Refakatçiliği kâbus olarak gören de var, kutsal bir meslek sayan da:
"Türkiye şartlarında hocamın dediklerine katılıyorum, ama ne olurdu bu personel biraz daha fazla olsaydı da hastalarımıza refakatçisiz bakılsaydı. Çalışan insanları düşünün, anne babası hastanede yatıyor gece başında kalıyor sabah hiç uyumadan işe gidiyor: Hadi, bu insandan verim bekleyin. Parası da yok ki, refakatçi tutsun. Keşke imkanlarımız olsa da tüm hastanelerimiz özel hastaneler gibi refakatçi kabul etmeseler."
"Hasta olmak kadar refakatçi olmak ta çok zor. Doktor beyin belirttiği gibi bunların çok çeşitleri vardır. Bir sağlıkçı olarak ben buna şahidim, ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim, ben refakatçiliği kutsal bir meslek olarak görüyorum. Allah onlardan razı olsun."
Bazısı hastane yönetimine ver yansın ediyordu:
"Çok değil birkaç hafta önceydi. İzmir SSK Çocuk Hastanesi'nde refakatçi anne alınmadığı için elleri ayakları bağlanan, acılar içinde kıvranan, ağlayarak annelerini aryan çocuklar geldi aklıma. Ne dehşetti! İyi ki refakatçiler var!"
"Hasta olmak da, refakatçi olmakta zor. Hastanelerde görevlerini yapması gerekenler bu kadar sert, kaba ve kaprisli olduğu sürece, sevgi ve hoşgörünün miadı da erken doluyor. Öncelikle hastanede bu görevleri yapması gerekenlerin ikaz edilmesi taraftarıyım. Onların da şartlarının çok zor olduğunu biliyoruz ama kimin işi kolay ki."
"Hasta yakını olmak gerçekten zor, hem psikolojik olarak hem de bedensel olarak yorucu. Ben bir hemşireyim ve kronik hastalarla çalışıyorum. Personelin iş yükü daha az olsa eminim meslektaşlarım daha güler yüzlü daha şefkatli olacaklardır hastalara karşı. Hasta odaları tek kişilik değil de 5-10 kişilik olursa ve de buna hastane yönetimi göz yumarsa diyecek bir şey yok açıkçası."
Yeni bir refakatçi tipleri yanılmayanlar da vardı:
"Bir de zorlamalı refakatçiler vardır ki, bunlar hastasının çıkacağı günü iple çeker, hatta şafak sayarlar"
Gerçekten de hasta anneleri, babaları, eşleri gibi en yakınları olsa bile, zoraki olarak kalan refakatçiler vardır. Bunları memnun edecek iki seçenek vardır: Hastalarının ya hemen iyi olması veya hemen ölmesi. Bize "Acaba hastam ne zaman iyi olacak?" diye sorarlarken, aslında "Hastam ne zaman ölecek, ben ne zaman kurtulacağım?" der gibidirler.
Bir okuyucum da kaytarıcı refakatçilerden bahsetmiş ki, çok doğru:
"Kaytarıcı refakatçiler' e dikkat! Hem maaşı çalışır, hem yolluk alır, hem işten kaytarır. Memurları refakatçi yazmasınlar."
Bu, kaytarıcı refakatçilerin bir türü. Bir de bunların, hasta başında oturacaklarına zamanlarının çoğunu hemşire veya doktor odasında, hastane koridorunda, bahçesinde ve hatta hastane karşısındaki kahvehanelerde geçirenleri vardır.
Hemşireler de refakatçilerden şikayetçi olabiliyor:
"Ben de bi hemşireyim, yazdıklarınızın hepsini onaylıyorum, hatta az bile yazmışsınız. Refakatçi konusunda unutulmaması gereken bir şey var ki, o da bazı refakatçilerin çeneleri çok düşük olduğundan ne kendilerini ne de hastalarını uyutmamaları. Bu da benim sinirimi bozuyor. Hastanede refakatçi olmasını istemiyorum, daha fazla sağlık personeli daha iyi bakar hastaya."
Bazıları ise hemşireleri eleştiriyordu:
"Refakatçiler olmasa hastaların koluna taktığınız serumları yerinde unutuyorsunuz uyumaktan. Dua edin de refakatçiler var, yoksa siz hastaları bir kaşık suda boğarken, bir de suratınızı ekşiterek azarlarsınız."
"Konu göründüğü gibi basit değil, önemli bir sorun. Bu konuda bir bildiri sunmuştum, yayınlandı. Bu çalışmamı bir arkadaşımla genişlettim ve önemli bir dergide yayınlanacak. Sorunu mizah yönünden ele alınmayacak kadar ciddi buluyorum."