HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Kaset ahlaksızlık

Kaset ahlaksızlık

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Baykal'ın istifasını değerlendirdi, kaset için de ahlaksızlık dedi.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı görevinden istifasıyla ilgili "Siyasi mücadele yapanları halk getirmeli ve halk götürmeli. Bu uygar bir iş değil" dedi.

Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in 87. doğum günü kutlamaları için Azerbaycan Büyükelçiliğindeki törene katılan Demirel, siyasetin zor bir iş olduğunu ve çok az siyasetçinin yetiştiğine dikkati çekerek, " Siyasetçileri siyasi yolla mağlup edebilirsin. Ama çirkin silahlar kullanılmak suretiyle siyasetçileri tahrip etmenin büyük bir ahlaksızlık olduğu kanaatindeyim. Türk siyasetinde zehirli gaz vardı, şimdi Türk siyasetine nükleer bomba girdi" diye konuştu.

Demirel, Baykal’ın uzun seneler Türk siyasetinde bulunduğunu ve yetişmiş bir değerli siyasetçi olarak partisinin siyasi mücadelesini yaptığını belirterek, " Siyasi mücadele yapanları halk getirmeli ve halk götürmeli. Bu uygar bir iş değil" dedi.


Olayı saptırmayalım. Deniz Baykal’ı CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda bırakan görüntülerin bire bir gerçeği yansıttığında kuşku yok.

Belli ki profesyonelce hazırlanmış bir tuzağa düşmüşler. Nitekim Baykal, aldığı siyasi terbiyenin gereğini yaparak Genel Başkanlık’tan çekildi.

Önemli bir hatip, güçlü bir lider gitti.
Ancak unutmayalım:
Bu “dönüşü olmayan” bir gidiş değildir. Ama bu aşamada gerekli olan bir gidiştir.
Olayın kendisine gelince:
Baykal’ın “Bu bir kaset olayı değildir, bir komplodur. Komplo, hukuk dışı, ahlak dışı bir tertip demektir. Bir komplo yaparken bazen haneye tecavüz edersiniz. Duvarlara, eşyalara gizli kameralar yerleştirirsiniz. Gizli çekimlerle insanların en korunaksız görüntülerini alırsınız, kesersiniz, biçersiniz, aktarırsınız, montaj yaparsınız çarpıtırsınız” şeklindeki sözleri birebir doğruyu yansıtmaktadır.
Baykal’a göre söz konusu “Komployu gerçekleştirenler, bunu sapık oldukları için ya da ticari kazanç sağlamak için veya şantaj yapmak için” değil, “Ahlaklarına, vicdanlarına uygun bir siyaset yapmak için düzenlemişlerdir.”
CHP’nin geleceği ne olur?
CHP bundan daha ağır vartaları atlatmış (örneğin 1953’de tüm maddi varlığı elinden alınmış) bir partidir. Çünkü kurumsal yapısı çok güçlüdür. O nedenle bunu da atlatır. Hatta Baykal’ın, karşısına rakip çıkmasın diye Parti Tüzüğüne özel hükümler koydurması gibi, aday belirleme hakkını fiilen kendi elinde toplaması gibi “parti içi demokrasiyi” boğan uygulamaları biterse, bu olay belki de CHP’nin önünü açar.


BEN, “İstifa et” diyenlerden değilim.

Gazeteci olsam da bu hakkı kendimde görmem.

Olayın patladığı sabah Baykal’ı aradım.
Sırf dayanışma duygumu, sırf bu iğrenç komployu boşa çıkarmak için aradım.
Bana, “Sence ne yapmam lazım” diye sordu.
“Ben bu konuda size arkadaşça dahi olsa bir tavsiyede bulunamam” cevabını verdim.
Kararı kendisi almıştır.
Kendisinin alması gerekirdi.
Kendimde “Doğru yaptı” veya “Yanlış yaptı” deme hakkını da görmem.
Ama şunu söyleme hakkını kendimde görüyorum.
Etkileyici bir konuşmaydı.
Direkt, kıvırmadan, her şeyin adını koyarak yapılmış bir konuşma.
Tam bir “Beni hatırlayınız” konuşmasıydı.
CHP’ye yapılabilecek en büyük katkıydı.
* * *
Baykal konuşurken ben başka birilerini düşünüyordum.
O kaseti kaydeden, servise koyan kişi ve kişiler de herhalde o açıklamayı dinliyordu.
Acaba onlar hangi haleti ruhiye içindeydi?
Utandıklarını hiç zannetmiyorum.
Merak ettiğim şu;
Sahip oldukları gücün yüklediği adrenalin acaba onlarda hangi duyguyu yaratmıştır?
İktidarın karşı konulamaz hazzını mı yaşamışlardır?
“Muhalif gördüğümüz herkesi her an devirebiliriz” diye mi düşünmüşlerdir?
Veya “aldıkları emri” kusursuz şekilde yerine getirmekten dolayı iç huzuru mu yaşamışlardır?
Ne hissetmiş olurlarsa olsun, onlar “kazanmışlardır”.
Yani insanların yatak odalarına gizlice sızıp, orada tuzak kuran ve bunu şantaja çevirenler kazanmıştır.
Ahmet Hakan’ın deyişiyle, “alçaklar” kazanmıştır.


TÜRKİYE’nin ana muhalefet lideri, devlet protokolünde Cumhurbaşkanı, TBMM Bakanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’ndan sonra beşinci sıradadır.

Bu konumdaki Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, Türk siyaset tarihinin belki de en alçakça, en aşağılık komplosunun hedefi oldu.
Baykal’ın CHP liderliğini bu komplonun yol açtığı tartışmaların ve söylentilerin yükü ile birlikte götürebilmesi, bunu taşıyabilmesi kolay değildi. Gerçekçi davrandı ve çekildi.
DEMOKRASİ İÇİN OLAĞANDIŞI BİR DURUM
Deniz Baykal’ı her konuda eleştirebilirsiniz. Ama sahip olduğu hasletleri, zekasını, entelektüel formasyonunu ve belagatini inkâr edemezsiniz. Böyle bir final Baykal için çok büyük bir haksızlıktır. Karşımızda duran tablo Türkiye açısından rahatsız edicidir, üzücüdür.
Komployu tezgahlayan karanlık insanların en büyük amacı Baykal’ın liderliğini büyük bir darboğaza sokmaktı. Bu açıdan amaçlarına ulaştılar, hedeflerini vurdular.
Bu komplo, Türkiye’de siyasetin üzerinde aktığı nehir yatağını altüst etmiştir. Sarsıntının önümüzdeki aylara, yıllara dönük çok önemli sonuçları olacaktır; örneğin öncelikle CHP’nin kendisine yeni bir yönetim seçmesi gerekecektir. Türkiye artık pusu kültürünün hakim olduğu, bu tür karanlık tuzaklarla sonuç alınabilen, ana muhalefet liderlerine bile işten el çektirilebilen bir ülkedir.
Ana muhalefet liderinin böyle bir yöntemle alaşağı edilebilmesi bir demokrasi için olağandışı, çok ağır bir durumdur. Bu haliyle demokrasiyi ve hukuk devletini sakatlayan bir sinsilik söz konusudur.


ÖNCE çok sıcak bir perde arkası detay:

Önceki gece geç saatlerde Baykal’ın eviyle CHP genel merkezi arasında müthiş bir telefon trafiği gelişiyor...Deniz Bey, Önder Sav’ın bir basın toplantısı düzenleyerek kendisine yapılan suikast ihbarının açıklanmasını istiyor... Tabii burada Sarıgül’ün adı da karıştırılacak...

Önder Sav buna karşı çıkıyor. Baykal bastırıyor. İpler geriliyor. Sav diretiyor...Öyle bir noktaya geliyor ki, 50 yıllık Baykal-Sav arkadaşlığı kopma noktasına geliyor. Ve sonunda Sav, “Zor durumdayken arkadaşını yalnız bıraktı demesinler” diye açıklamayı yapıyor.Sav gibi bir hukukçu bir ihbar mektubunu bir devlet belgesiymiş gibi okumak zorunda kalınca, ciddi bir tepki alıyor. Ve tabii çok ters bir durumda kalıyor.

Bu olay, Baykal’la Önder Sav arasındaki güven hattının ciddi şekilde hasar görmesine neden oluyor...Bu durum, kurultayda yeni CHP yönetiminin belirlenmesinde etkili olacak gibi...


TÜRK siyasal yaşamında pek çok istifa var, ama böylesi bir ilk.

CHP Tüzüğünün 4. maddesinin başlığı Siyasal Yaşam Anlayışı. Bu maddenin son paragrafı şöyle:
“Toplumsal ve siyasal yaşamda erdemli olmak, erdemliliği savunmak, korumak ve gerçekleştirmek Cumhuriyet Halk Partili olmanın önkoşuludur.”
CHP’li olunca, erdemli olacaksın, erdemli olmayı savunacaksın.
Erdem ne demek? Sözlüğe göre, ahlakın övdüğü doğruluk, iyi olma, demek.
Deniz Baykal o iğrenç kasedi, dün komplo olarak niteliyor, yine de parti tüzüğünün bu kuralını yerine getiriyor ve istifa ediyor.
Daha önce, benzer skandallar nedeniyle istifa etmiş siyasiler var. Ama, bir parti genel başkanı yok. Baykal bir ilk.
DOĞRU OLSA BİLE
Baykal son on yılda Türk sosyal demokrasisinde çok tartışılan bir lider.
Baykal CHP’de hiç kimsenin kendisine rakip olmasına imkan bırakmıyor. Onca seçim yenilgisine ve hatta CHP Meclis dışında kalmasına rağmen, yine de genel başkan kalmakta direniyor.
Şimdi istifası Yunan tragedyalarını andırıyor. Çünkü, istifası hiç bir olağan siyasal kalıba sığmıyor.
O iğrenç kaset doğru olsa bile, Türk siyasal yaşamında bir muhalefet liderine yapılan eşi görülmemiş bir komplo.
Komplo hırsı muhalefet liderine kadar uzanıyorsa, bu ülkede artık hiç kimsenin güvencesi yok. (Bu cümleyi son yıllarda farklı olaylarda ne kadar çok kullanıyoruz).
Komplonun zamanlaması müthiş:
1- CHP yükselişe geçmiş, AKP ile aradaki puan farkını iyice kapatmışken;
2- Ülke kritik bir anayasa referandumuna giderken;
3- CHP kurultaya hazırlanırken.


DENİZ Bey...

Namık Kemal “Hürriyet Kasidesi”nde der ki:“Görüp ahkam-ı asrı münharif sıdk u selametten / Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten.”Yani...
“Çağın değer yargılarının doğruluktan ve samimiyetten saptığını gördük / Kendi arzumuz ve saygınlığımızla çekildik devlet kapısından.”
İşte siz de tam böyle yaptınız.
Çekildiniz izzet ü ikbal ile parti başkanlığından.
* * *
Dolduruşa gelmediniz... Sevimsizleşmediniz... Üstelemeye falan kalkmadınız... Bu şartlar altında iktidarla mücadele edilemeyeceğini anladınız... Olmazı olur kılmaya tenezzül etmediniz...
Böyle yapacağınızdan zerre kadar kuşkum yoktu, çünkü size yakışan buydu. Yakışanı yaptınız.

Şu 3 şeyi öğrendik

- BİR: Demek ki Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, en ele avuca sığmaz gibi görünen Vakit adlı gazete dahil olmak üzere “yandaş medya”yı kontrol altına alma gücü varmış...
- İKİ: Demek ki iktidar yanlıları, “kaseti çıkmamış bir Baykal”dan nefret ederken, “kaseti çıkmış bir Baykal”ı pek de severlermiş...
- ÜÇ: Demek ki Fethullah Gülen, karanlık bir olayda parmaklar cemaatini gösterdiğinde, bizzat karanlık olayın mağdurunu arayarak “Biz yapmadık” diyebiliyor ve ikna edebiliyormuş.


O koltuğa oturan...

Fırsattan istifa’de edendir.
O koltuğa oturan...
Bu komplonun ürünü olacaktır.
*
O koltuğa oturan...
İstediği kadar “istemedim” desin, “istemem yan cebime koy” diyendir.
*
O koltuğa oturan...
Ne kadar hisli ağıt yakarsa yaksın, timsah gözyaşları dökmüş olacaktır.
*
O koltuğa oturan...
Ömrünün sonuna kadar, aynanın karşısına geçip, kendine bile soracağı, “yoksa, tezgâhın tezgâhtarı mıyım acaba” merakının muammasıdır.
*
O koltuğa oturan...
Bileğinin hakkıyla değil.
El kasediyle gerdeğe girendir.
*
O koltuğa oturan...
Liderini ardı arkası kesilmeyen yalanlarla, iftiralarla, sahte belgelerle oradan göndermek isteyenlerin zaferidir.
*
O koltuğa oturan...
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir hesabı, “durmak yok yola devam” diyendir.
*
O koltuğa oturan...
“İstifa istifa” diye linç çığlıkları
atıp, amacına ulaşanların rehinesidir.
Kucağa oturur.
*
O koltuğa oturan...
İktidarın doğrularını bile desteklese,
gizli işbirlikçi olmakla suçlanacaktır.
*
O koltuğa oturan...
Haksız kazancının hesabını kendi vicdanına bile veremeyeceği için, başkasına hesap soramaz.
*
O koltuğa oturan...
(Uyarmadın demeyin.)
O koltukta oturamaz.
*
O koltuğa bu şartlarda oturmaya kalkan, mezar soyucusudur... O koltuğu, sahibine, yani Deniz Baykal’a geri vermeyenin, Anıtkabir’e girmesi yasaklanmalıdır!


CHP Genel Başkanlığı’ndan istifasını açıklayan Deniz Baykal, ilk önce onurlu bir davranışta bulunmuştur.

Kendisine düşen görevi yerine getirmiştir. ‘Komplo’ iddiası da doğrudur.Bunun peşini bırakmayacağını söylemekle de doğru yapmıştır.
MYK’da da bunu söylüyor Baykal.
Ama bir sözüne dikkat etmek gerekiyor: “Vereceğiniz göreve hazırım.” Sonradan Kurultay’a da gelmeyeceğini bildiriyor.
İstifaya saygı duyulur ama Genel Merkez’dekiler, böyle bir olayı kabullenebilecekler mi?
Tabii ki hayır!
‘Organizasyon’ zaten hemen ortaya çıkmıştır. Yandaşlar dört günden beri telefon ediyorlar; il başkanlarını Ankara’ya toplamak için... Ağlıyorlar, feryat ediyorlar.
Bir PM üyesi “Çocukluğumda babamı kaybetmiştim, bugün o yetimliği yaşıyorum” diyebiliyor.
Baykal istifa etmeyebilir miydi? Bu sorunun yanıtı ‘hayır’dır. Çünkü kasetin ikinci bölümü ‘tehdit’ olarak ortada duruyor.


Bir insanın, hele hele bir politikacının, hele de Deniz Baykal gibi “işi” ile ilgili bunca aralıksız, acımasız eleştiriye dayanabilmiş bir politikacının; tamamen bel altından haksızca, kalleşce, terbiyesizce, koca bir millete gözdağı vermek niyetiyle çirkince vurulduğu bir video yüzünden istifa etmek durumda kalması/bırakılması ancak bizim kadar “Vurun Kahpe’ye!” kültürüyle büyümüş insanların diyarında olur.

Biz esas şimdi korkularımıza yenildik işte!Uyuşturucu mu kullanmış? Silah kaçakçılığı mı yapmış? Dolandırıcı mıymış?

Olay ne?

Peki “velev ki” görüntüler kendisine ait, taciz mi var ortada?

Tecavüz mü?

(Aaa bak sen şu işe! Nasıl da Siirt’te olanları unutuverdik. Bu seferki pek afilli isyanımız da 1 hafta sürdü. Bravo pek erdemli azimli bizlere!)

Ha bu video rezaletinden benim anladığım hata veya suç, işin içinde torpil olması olasılığıdır ve evet, esas yanlış odur işte; fakat kimsenin gerçek derdi bu değildir bu ülkede.

Çünkü herkes torpile torpil geçer yalnız ve güzel ülkemde!

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler