Yapılan araştırmalar sonucunda tüberküloz mikrobunu dünya nüfusunun çeyreğinin taşıdığını belirlenmiştir. Ülkemizde de "ince hastalık" olarak tüberküloz (verem) hastalığı ile bir dönem yapılan ciddi mücadele sonrasında yüzde 90 oranlarında başarılı olunmuştur. Fakat buna rağmen hafif alınmayacak kadar önemli ve ciddi bir hastalıktır. Peki bu kadar yaygın olarak görülen tüberküloz nedir, tedavisi nasıl olmalıdır, bulaşıcı mıdır?
Tüberküloz ya da daha yaygın olarak bilinen adıyla verem, akciğerleri etkileyen ve işlevlerini yapamaz hale getiren bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre dünyada ölüm sebepleri sırasında ilk 10’da yer alan verem, 2016 yılında 1.7 milyon kişinin ölümüne sebep olmuştur. Bu hastalık daha çok gelişmekte olan ülkelerde görülse de 2016 yılında tüberküloza bağlı 9000 vaka bildirilmiştir. Doğru koşullar altında verem, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Tüberkülöz mikrobu, vücuda girmesinden sonra uzun bir zaman hastalık yapmadan durabilir. Vücut, bu durumda tüberkülöz mikrobuna karşı savunmaya geçer ve onu bir nevi hapseder. Bu duruma tüberkülöz enfeksiyonu denir. Ve böyle bir durumla karşı karşıya kalan kişinin enfekte olduğu, ancak tiberkülin testi ile cilt testi yapılırsa ortaya çıkar.
Latent tüberküloz adı verilen vakada, bakteri taşıyıcıları hastalığın belirtilerini göstermez. Bu vakalarda vereme neden olan bakteriler uyku durumundadırlar ve uyanarak kişiyi hasta etmeleri yıllar sürebilir. Aktif verem hastalığı, kanlı öksürük ve balgam gibi solunum sistemi rahatsızlıkları şeklinde semptomlar gösterir. Tüberküloz durumunda hasta, üç hafta süren ve normal nefes almayı zorlaştıran ağrılı öksürük nöbetleri yaşayabilir. Bununla birlikte;
Verem yaygın olarak akciğerleri etkilese de, böbrekler, omurga, kemik iliği ve beyin gibi vücudun diğer organlarını da etkileyebilir. Semptomlar, bakteriden etkilenen organa bağlı olarak değişkenlik gösterir. Örneğin, böbreklerde oluşan tüberküloz, kanlı idrara neden olur. Bu nedenle bakterinin sıçrayıp enfekte ettiği organa göre tüberküloz çeşitleri de farklılık gösterir.
Tüberküloz hastalığında, diğer bakteriyel enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi birkaç haftalık antibiyotik tedavisi yeterli değildir. Aktif tüberküloz hastaları 6 ile 9 ay arasında pek çok farklı ilaç almak zorundadırlar. Test sonuçları negatife dönene kadar ilaç tedavisi ve rutin kontroller aksatılmamalıdır aksi halde enfeksiyon yeniden nükseder. Eğer tedavi ve kontroller aksatılmamasına rağmen hastalık yeniden oluştuysa, bakteriler ilaçlara direnç kazanmış olabilir ve değiştirilmeleri gerekir. Verem mikrobu birçok ilacın etken maddesine karşı dirençli olduğundan pek çok farklı ilaç bir arada alınmalıdır. Hastalığın tedavisinde kullanılan en yaygın etken maddeler,
Rifapentin
olarak sıralanabilir ancak bu etken maddeye sahip ilaçların karaciğeri etkilemeleri mümkündür. Bu nedenle verem tedavisi gören hastaların, belli başlı karaciğer rahatsızlığı semptomlarına dikkat etmeleri gerekir. Bu semptomlar:
İlaç tedavisinin yanı sıra verem tedavisinde beslenme de çok önemlidir. Hasta için sağlıklı bir diyet yaparak ideal kilosunu koruması ya da kiloluysa zayıflaması vücut direncini muhafaza etmesi için önemlidir. Ayrıca rafine un ve şeker tüketimini azaltmak, alkolden uzak durmak ve mineral yönünden zengin gıdalar almak hastalığın daha kolay atlatılmasını sağlar.
Hastaya tüberküloz testi koyabilmek için belirtiler pek çok hastalıkta görülebildiği için tek başına yeterli değildir. Doktorun inisiyatifine göre farklı testler uygulanabildiğinden, tüberküloz testi nasıl yapılır sorusunun yanıtı da test türüne göre değişiklik gösterir.
1. Tüberkülin deri testi
Genelde Verem Savaş Dispanseri’nde uygulanan bu test, kişide verem hastalığı olup olmadığını tespit etmek için kullanılan en yaygın yöntemdir. Bu testte, hastaya derinin hemen altından 0.1 mililitre PPD enjekte edilir. Sonuçlar iki üç gün içerisinde belli olur. Eğer enjeksiyonun yapıldığı bölgede 5 milimetrelik bir çizgi oluşmuşsa test sonucu pozitif olarak değerlendirilir. Ancak bu test yalnızca kişinin bakteriden etkilenip etkilenmediğini tespit eder, bakterinin aktif mi yoksa uykuda mı olduğuna dair bir sonuç sunmaz.
2. Kan testi
Deri testinden istenilen sonuç alınamadıysa hastaya kan testi uygulanır. Bu kan testi ayrıca deri testinde ortaya çıkma ihtimali olmayan başka enfeksiyonların da tespit edilebilmesi için tercih edilir. Kan testinin sonuçları pozitif, negatif ya da belirsiz şeklinde çıkabilir. Ancak deri testinde olduğu gibi kan testinde de bakterinin aktif olup olmadığı belirlenemez.
3. Göğüs röntgeni
Eğer deri ve kan testlerinizin sonucu pozitifse dokturunuz sizden göğüs röntgeni çektirmenizi isteyecektir. Bu röntgende akciğerlerde küçük ama belirgin noktacıklar aranır. Bu noktalar verem enfeksiyonunun işaretidir ve bağışıklık sisteminin bakteriyi izole edip edemediğini gösterir. Eğer göğüs filminizin sonucu negatifse latent tüberkülöz olduğunuz sonucuna varılır. Ancak noktacıklar görünmüyorsa tüm testlerinizin sonucu hatalı olabilir ve hepsinin baştan yapılması gerekir. Diğer testlerden farklı olarak röntgen, bakterinin uykuda mı yoksa aktif mi olduğunu gösterir.
4. Diğer testler
Diğer testlerinizin sonucuna bağlı olarak doktorunuz sizden balgam ya da mukus testi isteyebilir. Bu maddeler, akciğerlerinizin içinden alınarak verem bakterisinin tespiti için kullanılır. Eğer balgam testinin sonucu pozitifse aktif tüberküloz bakterisinden söz edilir ve bulaşmasını önlemek için hastanın maske takması istenir. Hastanın sonuçlarının negatif hale gelene kadar maskeyi çıkarmaması hem kendisi hem de çevresindekiler için önemlidir. Verem mikrobunu tespit edebilmek için ayrıca,
Verem hastalığı "mikobakterium tüberküloz" adlı bir bakteriden kaynaklanır. Bu hastalığın farklı çeşitleri vardır ve bazıları ilaca karşı direnç geliştirebilir. Tüberküloz bakterisi, havadaki damlacıklar içerisinde taşınır. Havaya karıştığı andan itibaren başka bir insan bu bakterileri soluyabilir. Verem nasıl bulaşır sorusuna yanıt vermek gerekirse hastalık;
Eğer hastalık kontrol altına alınmaz ve tedavi edilmezse tüberküloz ölümcül bir hastalıktır. Enfeksiyon hastalıklarına bağlı ölümlerde verem, Hepatit’ten sonra ikinci sırada yer alır. Ancak ilaç sektörünün gün geçtikçe daha etkili ilaçlar üretmeleri ve hastanın bu ilaçlarla birlikte rutin kontrollerini aksatmaması bu riski ortadan kaldırır.