Son yıllarda mükemmeliyetçilik üzerine yapılan araştırmalar oldukça artmıştır ve farklı araştırmacılar birbirine benzer özellikler gösteren tanımlar geliştirmişlerdir. Fakat tek ve kesin bir tanım oluşturmada tam bir fikir birliği sağlanamamıştır. Zaten son yıllarda yapılan çalışmalar mükemmeliyetçiliğin aslında tek yönlü olmadığını göstermiş ve çok yönlü bir bakış açısını gündeme getirmiştir. Bu bağlamda 3 çeşit mükemmeliyetçilikten bahsedilmektedir. Bunlar kişilerde birlikte görüleceği gibi, ayrı ayrı da bulunabilirler.
Şöyle sıralanabilirler:
• Kişinin Kendisi Tarafından Yönlendirilen Mükemmeliyetçilik: Kişinin kendisi için koyduğu yüksek standartları belirtir ve kişi kendini bu standartlar üzerinden değerlendirir
• Diğer Kişilere Yönlendirilen mükemmeliyetçilik: Kişi diğer insanlar için standartlar belirler ve onları bu standartlara göre değerlendirir. Eğer bu bireyler belirlenen standartlara ulaşamazlar veya başarısız olurlarsa kişi onları negatif bir biçimde değerlendirir
• Sosyal Çevreden Yönlendirilen Mükemmeliyetçilik: Çevrenin kişi için belirlediği standartları simgelemektedir. Kişi sosyal çevrenin kendisi için belirli hedefler ve beklentiler içerisinde olduğuna inanır, kendisinin de ancak mükemmel olarak bu hedeflere ulaşabileceğini düşünür (Flett, Hewitt, Blankstein, & O'Brien, 1991).
Bu bağlamda mükemmeliyetçi kişilik yapısını tek ve sabit bir nedene bağlamamız mümkün değildir. Fakat bu yapının oluşumuna katkı sağlayan temel bazı nedenler saymak mümkündür. Bizim için en çok önem teşkil eden kısım ise bu nedenlerin çocukluk döneminde oluşmasıdır.
Nedenler arasında aşağıdakiler sunulabilir:
• Anne-babaları mükemmeliyetçi özellikler gösteren çocuklar taklit ve öğrenme yoluyla mükemmeliyetçiliği benimseyebilirler. Ebeveynlerini örnek alan çocuklar, onlar gibi olup onları memnun etme eğilimindedirler.
• Çocuklar, kavganın olduğu, şiddet gördükleri, ve tutarsız bir anne-baba tutumuna maruz kaldıkları aile ortamında kendilerini savunmasız hissederler. Kontrol ve denetim duygularını geliştirebilmek amacıyla savunma mekanizması olarak mükemmeliyetçilik geliştirebilirler.
• Çocuklar eğer ki sevilme, kabul görme, onay ve takdir görme duygularını sadece anne-babalarının başarı olarak kabul ettiği koşulları sağlayarak yaşayabiliyorlarsa özgüvenleri dış etmenlere göre biçimlenir. Kendilerini dışardan gelen eleştirilerden korumak ve değer görmek için de mükemmel olunması gerektiğine karar verirler. En ufak bir hata veya yanlış yaptıklarında sosyal olarak kabul görmeyeceklerine inanmaya başlarlar.
![]()
Mükemmeliyetçi kişiler şu davranış özelliklerini gösterme eğilimindedirler:
• Sürekli olarak denetleme ve onay alma,
• Tekrarlama ve düzeltme,
• Aşırı planlama, düzenleme ve sıralama,
• Karar vermede güçlük çekme,
• Erteleme,
• Kaçınma,
• Başkalarını değiştirmeye çalışma.
Mükemmeliyetçiliğin belli bir ölçüde kişilerde bulunması motive edici bir etki yaratıp onlara kendileri için belirledikleri hedeflere en iyi şekilde ulaşma yolunda katkı sağlayabilecekken, normal sayılabilecek boyutların üzerinde seyrettiği durumlarda kişilerin hayatlarını çeşitli yönlerden negatif bir biçimde etkileyebileceğini gördük. Birçok araştırmacı mükemmeliyetçiliği incelerken ortaya çıkabilecek psikolojik bozuklukları da incelemişlerdir. Bunlar arasında yeme bozuklukları (Axtell & Newlon, 1993), depresyon (Blatt, Quinlan, Pilkonis, & Shea, 1995), kişilik bozuklukları (Hewitt, Flett, & Turnbull, 1992), cinsel işlev bozuklukları, (Quadland, 1980), obsesif kompulsif bozukluk (Broday, 1988) ve kaygı bozuklukları (Alden, Bieling, & Wallace, 1994) bulunmaktadır. Bu yönüyle de mükemmemeliyetçilik okul çağındaki çocukları ve özellikle yetişkin yaşamına adım atmaya hazırlanan ergenleri olumsuz yönde etkileyebilir. Anne-babaların bu özelliğin farkında olmaları ve çocuklarını negatif yönde etkilediğini düşündüklerinde bir uzamana danışmaları önemlidir.
Ergenlik, gençler için bir gel-git dönemi olup, mutlu olan bir genç çok stresli bir hale gelebilir (Freud, 1946; Gurian, 1996). Bu dönem çok hassas olup, kendilik değerleri ve toplumsal değerler açısından farkındalığın arttığı ve başarı beklentilerinin oluştuğu bir evredir (Flett, Hewitt, Oliver, & MacDonald, 2002). Kişilerarası ilişkilerin incelenmesine ek olarak okullar da mükemmeliyetçiliğin seyrini takip etmek açısından en verimli mekânlar olarak görülmektedir (Cox, Enns, & Clara, 2002; Enns& Cox, 2002; Stöber, 1998).
Bu perspektif doğrultusunda, ülkemizdeki eğitim sistemine de paralel olarak öğrencilerin ortaokul ve lise bitiminde girecekleri sınavlara odaklanıp kendilerini ne kadar mükemmeliyetçi olarak değerlendirdiklerini gözlemlemek yerinde olacaktır. Mükemmeliyetçi olarak saptanan öğrencilerin kendilerine belirledikleri hedefin onların özgüvenlerinde nasıl bir etki yarattığını incelemek de onlara yardımcı olmak anlamında önemlidir. Çünkü mükemmeliyetçi bireylerin özgüvenlerinde düşüşler olduğu bilindiği gibi bu öğrencilerin ders içi, okul sınavları, lise ve üniversite sınavında sergileyecekleri performansları da etkileyebileceği düşünülmektedir.
Ancak bireylerin mükemmeliyetçilik sebeplerinin ortaya çıkış nedenleri ve kişiler üzerinde yaratmakta olduğu farklı etkiler nedeni ile terapi sürecini zorlaştırmakta olduğu düşünülmektedir. Mükemmeliyetçiliğin kalıcı bir kişilik özelliği olduğu düşünüldüğü gibi, aile ve sosyal çevre ile yaşanan etkileşimden ortaya çıktığı görüşünün de savunulmakta olduğundan bahsedilmişti.. Mükemmeliyetçiliğin bir kişilik özelliği olarak kabul edilmesi durumunda terapi sürecinin uzun ve zor olacağı düşünülmektedir.
Diğer bir yandan aile ve sosyal çevreden kaynaklanan mükemmeliyetçilik durumlarında bu bireylerin oluşturdukları katı düşünce sistemleri ve temel inançlar ile çalışılabileceği ortaya konulmuş bir veridir. Ancak Habke (1997) ortaya koyduğu görüş ile mükemmeliyetçi bireylerin yardım alma ve terapiye başvurma ihtimallerinin oldukça düşük olduğunu sunmaktadır (akt. Kearns ve arkadaşları, 2008). Bu bireylerin yardım almak istememe gerekçeleri olarak mükemmeliyetçi bireylerin yardım alma davranışını veya terapiye başlama sürecini de başarısızlık olarak değerlendireceklerinden kaynaklandığı söylemektedir. Bu bilgiler ve yapılan araştırmanın sonuçları göz önünde bulundurulduğunda okullarda görev almakta olan öğretmenler ve rehberlik servislerine mükemmeliyetçilik ile ilgili bilgi sağlaması ve bu konuda ailelere ve öğrencilere gereken desteğin verilmesinin öneminin altı çizilmelidir.
Mükemmeliyetçi kişiler hiçbir koşulda hata yapılmaması gerektiğine inandıklarından kendilerinden ve yaptıklarından sürekli kuşku duyup, kaygı içinde yaşarlar. Okullardaki rekabet ortamında sınavlara odaklanan ve not kaygısı taşıyan öğrenciler performansları ve gelecekleri ile ilgili kaygı yaşamaya başlayabilirler. Bilindiği gibi kaygı düzeyinin en uygun seviyede olması başarı için gerekli unsurlardan bir tanesidir. Ancak kaygı yükseldikçe öğrenci her ne kadar materyali çok iyi bilse de performansı düşecektir. Bu bağlamda kaygı kavramının mükemmeliyetçilikle ilişkisi de görülmektedir. Mükemmeliyetçi bireyler kendilerini odakladıkları noktalara ulaşmaya çalışırken özgüvenlerini yitirmektedirler bu durumun onlarda kaygı yaratabileceği düşünülmektedir.
Mükemmelliyetçilik konusunda ebeveynler bilinçlendiğinde çocukların kendilik algıları ve okul performansları gelişecek, kaygı seviyeleri üst seviyelere çıkmayacak, aileler çocukları ile daha sağlıklı bir iletişim kurma imkânını bularak daha gerçekçi beklentiler oluşturacaklardır.
Nazlı Pirinçci
Psikolog, BEYAZ Danışmanlık Merkezi