Ben çocukken de hava sıcak olurdu ama böyle eziyet çekmezdik. Şu satırları bir yanımda klima diğer yanımda vantilatör esintisi ile yazıyorum ama hiç kar etmiyor. Terleme olayını durdurmayı geçtim, daha fazla terlememek adına tuşlara basarken bile hareket düzeyimi minimumda tutmaya çalışıyorum.
Küçük şehirler de sıcak ama İstanbul'da yaz çekilmiyor. İnsanlar desen kışkırtıcı ve tahammülsüz. Huysuzluklarını bir kenara bırakacağım ama bir de ter kokmuyorlar mı, fark ettiğim an bir köşede büzülüp ağlamak istiyorum. Canım kardeşim, zaten trafik felaket! İnsanlar klimalı ortamda boncuk boncuk en münasip yerlerinden ter atıyorlar, sen hala çılgınlar gibi reklamların gölgesinde neden deodorantın varlığından haberdar değilsin?
Parfüme gelince boca edip döken ciciş kızlarımız bile deodorantın yerini bu bayık kokuların tutabileceğini düşünüyorlar. Neden? Çünkü bütün deodorant markaları kendilerini bir ihtiyaçtan öte bir kozmetik ürünü olarak pazarlıyor. Özellikle de hedef kitle kadınlar ki ben yine de kendi gözlemime dayanarak kadınların erkeklere oranla daha çok deodorant kullandığını düşünüyorum.
Darı dünyada bu sıcakta biniyorum otobüse, her üç vatandaştan beşi ter kokuyor arkadaşım. Öleyim öleyim, ben öleyim. Pahalı bir şey de değil şu meret! Çok yalvarıyorum, ben kokmam, demeyin. Sık sık duş almayan, duştan sonra deodorant kullanmayan herkes istisnasız kokar!
Bir de ayıp şey ki kokana koktuğunu söylemek, hiç anlamıyorum. Benim burada burnum kırılıyor, acılar içinde kalıyorum. Kardeşim, sen leş gibi ter kokuyorsun, diyemiyorum. En fazla utana sıkıla "Biri ter mi kokuyor acaba?" falan diyebiliyorum, bu durumda da kokan kişi hiç üstüne alınmıyor. Yine drama devam!
Sevgili Türk halkı! Bakın, o çakma parfümler sizin güzel kokmanıza yetmez. Hatta mümkünse yazın parfüm olaylarına falan da girmeyin, alın duşunuzu, sürün deodorantınızı. Hem acıdan kıvanmayalım, hem de nasıl söyleyeceğiz diye şekilden şekle girmeyelim. Siz de mübarek günde belki biraz sevaba girersiniz, olmaz mı?
Miyuki