ANKARA (İHA) - Yargıclar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, HSYK üzerinde baskı olduğunu belirterek, "Ülkemizde en güvenceli Kurul HSYK'ya yapılanlar gözetildiğinde, yerel mahkemelerde çalışan yargıç ve Cumhuriyet savcılarının ne kadar güvencede olabildiklerini ifade etmeye gerek dahi yoktur. Hangi yargıç, Cumhuriyet Savcısı, yargı organı ya da kurul hizaya getirilmek isteniliyorsa, tek yanlı yayınlarla, baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Yargı yargıya bırakılmalı, yargı da rahat bırakılmalıdır. Yargının hukuk devletinin yaşaması için gerekli olduğunu hatırlatmaya gerek olmamalıdır" diye konuştu.
YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlediği basın toplantısında, evrensel alanda YARSAV'ın örgütlenmesi kabul görürken, Türkiye'de YARSAV'a yönelik yapılan iş ve işlemler ile yayınların, üzüntü verici olduğunu söyledi. Eminağaoğlu, Adalet Bakanlığı'na hakim olan siyasi irade çizgisinde yayın yapan bası yayın kuruluşlarının, bu konuda sadece mevzuatı değil, Adalet Bakanlığı'nın 2004 yılından itibaren AB'ye yazdığı, artık Türkiye'de yargıç ve Cumhuriyet savcılarının örgütlenmesi serbesttir şeklindeki yazılarını bile görmezden gelerek, YARSAV'a saldırdıklarını söyledi. Hukukn üstünlüğünden ayrılmayan YARSAV'ın, faaliyetleri sırasında hep etiketlendiğini ve bir 'taraf'a konulmak istendiğini savunan Eminağaoğlu, "Bu da ülkemizde hukuk devleti açısından algıda sorun olduğunu göstermektedir. Her türlü saldırıya karşı her sorunun çözümünü hukuk içinde gören YARSAV faaliyetlerine kararlılıkla devam edecektir" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, çağdaş değerleri en etkin nasıl yaşatabileceğini, hukuksal ilke ve değerleri en etkin nasıl yüceltebileceğini, hukukun üstünlüğünü nasıl koruyup sürdürebileceğini gözeterek hareket etmek zorunda olduğunu kaydeden Eminağaoğlu, "RTÜK ve Sayıştay ile ilgili olarak yaşanan sorunlar daha canlılığını korumaktadır. Yasama organının, yargı üzerinde yetki sahibi yapılmak istenmesi, siyasi partiler hukukunun mevcut yapısı ve siyasi işleyiş gözetildiğinde, erkler ayrılığını ortadan
kaldıracak ve yasama yoluyla yargı bağımsızlığı zedelenecek, anılan ilkelerin yaşama geçirilmek bir yana, yargı etki altına alınmış olacaktır. Esas olması gereken, ilke ve değerlerin en etkin hasıl yaşama geçirileceğidir. Bu nedenle yargı organları ve kurumları üzerinde siyasi iradenin etkili olmayacağı bir yapının tesisi esas alınmak yerine, AB söylemlerine fırsat olarak dayanılarak demokratik meşruiyet söylemi ile yargı bağımsızlığını tartışmalı kılacak adımlardan uzak durulmalıdır" diye konuştu.
Adalet Bakanı'nın, yargıç ve Cumhuriyet savcıları hakkında araştırma, inceleme ve soruşturma izni verme yetkisinin kaldırılması gerektiğini, bu konuda HSYK'nın yetkilendirilmesi gerektiğini belirten Eminağaoğlu, yargıç ve Cumhuriyet savcılarının Adalet Bakanlığı'na idari bağlılıklarının da sona erdirilmesi gerektiğini kaydetti. Adli Tıp Kurumu'nun, İstanbul Protokolü de gözetilerek özerk yapıya kavuşturulması gerektiğini belirten Eminağaoğlu, yargıç ve Cumhuriyet savcılarının sayısının da artırılmasını istedi.
Yargıç ve Cumhuriyet savcılarının UYAP yoluyla izlenmesine de tepki gösteren Eminağaoğlu, Adalet Bakanlığı'nın 'teknoloji bakanlığı' haline getirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'de disiplin incelemesi veya disiplin soruşturması aşamasında iletişimlerinin tespiti yoluna gidilen tek meslek grubunun yargıç ve Cumhuriyet savcıları olduğunu belirten Eminağaoğlu, bu düzenlemenin acil olarak kaldırılması gerektiğini söyledi. Eminağaoğlu, adli ara verme süresinin tekrar 45 güne çıkarılmasını da istedi.
"YARGI RAHAT BIRAKILSIN" Eminağaoğlu, yargı üzerindeki baskıların artarak devam ettiğini savunarak, "HSYK üzerinde yaratılan baskı tüm kamuoyunun bilgisindedir. Ülkemizde en güvenceli Kurul HSYK'ya yapılanlar gözetildiğinde, yerel mahkemelerde çalışan yargıç ve Cumhuriyet savcılarının ne kadar güvencede olabildiklerini ifade etmeye gerek dahi yoktur. Hangi yargıç, Cumhuriyet Savcısı, yargı organı ya da kurul hizaya getirilmek isteniliyorsa, tek yanlı yayınlarla, baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Yargı yargıya bırakılmalı, yargı da rahat bırakılmalıdır. Yargının hukuk devletinin yaşaması için gerekli olduğunu hatırlatmaya gerek olmamalıdır" diye konuştu.
Kuralsız izleme ve iletişim tespitlerinin, Türkiye'nin günümüzdeki, teknoloji üzerinden karşı karşıya kaldığı ve herkesin muhatap olduğu en yaygın insan hakkı ihlali olduğunu kaydeden Eminağaoğlu, bu süreçte kendisi hakkındaki iddialara da cevap verdi. Her şeyin hukuk içerisinde yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Eminağaoğlu, kendisinin de bir gazetede 9 Temmuz 2009 tarihinde Ankara'nın ortasında, halka açık bir ortamda, geniş katılımlı ve tamamen hukukçuların yer aldığı açık bir yemekteki resminin, 'uygun bir zaman dilimi beklenilerek basılması ve HSYK kararnamesi ile ilişkilendirilmeye çalışılması'nın, hiçbir hukuk ve ahlak kuralları ile bağdaşmadığını kaydetti. Eminağaoğlu, söz konusu yayın nedeniyle kendisine ulaşılması olanaklı iken, kendisine işin gerçeğinin ne olduğu bile sorulmadan, vur kaç niteliğindeki yayınların, basın için etki altında kalmadan yayın yapabileceği bir ortamın tartışılmasını ivedilikle gerekli kıldığını dile getirdi. Eminağaoğlu, şunlarffdracak ve yasama yoluyla yargı bağımsızlığıı kaydetti:
"Çünkü yapılan yayınlar, hem kronolojik hem de içerik yönünden çelişkili ve gerçek dışıdır. Aynı açıdan ve karşı binadan teleobjektifle çekilen birden fazla resim, farklı gazetelerde basılıyor ve bu haberler yapılıyorsa, basın özgürlüğünün gereği olarak haber kaynağının açıklanmama hakkı var ise de, burada haberin kaynağının basın olmadığı açık seçik ortadadır. Basın, yayınlarıyla toplumu gerçekler hakkında bilgilendirmeli ve yönlendirmelidir. Oysa söz konusu resimlerle yönlendirilen basıl olmuştur. Basın özgürlüğüne, öncelikle basının kendisi sahiplenmelidir."
HSYK KARARNAMESİ-YARSAV İLİŞKİLENDİRMESİNE TEPKİ HSYK tarafından çıkartılan kararnameye yönelik olarak bir çok isim basında ortaya atılarak, YARSAV üyesi olduklarının vurgulandığını belirten Eminağaoğlu, "Kararname kapsamına elbette YARSAV üyeleri girebilir. YARSAV üyesi olmak ne bir ayrıcalık ne de bir ayrımcılık konusu olarak görülmemelidir. Aksi davranış, insan haklarına ve özgürlüklere çarpık bir bakışı yansıtmaktadır. YARSAV'ın yargı organlarında her sıfattan üyelerinin olması son derece doğal ve örgütlenme özgürlüğünün bir gereğidir. YARSAV üyeliğinin adeta gizli bir faaliyet gibi sunulması, hukuk devleti anlayışı yönünden son derece manidardır. Basın tarafından bilinmesine rağmen, yayınlara konu edilen belirli isimler için 'YARSAV üyesi olduğu ortaya çıktı' biçimindeki haberler için çok şeyler söylenebilir ancak bu yayınlardaki abartı ve yayınların amaçlı oldukları açık ve herkesin kavrayabileceği bir durum olduğundan, üzerinde durmaya ve söz söylemeye gerek bile görmüyorum."
HSYK kararnamesi ile ortaya çıkan tablo ve alınan kararların, objektif ve hukuksal yönden yorumlanması gerektiğini kaydeden Eminağaoğlu, şunları kaydetti:
"HSYK toplumda yaratılmak istenen ayrışmaya rağmen, hukukun ve bağımsız yargının her türlü olumsuz koşul içerisinde bile güvencesi olduğunu göstermiştir. HSYK, yargı ve hukuk devleti için vazgeçilmez bir kurumdur. Yargının böyle bir kurula kavuşması, çok büyük sıkıntılar ve mağduriyetlerin sonrasında ancak 1961 yılında olabilmiştir. Bu nedenle anılan kurulun değerinin anlaşılabilmesi için, bu kurulun bulunmadığı dönemlerdeki iş ve işlemleri hatırlatmaya gerek olmamalıdır. Bir ülke ve toplumun hafızasını kaybetmesi düşünülemez. Kararname hazırlanması, süre ve dönemleri konusunda daha önceki basın açıklamalarında ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Yargıç ve Cumhuriyet savcıları, tedirgin olmadan bu sürecin yaşanması için bazı mevzuat ve uygulama değişikliklerine gidilmesi kaçınılmazdır."