BİZE ULAŞIN
Toplardamarların aşırı derecede genişlemesine varis denildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Atilla Saraç, "Yüzeysel toplardamarlar içinde bulunan kapakçıkların bozulması sonucu, kirli kanın yukarı kalbe doğru akacağı yerde aşağı doğru kaçması ve damar içindeki basınç artışının damarı genişletmesiyle varis oluşur. Genellikle vücudun en fazla basınç altında kalan bölgesi olan bacakların alt kısımlarında görülür.
KADINLARDA 4 KAT DAHA FAZLA
Kadınlarda erkeklere oranla 3-4 kat daha fazla rastlanmaktadır. En önemli neden genetik yatkınlıktır. Bunun yanında uzun süre ayakta hareketsiz kalmayı gerektiren meslekler, hamilelik, aşırı kilo, hormon tedavisi de varis oluşumunu kolaylaştıran nedenlerdir. Ayakta kalma ile bacaklarda şişlik, ağrı, gerginlik hissi, gece krampları, kaşıntı sık karşılaşılan şikayetlerdir" dedi.
Toplumda ortalama yüzde 15-20 oranında varis görüldüğünü, yaş arttıkça görülme sıklığının da arttığını dile getiren Saraç, ileri yaşlarda görülme sıklığının yüzde 50-60 oranına kadar çıkabildiğini vurguladı. Varisin tanısının kolaylıkla konulabildiğini, fakat tedavinin doğru yapılabilmesi için mutlaka iyi bir damar ultrasonu çekilmesi gerektiğini açıklayan Saraç, şunları söyledi:
"Böylece toplardamarın hangi seviyesinde hastalık olduğu tespit edilip, aynı zamanda en uygun tedavi yöntemi seçilebilir. Günümüzde gelişen teknolojiye paralel olarak varis tedavisinde önemli gelişmeler olmuştur. Küçük varislerde iğneyle varis tedavisi (skleroterapi), lazer, radyofrekans kullanmaktayken, büyük varislerde cerrahi tedavi, köpük tedavisi, lazer tercih edilmektedir. Bazı hastalar için bu tedaviler kombine edilerek kullanılmaktadır. Günümüzde artık en büyük varisler bile, yatırılmadan tedavi edilmekte ve 2-3 saat sonra yürüyerek evlerine gönderilmektedir. Ameliyat bile olsalar birkaç günlük istirahatın ardından işlerine dönebilmektedirler. Tüm bunlara rağmen varisler tedavi edilmezse tromboflebit, emboli ve ciltte ülserlere, iyileşmeyen yaralara yol açabilir ki, bu durumlarda tedavi oldukça zorlaşmaktadır."
