HABER

'Devletin giremediği yer olmaz'

ANKARA (İHA) - Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Türkiye'nin Papa'ya Medeniyetler İttifakı konusunda 83 yıldır belli olan mesajını bir defa daha değişik bir üslupla ifade edeceğini kaydederek, "Bu konuda bizim ne söyleyeceğimizden ziyade Türkiye'yi ziyaret edenlerin ne söyleyecekleri, söyleyeceklerinden öte de ne yaptıkları ve yapacakları önemlidir. Bu ziyaretin o anlamda da belki iki dünya arasında, İslam dünyası ile Hıristiyan dünyası arasında bir dönemeç olmasını arzu ederiz" dedi.

Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamalarının sonunda basın mensuplarının sorularını cevapladı. Çiçek, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn'in Türkiye ile müzakerelerin kesilmesini beklemediklerini ama yavaşlayabileceği konusundaki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, müzakerelerin kesilmesi için herhangi bir sebep görmediklerini kaydetti.

Türkiye-AB ilişkilerinin derinliği olan ilişkiler olduğunu ve Kıbrıs konusunun da AB'ye girişin ön şartı olmadığını vurgulayan Çiçek, bu ilişkinin iki tarafın da menfaatine olduğunu belirtti. Çiçek, "Böyle spesifik olaylara takılarak ikide bir, 'bu ilişkiler kesildi, dünyanın sonu geldi' şeklindeki tartışmalar, bu ilişkilere zarar verir. Herkesin bu müzakere süreci içinde olup bitenleri soğukkanlılıkla değerlendirmesi lazım. Müzakerelerin getirisi var, götürüsü var. Bu müzakereler her halükarda sürdürülecektir. Hükümet olarak da bu müzakerelerin kesilmesi için bir sebep görmüyoruz. Bunun doğru olmadığı kanaatindeyiz. Türkiye şu ana kadar kendi yükümlülüklerini yerine getirmiştir, getirmeye de devam ediyor. Kıbrıs konusunun böylesine derinliği olan bir ilişkiyi torpillemesi, bunu engellemesi iki tarafın da zararına olacaktır. Türkiye bu noktada tavrını net olarak ortaya koymuştur. Türkiye çözümden yanadır. Çözümden yana olduğunu da 24 Nisan referandumu ile ortaya koymuştur" diye konuştu.
Çiçek, geçici işçilerin kadroya alınması konusunun toplantıda gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine, konunun henüz neticelenmediğini ifade etti.

Konunun işin maliyetinden çok, personel rejiminin çok karmaşık ve işin içinden çıkılmaz halde olmasından kaynaklandığını belirten Çiçek, "Bir taraftan merkezi idare var, KİT'ler, Döner Sermayeler var, mahalli idareler var, onların kurduğu şirketler var. Bu iş matruşka gibi bir olay. Birini çıkarıyorsunuz, içinden bir başka şey çıkıyor. KİT'ler için bulduğunuz çözüm, mahalli idareler için uygun olmuyor. Mahalli idareleri biz daha özerk hale getirmeye, kendi işini kendi görsün diye yetki vermeye çalışıyoruz. Öbür taraftan onlar adına burdan karar vermek gibi bir zorlukla karşı karşıya kalıyoruz. İşin maliyetinden çok daha fazla karmaşık oluşu sorun. Geçici statüde olan ancak çok farklı konumda çalışan vatandaşlarımız var. O bakımdan bir düzenleme yapılacaksa olabildiğince hakkaniyeti korumamız gerekmektedir" dedi.

"BU ÜLKEDE DEVLETİN GİREMEDİĞİ BİR YER OLMAZ"

Orman Bakanı Osman Pepe'nin, memurların Acarkent'e giremedikleri yönündeki açıklamasının hatırlatılması ve 'Gerçekten Acarkent'e devletin girememesi sözkonusu oldu mu?' diye sorulması üzerine Çiçek, bu konunun Bakanlar Kurulu'nda görüşülmediğini söyledi. Çiçek, konuyla ilgili şunları kaydetti:

"Bu ülkede devletin giremediği bir yer olmaz. Devlet her halükarda kurallara uygun olarak girer. Bu ülkenin yargısı var, bu ülkenin güvenlik güçleri var, bu ülkenin kuralları var. Hiçkimse kendisini bu kurallardan, bu kurumlardan üstün tutamaz. Bir dönemin keyfi alışkanlıklarıdır bu. Devlet otoritesinin zaafa uğradığı dönemlerde ortaya çıkan birçok problemler oldu. Belki de o problemlerden bir tanesidir bu. Ama şunu devlet adına hiçbir zaman kabul edemeyiz. 'Devlet şuraya giremez, şuradaki yanlış işe müdahele edemez' şeklindeki bir anlayış, devlet ciddiyetiyle de bağdaşmaz."

Trafik Kanunu'nda yapılacak düzenleme kapsamında bazı işlemlerin İçişleri Bakanlığı'nın uygun gördüğü bazı kişi ve kurumlara nasıl devredileceği sorusu üzerine Çiçek, araç tescilleri ve sürücü belgeleri ile ilgili Türkiye'de şoför odaları bulunduğunu belirterek, onların bazı bilgileri verebileceklerini söyledi.

Bir araç alırken ya da araçla ilgili bir problem olduğunda birçok kuruluşa gidip başvurulması gerektiğine işaret eden Çiçek, bir merkezi sistemin kurulmasını ve o araçla ilgili her türlü bilginin orada olmasını arzu ettiklerini dile getirdi. Sürücü belgeleri ve araç tescilleri ile ilgili devlet yerine devletin yetkilendirdiği kuruluşların, odaların, gerçek veya tüzel kişilerin görevlendirilmesinin sözkonusu olabileceğini kaydeden Çiçek, vatandaşın takip ettiği işlemlerin basitleştirilmesinin öngörüldüğünü kaydetti.

Çiçek, bazı sivil toplum kuruluşlarının 301. madde konusunda yaptıkları çalışmaların hatırlatılması ve bu konuda nasıl bir adım atılacağının sorulması üzerine, arzu eden kuruluşların bu görüşleri gönderdiğini kaydetti.

Basın Konseyi ve Gazeteciler Cemiyeti'nin kendisine birer rapor gönderdiğini bildiren Çiçek, daha önce bu maddenin kaldırılmasını isteyen Gazeteciler Cemiyeti'nin daha sonra değiştirilmesi yönünde görüş belirttiğini ifade etti. Bir üniversitenin teklifleri görmek ve bir çalışma yapmak istediğini belirttiğini anlatan Çiçek, "Giderek olay şu istikamete geliyor. Tümüyle kalksın diyenlerin sayısı azalıyor. Artık 'değişiklik olsun' diyenler var. Değişiklik ne anlam ifade edecekse, tüm görüşler geldikten sonra maksadı hasıl edecek bir değişiklik olabilecekse ona iyi niyetle bakarız" diye konuştu.

Çiçek, Başbakan Erdoğan'ın Papa'ya Medeniyetler İttifakı girişimi doğrultusunda bir mesaj verip vermeyeceği sorusuna ise şu karşılığı verdi:

"Medeniyetler İttifakı, BM'nin insiyatifinde sürdürülen bir girişimdir. Papa'nın ziyareti bu anlamda önemli bir fırsat olabilir. Buradan verilecek mesajlar önemlidir. Ne adına olursa olsun dünyada savaşlardan, çatışmalardan rahatsız olan bir milletiz. Türkiye'nin bu çizgisinde Cumhuriyet kurulduğu günden beri bir değişiklik olmamıştır. Biz hem içerde huzur ve barıştan yanayız, hem de dışarda sulhtan, sükunetten yanayız. Dolayısıyla sulhe zarar verecek, insanlığın huzurunu kaçıracak her türlü çatışmayı Türkiye olarak olumlu karşılamamız mümkün değildir. Kim ki barıştan, huzurdan, insanlığın mutluluğu için çabadan yanadır, Türkiye o türlü çabaların her zaman içinde olmuştur. Bizim bu konuda genel mesajımız bellidir. Esas bundan sonra adım atması gerekenler Türkiye'nin dışındakilerdir. Türkiye hem bölgede, hem dünyada olup biten olaylar karşısında her zaman ilk adımı atan birkaç devletten bir tanesidir. 28'e yakın ülkede bugün TSK görev yapmaktadır. Barış adına, insan hakları adına. Bizim devlet olarak bu konudaki mesajımız, tavrımız 83 yıldır bellidir. Olsa olsa yarın bunun bir defa daha bir değişik üslupla, bir değişik şekilde ifadesinden ibaret olabilir. Bu konuda bizim ne söyleyeceğimizden ziyade Türkiye'yi ziyaret edenlerin ne söyleyecekleri, söyleyeceklerinden öte de ne yaptıkları ve yapacakları önemlidir. Bu ziyaretin o anlamda da belki iki dünya arasında, İslam dünyası ile Hıristiyan dünyası arasında bir dönemeç olmasını arzu ederiz. Çünkü Eylül ayında yapılan açıklamalar İslam dünyasında infiallere sebep olmuştur. Ümit ederiz bunlar geride kalmıştır. Geleceğe daha güzel adımlarla yürüme imkanımız olur."

En Çok Aranan Haberler