriyle de bilinen Rudyard Kipling'den yaptığı alıntı birer mini diplomatik kriz yaratmıştı.
Johnson'ın, İngiltere vatandaşı Nazanin Zaghari-Ratcliffe'nin İran'da casuslukla suçlanarak tutuklanmasına rolü olup olmadığı da tartışılmıştı. Zira Ratcliffe İran'da tutuklandığında "Ben turistim ailemi görmeye geldim" demiş, Johnson ise onun için "İnsanlara gazetecilik öğretiyor" diye konuşmuştu.
Ağustos 2018'de Daily Telegraph gazetesine yazdığı başka bir makalesinde Johnson, peçeli Müslüman kadınları "İngiltere'deki posta kutularına" ve "banka soyguncusuna" benzetmesiyle büyük tepki toplamıştı.
Johnson, makalesinde Danimarka'da yürürlüğe giren peçe yasağına değinmiş, "peçenin yasaklanmasına karşı olduğunu ancak peçe takan kadınların kesinlikle çok gülünç göründüğünü" öne sürmüştü.
2016'da Spectator dergisi editörü Douglas Murray, Boris Johnson'ı, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içerikli tekerleme yarışmasının" galibi olarak açıkladı.
Murray tekerleme yarışmasını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve komedyen Jan Böhmermann hakkında soruşturma açılmasına izin veren Almanya Başbakanı Angela Merkel'i protesto etmek için açtğını duyurmuştu.
Erdoğan, yazdığı tekerlemede kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle Alman komedyen Jan Böhmermann hakkında suç duyurusunda bulunmuş, Almanya Başbakanı Angela Merkel, komedyen hakkında soruşturma açılmasına izin verdiğini açıklamıştı.
Johnson Eylül 2016'da Türkiye'yi ziyaret etmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüş, döndüğünde tekerleme konusunda özür dileyip dilemediği sorulduğunda, konunun gündeme gelmediğini, "Türkiye ile devasa bir serbest ticaret anlaşması yapmayı umduklarını" söylemişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere'de Muhafazakar Parti lideri seçilmesi sonrası Boris Johnson'ı tebrik etti.
2016'da İngiltere'nin AB üyeliğinin devamı konusunda yapılan referendum öncesinde Daily Telegraph gazetesindeki köşesi için hem AB'de kalmaktan yana hem de ayrılma (Brexit) yönünde iki farklı yazı kaleme aldığı ve parti lideri Cameron'a karşı liderlik yarışında daha avantajlı olacağı kanısıyla Brexit yönünde tutum aldığı konuşuldu.
Ayrıca Brexit kampanyası sırasında Johnson oy toplamak için birçok açıklamasında, Türkiye'nin AB'ye girebileceğini ve AB'ye girmesiyle 'yaşanabilecek Türk göçünün İngiltere için tehdit teşkil ettiğini' ifade etmişti. Daha sonra sorulduğunda Johnson bu tür açıklamalar yaptığını inkar etti.
Oysa Johnson, referandumdan bir hafta önce, Brexit yanlısı Michael Gove ile dönemin Başbakanı David Cameron'a yazdığı bir mektupta, İngiltere'yi, AB üyesi olması durumunda Türkiye'den gelecek kitlesel bir göçten korumanın tek yolunun, AB'den ayrılmak olduğunu öne sürmüştü.
Nisan 2016'da yaptığı bir konuşmada ise, "Son derece Türk yanlısı biriyim; ancak 77 milyon Türk ahbabımın ve Türk kökenlilerin buraya herhangi bir kontrol olmadan gelmesini hayal bile edemiyorum. Bu çılgınca olur. İşe yaramaz" demişti.
Muhafazakar Parti lider adaylığı döneminde Boris Johnson hakkında dava açıldı. Johnson, 2016'daki Brexit referandumu öncesi "yalan beyanda bulunmak" ve "kamu görevini kötüye kullanmakla" suçlanmıştı.