HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Türkiye'nin AB yolu: Sonun başlangıcı mı?

Avrupa Parlamentosu bu hafta Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerini askıya alıp almamayı değerlendiriyor. Konu, bugün parlamento gündeminde, Perşembe günü ise oylamaya sunulacak. Peki Türkiye-AB ilişkileri nereye gidiyor?

Türkiye'nin AB yolu: Sonun başlangıcı mı?

Avrupa Parlamentosu bu hafta Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerini askıya alıp almamayı değerlendiriyor.

Konu, bugün parlamento gündeminde, Perşembe günü ise oylamaya sunulacak.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raportörü Kati Piri, oylamaya sunulacak metinde "Türkiye'yle üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulması" tavsiyesinde bulunulacağını belirtti.

Piri, "AB'nin mevcut şartlar altında üyelik müzakerelerine devam etmesi için gerekli güvenilirliğin artık kalmadığını düşünüyorum. Hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edemeyiz," diye konuştu.

AB, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin akabinde toplamda yaklaşık 150 bin kişinin tutuklanması, gözaltına alınması ya da işten çıkarılması nedeniyle Türkiye'ye sert eleştirilerde bulunuyordu.

AB Komisyonu'nun bu ay açıklanan ilerleme raporunda da yargı bağımsızlığı ile ifade ve basın özgürlüğü alanlarında ciddi bir gerileme olduğuna dikkat çekilmişti.

PİRİ: ANAHTAR ANKARA'NIN ELİNDE, AP'NİN DEĞİL

Kati Piri, BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada şöyle konuştu:

"Biz popülizm yapmıyoruz. Bu tavsiye kararını öne sürenler aşırı sağcı politikacılar değil. Avrupa Parlamentosu'nda sekiz siyasi grup var ve tümü her geçen gün Türkiye'de durumun kötüye gittiğinde hemfikir.

"Ayrıca 142 gazeteci hapse atılmışken ve 10 milletvekili tutuklanmışken, biz nasıl Türkiye hükümetiyle aynı masaya oturabilir ve AB'ye entegrasyondan bahsedebiliriz? Bu sürecin inandırıcılığı kalmadı. Bunu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da biliyor, AB vatandaşları da...

"Artık AB'nin katılım sürecinin itibarı risk altındadır. Biz Türkiye'ye kapılarımızı kapatmalıyız demiyoruz, ama Türkiye hükümetinin icraatlarıyla AB'nin üzerine kapıyı kapattığını söylüyoruz.

"Üyelik müzakerelerine devam edebilmemiz için Türkiye'nin normalleşmesi gerekiyor. Bunun için de anahtar Ankara'nın elindedir, AP'nin değil."

Avrupa Parlamentosu'na sunulacak tavsiye kararı metninin parlamentodaki milletvekillerinin çoğunluğu tarafından onaylanmasına kesin gözüyle bakılıyor.

AP'nin kararlarının diğer AB kurumları üzerinde herhangi bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Yani AP'nin üyelik müzakerelerinin askıya alınması yönünde oy kullanması, müzakerelerin askıya alınacağı anlamına gelmiyor.

Zira üyelik müzakerelerinin sonlandırılması ya da dondurulması kararını üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarından oluşan AB Konseyi'nin vermesi gerekiyor.

Nitelikli çoğunlukla alınacak bu kararın uygulanabilmesi için, Lizbon Anlaşması'nın 238'inci Maddesi'ne göre üye ülkelerin yüzde 55'inin müspet yönde oy kullanması ve teklifin toplam AB nüfusunun en az yüzde 65'i tarafından desteklenmesi öngörülüyor.

AKTAR: İŞ ÇOKTAN BİTTİ DE ARTIK ADINI KOYMAK GEREKİYOR

Siyaset bilimci Cengiz Aktar'a göre, idam cezası geri gelmediği müddetçe AB Konseyi'nin Türkiye'nin üyelik görüşmelerini hukuken askıya alması oldukça düşük bir ihtimal...

Aktar, buna karşın Avrupa Parlamentosu'nun kararının önemli siyasi etkileri olacağını düşünüyor ve "Üye ülkeler AP'nin kararını görmezden gelemezler. Açık olan 15 fasılda müzakereler zaten yürümüyor. Yeni fasıl da açılmayacak. Yani bu fiilen müzakerelerin bittiği anlamına geliyor," diyor.

Türkiye o dönemde adı halen Avrupa Ekonomik Teşkilatı olan Avrupa Birliği'ne üyelik başvurusunu resmen 1987 yılında yapmış, üyelik müzakerelerine 2005 yılında başlanmıştı.

On yılı aşkın süre içerisinde üyelik için görüşülmesi gereken 35 fasıldan yalnızca 16'sı açılmış, bunlardan sadece biri üzerindeki müzakereler tamamlanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, AB-Türkiye müzakerelerinde ilerleme kat edilmesi için yıl sonuna kadar bekleyeceklerini, gelecek yıl AB'ye üyelik başvurusunun referanduma götürülebileceğini belirtmişti.

Cengiz Aktar gelinen noktayı şöyle değerlendiriyor:

"İş çoktan bitti de artık adını koymak gerekiyor. Şöyle bir hüsnü kabul var AB'de: Ankara'nın icraatı artık AB'nin genişleme politikasına zarar veriyor. Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerine uyumlu bir ülke değil. Böyle bir ülkenin müzakerelere devam etmesi mümkün değil.

"Kıbrıs'ta bir çözüm bulunursa Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bloke ettiği fasıllar açılır ve müzakereler canlanır, diyenler var. Bu olabilir. Ama Kopenhag kriterlerine uyumsuzluk yine öne çıkacaktır. Kıbrıs çözülse dahi Avusturya ve diğer ülkeleri ikna etmek çok zor olacaktır.

"Ayrıca Türkiye'de basının içinde bulunduğu durum düşünülünce iktidarın kamuoyunu etkileme gücünü dikkate almak gerekiyor. Bir referandum olursa İngilizler gibi Türkler de AB'ye hayır diyebilir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hafta sonunda Özbekistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken, "Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. 'Benim için varsa yoksa Avrupa Birliği' dememeli," diye konuşmuştu.

Erdoğan "Yani, bazıları eleştiriyor olabilir ama, ben de kendi kanaatimi söylüyorum. Mesela, 'Şangay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın?' diyorum," şeklinde konuşmuştu.

TÜRKİYE İÇİN AB'NİN KARŞISINDA BAŞKA BİR ALTERNATİF VAR MI?

Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Demokrasi Vakfı'ndan Dr. Demir Murat Seyrek'e göre, Türkiye için AB'nin karşısında başka bir alternatif bulunmuyor.

Seyrek, şöyle diyor:

"AB'nin belirli standartları var: insan hakları konusunda, demokrasi, kadın hakları, bireysel özgürlükler konularında... Stratejik olarak tabii ki başka alternatifler olabilir. Ama ben Rusya'yı, Çin'i, diğer Orta Asya ülkelerini AB'nin alternatifi olarak görmüyorum.

"Bu belki Batı dünyasıyla ilişkilerin alternatifi olabilir, NATO'nun alternatifi olabilir ama AB'nin bir alternatifi yok Türkiye için. Tabii bu daha da büyük bir sorun.

Çünkü Türkiye'nin Batılılaşma hareketi dediğimizde 150-200 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. O zaman bu sadece 11 yıllık müzakere sürecinin değil, belki 150 yıllık bir sürecin de bittiği bir nokta olacak. O anlamda çok tarihsel bir nokta."

"Sonun başlangıcı olabilecek bir noktaya geldik gibi görünüyor. Ayrıca yıl sonundan itibaren mülteci anlaşmasının tamamen ortadan kalkması riski var. Bu güvenlik açısından da risk doğuruyor.

"IŞİD'in önümüzdeki aylarda yenilmesi çok büyük bir ihtimal. Bu Irak ve Suriye anlamında büyük bir başarı olacak ama buraya giden binlerce yabancı savaşçı Avrupa'ya Türkiye üzerinden geri dönmeye başlayacak. Türkiye ve AB arasındaki işbirliğinin arttırılması gerekiyor."

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler