HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Davutoğlu: Siyasi istikrarsızlık ekonomik krizlere paralel olarak gider

Başbakan Ahmet Davutoğlu, G20 Ekonomi Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanları Toplantısında küresel ölçekteki savaşlarla ekonomik krizler arasında bağlantı olduğunu söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ne zaman uluslararası camia iyi bir koordinasyona girer, ne zaman politika yapıcılar iş birliği yaparlar, bu tür krizleri aşmak gerçekten kolay olur" dedi.

Uzun vadeli döngülere bakıldığı zaman 400 yıllık bir süre içerisinde küresel ölçekteki savaşlarla ekonomik krizler arasında çok açık bir bağlantı olduğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu, "1920-21 krizi Birinci Dünya Savaşından kaynaklanmıştı. 1929 krizi ise tarihte yaşanılan en büyük krizdi. O aynı zamanda ikinci Dünya Savaşına zemin hazırlayan bir kriz olmuştur. Sosyal huzursuzluk ortaya çıkarmıştır. İkinci Dünya Savaşından sonra da bu dersler alınarak uluslararası kurumlar ve uluslararası ekonomik ve küresel ekonomik yapılar kurulmuştur. 1970'lerden sonra enerji krizleri yaşadık" şeklinde konuştu.

Uluslararası camianın iyi bir koordinasyona girmesi ve politika yapıcıların iş birliği yapması neticesinde bu tür krizleri aşmanın gerçekten kolay olacağını vurgulayan Davutoğlu, "1994'te Meksika krizini gördük. 1997'de Asya krizini, 1998'de de Rusya krizini gördük. Bu nedenle liderler G20 mekanizmasını kurma kararı verdiler. Çıkarmış olduğumuz bu derslere binaen G20 en kapsamlı ekonomik yapı olmuştur" dedi.

-"GÖÇMENLERE KARŞI TUTUM EKONOMİK KRİZLERİN SONUCUDUR"-

1999 yılından sonra Türk ekonomik krizleri ve Latin Amerika krizleri yaşandığını hatırlatan Davutoğlu, birçok ders alındığını ve krizden sonra çok sayıda ekonomik reform gerçekleştirildiğini belirtti. Türkiye'nin şimdi daha güçlü, daha istikrarlı mali ve parasal dengesi olduğunu ifade eden Başbakan Davutoğlu, 2008 yılında yaşanan krizin 1929 sonrasında yaşanan en büyük kriz olduğunu söyledi.

Siyasi sıkıntıları ekonomik sıkıntılardan ayrı tutmadığını ekleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"2001 yılı 11 Eylül saldırılarının olduğu bir yıldı. Güvenlik konularında neredeyse bir deprem oldu. 1989'da da Soğuk Savaş sona ermişti. Tüm bu jeopolitik ve güvenlik konuları bir araya toplandığında 2008 yılındaki Küresel krize kadar giden yolu hazırladı.

Bu krizlerin belli ortak noktaları var. Psikolojik sonuçları var. Psikolojik sonuçlar önemli bir ulusal travmaya sebep oldu. Avrupa içerisinde biz, belli travmalar yaşadık. Göçmenlere karşı tutumları görüyoruz. Bunlar da ekonomik krizlerin bir sonucudur. Yükselen bir ekonominiz varsa böyle sıkıntıları çok rahat aşarsınız. Ama ekonominiz iyi değilse bunları karşılayamazsınız."

-"GENÇLERİN İŞSİZLİĞİ G20 TÜRK DÖNEM BAŞKANLIĞINDA ÖNEM ATFEDİLEN BİR KONU"-

Sosyal sonuçların sosyal huzursuzluğu ortaya çıkardığını ve işsizlik de bunlardan biri olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Gençlerin işsizliği bugün Türk Dönem Başkanlığı içerisinde çok önem atfedilen bir konudur. Milyonlarca genç insan işini kaybetti ve Avrupa'da başkentlerde bu insanlar gösteriler yaptılar.

Siyasi istikrarsızlık ekonomik krizlere paralel olarak gider. Burada siyasi ekonomiden bahsediyorum. Türkiye olarak bu yıl biz demokratik bir seçim yaptık. Siyasi bir istikrara kavuşmak için bu seçime tekrar gideceğiz. Kriz dönemlerinde eğer küresel olarak bunu yönetemiyorsak o zaman her bir ulus kendi milliyetçi korumacı politikalarını ortaya koymaya başlıyor. Bu da birçok sorunun ulus-devletlerin önünde ortaya çıkmasına neden oluyor" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin önünde bir noktaya kadar istikrarın sağlanmış olduğunu fakat belli problemler hala gündemde olduğunu söyleyen Davutoğlu, bu sorunları şöyle sıraladı:

"Bugün finansal piyasaların belirsizlik hali çok belli sıkıntıları da ortaya çıkarıyor ve geleceğe dönük olarak plan yapamıyoruz. Bunlar nedeniyle altyapı projeleri ve yatırımlar planlamıyor. İkincisi, gelişmiş olan ekonomiler eski dinamizminden çok uzak. 2010-2011 yıllarında yükselen piyasalarda bir dinamizm vardı. Yükselen piyasaların dinamizminde çok büyük bir azalma var. Üçüncüsü gelecekteki büyüme için de beklentiler zayıf. Dördüncüsü küresel ticaret de beklenmedik şekilde azalıyor. Küresel ticaretle siyasi istikrar da birbirleriyle bağlantılıdır. Jeopolitik gerilimler ve birçok siyasi kriz dünyayı etkilemekte. Beşincisi ise bazı kilit ülkelerde düşük enflasyon devam ediyor. Altıncısı borç yükü hala gündemimizde. Yedincisi, yükselen piyasalarda çıkan yatırımların ve sermayenin tekrar geri gelmemesi gibi bir sorun var. Çok daha önemlisi yapısal reformlar gecikiyor."

-"JEOPOLİTİK RİSKLER EKONOMİK DURUMDAN İZOLE EDİLEMEZ"-

Ukrayna'da bir sıkıntı yaşandığını ve bu sıkıntının soğuk savaşın son dönemine götürdüğünün altını çizen Başbakan Davutoğlu, "Bunun sonucunda uluslararası siyasette bir karşı karşıya gelme durumu oldu. 11 Eylül'den sonra güvenlik riskleri arttı, terörizm arttı. Biz terörizmin finansmanını belli kanallar üzerinden nasıl durdurabiliriz. Ekonomiye terörün ulaşmasını nasıl durdurabiliriz bunu tartışmalıyız" dedi. Türkiye'nin bu jeopolitik gerilimi çok yakından hissettiğini ekledi ve Suriye'yle yaşanan durumu şu sözlerle ifade etti:

"Merkezi hükümet ülkenin ekonomisine hakim değil. Irak, Ukrayna, Yemen, Libya aynı şekilde. Libya önemli doğal kaynaklara sahip bir merkez. Afrika'daki en zengin ülkelerden bir tanesi ve bugün kriz var. Sadece ekonomik sıkıntılardan dolayı değil yönetim sıkıntısından dolayı da bu durum böyle. Irak Başbakanıyla dün telefonda görüştük. DEAŞ'ın Irak'ta yükseldiğini görüyoruz. Irak dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip. Ama ülkenin birçok yerinde Bağdat'ta, elektrik alamayan evler var. Irak ekonomisi tekrar düzelir de ayağa kalkarsa petrol üretimi artacak ve yeni bir ticari alanı oluşacak. Onların daha fazla satın alma gücü oluşacak. Dolayısıyla jeopolitik riskler hiçbir şekilde ekonomik durumdan izole edilemez."

-DÖRT BEKLENTİ ÜÇ ÖNCELİK-

Dünya ekonomisindeki genel problemleri izlerken şu ilkelere bağlı olma kararı aldıklarını söyleyen Davutoğlu, şu şekilde açıkladı:

"Burada dört beklentiden üç öncelikten bahsediyoruz. Kısa vadeli krizlere karşı uzun vadeli bir stratejiye ihtiyacımız vardı. Uluslararası camia ve G20 liderleri mutlaka uzun vadeli bir planı koordine etmek durumda. İkincisi dünyayı bütünleşmiş bir birlik olarak görmemiz gerekiyor. Üçüncüsü toplumun bütün katmanları bütün ekonomik kararların süreçlerin ortağı olmalıdır. Gençler kadınlar enerji konusu çalışma konusu bunların hepsi makroekonomik tartışmalara katılmalı. KOBİ'ler toplumun farklı segmentleri arasında bir köprü vazifesi görür. Dördüncü noktamız ise Türkiye dönem başkanlığı süreç odaklı olmaktansa sonuç odaklı olacaktır. Mikro konularda ayrıntılara girerseniz sonu gelmez bir müzakere süreci içerisinde kendinizi kaybedersiniz. Böyle olunca da momentum kaybedersiniz. Bu süreçlerin mutlaka sonuç vermesi gerekir.

Üç operasyonel öncelikli ilke de ortaya çıkıyor. Uygulama, kapsayıcılık ve yatırım. Bunların benimsenmesi beni çok mutlu etti." (ANKA)

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler