MYNET ÖZEL/ ENES ÇIRTLIK - Tüm Türkiye Esenyurt’taki kan donduran vahşeti konuşuyor! Güzelyurt Mahallesi, Mehmet Akif Ersoy Caddesi üzerinde bulunan tekel bayisinde meydana gelen olayda, 20 yaşındaki Batuhan Bayındır ile 24 yaşındaki Yunus Emre Erzen hayatını kaybederken, 21 yaşındaki Yusuf E. ise yaralandı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığı çalışmalar sonrası olayın şüphelilerinden M.Ö.’den sonra S.Ö. de yakalandı. Diğer 2 şüphelinin yakalanması için ise çalışmalar devam ediyor.
Esenyurt’taki vahşetle ilgili açıklamalar yapan Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş, "Maalesef bu cinayet bütün insanları çok etkiledi. Özellikle son zamanlarda Türkiye’de buna benzer haberlerle çok fazla karşı karşıya kalıyoruz. Bunda elbette insanların bireysel olarak anlaşmazlıklarının veya kendi aralarındaki husumetlerinin çok büyük etkisi var. Fakat tabi yaz mevsiminde genelde toleransın ve tahammülün düşeceğini, daha henüz yaz başındaki yaz depresyonu ya da yaz mevsimsel sendromu olarak isimlendirilebilen konularda da bahsetmiştik. Yazın insanların genel olarak tahammül seviyesi ve tolerans seviyesi çok düşüyor. Buradaki cinayet tabii ki de bununla açıklanamaz ama son zamanlarda bu haberlerin çok fazla yoğunlaştığına beraber şahitlik ediyoruz. Dolayısıyla bu durum maalesef hepimiz açısından tedirgin edici bir olay" değerlendirmesinde bulundu.
Uzman Klinik Psikolog Ateş, "Biliyorsunuz insanların bütün mutluluğu veya huzuru kendilerini güvende hissetmelerine bağlıdır. Ama tehdit veya kaygı içeren konular karşımıza çıktığı zamanlarda bu sefer o istediğimiz, aradığımız mutluluktan çok uzakta hayatımızı sürdürmeye devam ediyoruz... Bu tür haberleri görmek istemiyor hiç kimse. Bunların yaşanmasını da tabii ki de istemiyoruz. Tabii bunun altında, son zamanlarda bu cinayetlerin artmasıyla ilgili ihtimaller tabii ki de yoğunlaşmış olabilir. Bunu en iyi devlet kademeleri bilir ama. Tabii bunlar kayıt altına da geçmişteyken çok fazla alınmıyordu ve bu tür durumlar maalesef çok sık gazetelerden veya işte başka yerlerden takip ettiğimiz olaylar oluyordu. Şimdi bunları görüntülü olarak takip ediyoruz ve bu hepimiz için maalesef çok can sıkıcı ve tedirginlik verici bir durumda" diye konuştu.
Esenyurt'ta bu tür olayların sık yaşanmasıyla ilgili de konuşan Berkay Ateş değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Birincisi İstanbul çok büyük bir şehir. Birçok ülke bile İstanbul kadar popülasyona sahip değil. Maalesef çok kalabalıklaşmış durumda. Elbette çok fazla kalabalığın ve çok fazla insanın olduğu yerde çok fazla anlaşmazlık da oluyor, çok fazla ilişkiler arasında problemler de ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla İstanbul gibi belki de dünyanın sayılı popülasyon oranından büyük başkentlerinden bir tanesinde, böyle bir metropolde tabii ki de her türlü sosyokültürel seviyeden veya her türlü eğitim düzeyinden farklı bölgeler var.
Esenyurt konusu da biraz karmaşık bir mozaik. Çünkü içinde yabancıların olduğu, aynı zamanda benim bildiğim kadarıyla İstanbul’un en büyük ilçesi ya da en büyük olmasa da en azından ilk üçün içerisinde. Dolayısıyla sadece Esenyurt’un nüfusu bile çok fazla. Ayrı bir şehir gibi Esenyurt. Bu nedenle çok fazla buna benzer durumla karşı karşıya kalınabiliyor. Özellikle bu tür cinayetlerde eğitim düzeyleri dikkat çekiyor. Sosyokültürel seviye veya kişilerin yetişme tarzları, altyapısı dikkati çekiyor. Bir de tabii bazı noktalarda etrafınızdaki semt veya ilçedeki insanların yaşayışı... Çocuklar da böyle yetişiyorlar. Gençler de bu tür durumlara özeniyorlar.
Orası aynı zamanda madde kullanımı konusunda, madde konusunda da hareketli bir yer. Dolayısıyla bu tür durumlarda işin içerisinde bazen maddenin de karışmış olabileceğini görüyoruz. Ama genel hatlarıyla bakacak olursak Esenyurt, İstanbul’un hem en kalabalık hem en geniş spektrumdaki mozaiğine sahip. Hem sosyokültürel hem eğitim düzeyi açısından hem de uyuşturucu kullanımı açısından bu tür risk faktörlerini içinde barındırıyor. Bu saymış olduğum maddelerin sebeplerin en başında gelebileceğini düşünüyorum."
Esenyurt'taki kan donduran olay gibi olayların arkasında çok derin psikolojik sıkıntılar yatıp yatmadığı konusunda değerlendirme yapan Ateş, "Yani bir insanın, bu kadar kararlı bir şekilde, karşısındaki insana bu kadar yakın mesafede cinayet işleyebilmesi için elbette psikolojik olarak kişilerin arkasında, altyapısında bazı derin sıkıntılar yattığı konuşulabilir. Sonuçta burada kişiyi birebir inceleyebilecek bir fırsatımız olmasa da. Ve sadece bu durumun bir temsilci olduğunu düşünüyorum. Belki de her gün buna benzer durumlarla karşı karşıya kalınıyor. Ama bunun altında çocukluktan gelen veya yetişme tarzından kaynaklanan birçok sıkıntı yatıyor denilebilir. Tabii ki de dediğim gibi burada bireysel olarak değerlendirme yapmıyorum ama, mesela kişilerin çocukken çok fazla buna, bu tür olaylara maruz kalması, yetişirken etrafında bunların normalleştirilmesi, cinayet işlemenin normal bir durum olarak değerlendirilmesi, bildiğimiz kadarıyla tabii burada karşılıklı bazı olaylar da var.
Yani genel olarak, kültürel ve sosyokültürel açıdan benzer bir altyapıyla yetişmiş olan grupların arasında buna benzer çatışmalar maalesef normal sayılabiliyor. Bunun altında psikolojik olarak elbette çok derin bazı çatışmalar yatıyor olma ihtimali yüksek. Yani bunların içerisinde nelerin olabileceğini sayabilmek için kişilerin hikayesini biliyor olmak gerekiyor. Ama elbette buna bir sonuç dersek, bunun altındaki nedenlerin psikolojik olduğunu, elbette psikolojik boyutlarının da olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü unutmamak gerekir ki; her davranışımız ve her duygumuzun bir sonuç olduğunu ve bu sonuçların altında bazı nedenlerin yattığını eğer fark edebilirsek, bu tür durumların da neden-sonuç ilişkilerine dayalı olduğunu anlayabiliriz. Sonuçta burada bir sonuç var ve bu sonucu elbette ortaya çıkartacak olan nedenler de olmuş olsa gerek kişinin kendi hayatı içerisinde. Bu çatışmaları incelemek için daha detaylı bilgiye sahip olmak gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Katil zanlılarıyla ilgili de yorum yapan Ateş, "Burada kişiler üzerinde bir yorum yapabilmek kolay değil ama sadece bu olaydan bahsedeceksek eğer o an gördüğümüzde içeriye bir özgüvenle girdiklerini görüyoruz. Özgüvenli bir şekilde içeriye girerek sanki daha önceden ne yapacaklarını biliyormuş gibi, son derece özgüvenli bir şekilde kişiyle konuşuyorlar. Burada en çok dikkat çeken öğe tabii bu oluyor. Sonrasında istedikleri, aradıkları cevabı almayınca da bir saldırı durumu gerçekleşebiliyor. Ben bu durum üzerinden bundan daha fazla birebir bir analiz ya da değerlendirme yapılabileceğini düşünmüyorum ama tabii ses kayıtları var içinde, görüntüler var. Bunların üzerinden değerlendirme yaptığımızda en çok öne çıkan öğenin o esnada kararlılıkla ilgili olduğunu söyleyebilirim, özgüvenle alakalı olduğunu söyleyebilirim." şeklinde konuştu.
"Bu olay üzerinden de genel olarak katiller ya da cinayet işleyen insanlarla alakalı bir psikolojik yorumlama yapacak olursak; genelde altında birçok geçmişle ilgili çatışmaların yattığını görebiliyoruz." diyen Ateş sözlerine şöyle devam etti:
"Son zamanlarda özellikle ben de vurgulamaya çalışıyorum çok fazla seri katil filmi, dizisi ya da silahların kullanıldığı birçok dizi, film... Senaryoların içerisinde çok fazla kullanılıyor. Örneğin bir tane seri katil dizisi çıkıp Türkiye’deki en popüler yapım haline gelebiliyor. Maalesef bu tür durumlarda bir kısıtlamanın olması gerekiyor. Bu tür olayların altında insanların özendikleri kişilerin, özellikle filmlerden, dizilerden veya kendi aralarında abiler, abileri diye hatip ettiği insanların da aynı şekilde özendikleri bazı karakterlerin olduğunu söyleyebiliriz. Bunların da maalesef bir şekilde televizyonda, dizide, platformlarda, her yerde karşımıza çıktığını görebiliyoruz. Bu yıllardır bence kanayan bir yara. Sonuçta buradaki cinayeti işleyen insanlara bakarsak eğer bundan 20-25 sene öncesindeki mafya dizilerinin en çok yükselişe geçtiği zamanlarda belki ergenliklerini veya çocukluklarını geçiriyor olduklarını görebiliriz. Tabii ki de alt beyinde, bilinçaltında, elbette bu tür geçmişte çocukken maruz kalınmış bazı filmler, diziler de çok büyük etki sahibi. Bence bu konu en önemli konulardan bir tanesi. Özellikle 2000 ila 2013 arasında Türkiye’de en çok tartışılan şeylerden bir tanesi mafya dizileriyle alakalıydı.
Şimdi 2005 yılında, 2006 yılında ergenliğini veya çocukluğunu geçirmiş olan insanların ister istemez, bir de eğitim düzeyi ve sosyokültürel açıdan da eğer bazı konularda risk faktörü taşıyorsa şu anda 30’lu 40’lı yaşlardaki yetişkinler olduğunu da söyleyebiliriz. Eğitim düzeyi ve sosyokültürel seviyeyle de bir araya geldiği zaman maalesef işler daha farklı bir boyuta gidebiliyor. Aynı zamanda bunu mutlaka belirtmem gerekir ki; bu tür durumların psikolojik sebeplerinden bir tanesi, daha doğrusu sorunlardan bir tanesi de kişilerin empati becerisinden yoksun olması, kişilerin empati yaparak yetişmemiş olması. Kişilerin karşı tarafın sınırlarını saygı duyma konusunda yeterince bir bilgi birikimine ya da bir düşünce geçmişine sahip olmaması. Kişilerin bazı narsistlik tavırları veya dünyayı sadece kendi sınırlarının içerisinde algılıyor olmaları. Diğer insanların ailelerinin, yakınlarının, bunu izleyen kişilerin vs. durumlarına karşı yeterli empati yapamaması... Yani bunların hepsinin büyük bir sorun olduğunu söyleyebiliriz. Zaten bu empati olayının kendisi bile altında birçok psikolojik anlamda geçmişteki çatışmayı taşıyor olabilir."
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.