2024’te yapılan bir çalışmada, 500’den fazla yenidoğanın beyin hacmi incelendiğinde, erkek bebeklerin beyinlerinin %6 daha büyük olduğu ve dişilerin gri madde oranının daha yüksek olduğu ortaya çıktı. Bu farkların kökeninde, anne karnındaki hormonal ortamın yatabileceği düşünülüyor.
Testosteronun erkek fetüslerde beyin gelişimini etkilemesi, örneğin korpus kallozum gibi yapıları şekillendirebilir. Dişilerde ise östrojenin erken dönemde gri madde oluşumunu desteklediği öne sürülüyor. Bu farklılıkların “doğum sonrası yaşamın en erken evresinden itibaren mevcut” olduğunu ve yetişkinliğe kadar sürebileceğini vurgulanmıştır.

ERGENLİK ÇAĞINDAKİ KIZLARIN DEPRESYON YAŞAMA OLASILIĞI DAHA YÜKSEK
Ergenlik, hormonların beyin üzerindeki etkisinin en belirgin olduğu dönemlerden biri. Ergenlik çağındaki kızların depresyon yaşama olasılığının erkeklerden daha yüksek olduğu belirtiliyor. Bu durum, östrojen ve progesteronun stresle başa çıkma mekanizmalarını etkilemesiyle ilişkilendirilebilir. Öte yandan, erkeklerde testosteronun beyin devrelerini depresyona karşı daha dirençli hale getirebileceği ya da toplumsal damgalanma nedeniyle depresyonun yeterince teşhis edilmediği ihtimali tartışılıyor. Hormonal dalgalanmaların, hipokampus gibi duygusal düzenlemede rol oynayan bölgeleri farklı şekilde etkilediği düşünülüyor.

BEYİN HASTALIKLARINDAKİ HORMONAL ROL
Hormonlar, nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların cinsiyetler arasındaki farklılıklarında da etkili. Kadınlarda depresyon ve migren oranlarının yüksek olması, östrojenin sinir sistemi üzerindeki modüle edici etkisiyle bağlantılı olabilir. Erkeklerde ise testosteronun, otizm ve şizofreni gibi durumların daha sık görülmesine katkıda bulunabileceği teorisi var.
Parkinson hastalığında kadınların hastalığının daha hızlı ilerlemesi, hormonal dengelerin beyin hücrelerinin korunmasında oynadığı rolü akla getiriyor.

MOLEKÜLER DÜZEYDE HORMONAL FARKLILIKLAR
Laboratuvar fareleri üzerinde yapılan çalışmalar, hormonların beyin hücrelerinin moleküler düzeyde nasıl ateşlendiğini etkilediğini gösteriyor. Makalede, hayvan deneylerinin nöronlar arasındaki bağlantılarda ve korku anılarının işlenmesinde cinsiyete dayalı farklılıklar ortaya koyduğu belirtiliyor. Örneğin, testosteronun erkek farelerde sinir devrelerini güçlendirdiği, östrojenin ise dişi farelerde duygusal tepkileri düzenlediği gözlemlenmiş. Bu bulgular, insan beyinlerindeki ince farklılıkların hormonal kökenlerine dair ipuçları sunuyor.

FARKLI YETİŞTİRİLME TARZLARININ ETKİSİ
Hormonal etkiler, çevresel faktörlerle de iç içe. Erkek ve kadınların toplumda farklı yetiştirilme tarzları, hormonların beyin üzerindeki etkisini artırabilir ya da baskılayabilir. Örneğin, ergenlikteki stresli olayların kızlarda depresyonu tetiklemesi, hormonal duyarlılığın çevresel baskılarla birleşiminden kaynaklanabilir. Bu etkileşim, doğa ve yetiştirme tartışmasını daha da karmaşık hale getiriyor.
