Türkiye'nin konuştuğu kazadan sonra ifadesi alınıp serbest bırakılınca Mohamud firar etti. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Mohamud adresinde bulunamadı, Türkiye'den kaçtığı ortaya çıktı. Olay yerinde tutanak tutan polisler hakkında soruşturma başlatıldı. Motokuryeler tepkili seslerini yükseltirken kazada canından olan Yunus Emre Göçer'in eşi Öznur Göçer adalet isterken bir yandan da Mohamud ile kazayla ilgili çarpıcı detayları gündeme getirdi.
OLAY YERİNDEKİ FOTOĞRAFI
Kennedy Caddesi, Avrasya Tüneli çıkışı Zeytinburnu istikametinde 30 Kasım Perşembe günü öğlen saatlerinde meydana gelen kazada Yunus Emre Göçer (38)'in kullandığı motosiklete, Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu Mohammed Hassan Shekh Mohamud'un kullandığı 06 CD 4581 plakalı otomobil çarptı. Çarpmanın etkisi ile yola savrulan Göçer ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen 6 gün sonra hayatını kaybetti. Kaza sonrası ise ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Mohammed Hassan Shekh Mohamud'un yurt dışına kaçtığı belirlendi. Bu arada Mohammed Hassan Shekh Mohamud'in kazanın sonrası olay yerinde çekilmiş fotoğrafı ortaya çıktı.
"BİRİNE TELEFON AÇIYOR, OLAY KAPANIYOR"
Göçer'in eşi Öznur Göçer yaşadıkları süreci anlattı. Öznur Göçer, "2 çocuğum var. Kızım 15 yaşında, oğlum 8 yaşında. Otizmli kendisi. Yağız'ın hep yanındayım. Desteğim olmasa zaten hiçbir şekilde tek başına bir iş yapamıyor. Onu okuldan aldım. Tam rehabiliteye gidecektik. Telefon geldi bana. Dediler ki 'Hemen acil gelmeniz gerekiyor.' Arayanlar arkadaş grubu yani tanıdıkları. Ve hiçbir şekilde bana emniyet ulaşmadı zaten. Hemen gelmeniz gerekiyor dediler. Ben de normal bir motor kazası zannettim. Çünkü günlük oluyordu yani ufak tefek. Siz alın gelin, çünkü Yağız'ı bırakacak kimsem yok dedim. Dilinden anlayan da kimse yok. Dediler ki 'Hayır gelmen gerekiyor. Çünkü kulağından kan gelmiş.' Zaten ben orada bittim. Ondan sonra ağabeyim geldi beni aldı götürdüler. Kapıda 1000 kişilik bir grup vardı, motorculardan yer yoktu zaten. İçeri girdiğimde eşimin ayaklarını görünce zaten ben oraya bir yığılmışım. Adam vuruyor. Kaskı fırlatıyor. Tekrar üstünden bir daha eziyor geçiyor. Ve gidiyor fren izi yok hiçbir şekilde. Gidiyor tekrar olay yerine geliyor. 250 metre sonra geliyor. Orada kime telefon açıyorsa açıyor. Bu olay da kapanıyor." dedi.
"'KALDIRIMDAN SEKİYOR, BİLEREK ARACIN ALTINA ATLIYOR' DEDİLER"
Eşinin intihar ettiğine yönelik söylenen iddialar hakkında konuşan Göçer, "Önce kaskı yok dediler. Tabii ki ben buna inanmadım. Markette bile kask kullanan bir adam. Evin içine kadar. Çünkü interkom olduğu için direkt telefon kaska bağlanıyordu. Yani kaskını çıkarması için bir neden yoktu Emre'nin. Ona inanmadım. Ondan sonra dediler ki 'Sağda durmuş telefonla konuşuyor.' İnterkomu var. Telefonla konuşması mümkün değil. Zaten iş üstünde, Kadıköy'den bir paket alarak gidiyor. Ben hiçbirine inanmadım. Sonra dediler ki, 'Kaldırıma vuruyor. Kaldırımdan sekiyor bilerek aracın altına atlıyor.' dediler. Bu da bir intihardır yani. Hem arkadaş gruplarında böyle anladık hem de böyle söylenildi. Bir baktık oraya. Orada bir kaldırım bile yok. Makinelere bağlı yaşadı 6 gün. Hani bir kurtarma olur mu diye. Hastane de yardımcı oldu. Ama 7 saat kırmızı alanda bekledi. Yerimiz hiç yok dediler. Yarım saat sonra bizi hemen aşağıya aldılar. Günlük bir 10, 15 saniye görme şansımız oldu. Ve ben hep bir umutla bekledim. Morgda bile ben hala inanamadım. Bu adam ölemez dedim. O kadar mutlu bir adam ki. Kaskı yoktu, telefonu vardı. Telefonla konuşuyordu gibi şeylere inanmadım. Öyle bir insan değildi. Profesyonel bir sürücü çünkü. Birçok ehliyeti var. Uçak dahil her şeyi kullanıyor " diye konuştu.
"MEDYAYA DÜŞTÜKTEN SONRA GÖRÜNTÜLER BİZE GELMEYE BAŞLADI"
Göçer, "Polisler zannedersem hastanenin önüne geldi. Arkadaşları polise baskı yapınca polislere dediler ki 'Siz bu tutanağı tuttunuz ama kameraya bakmadınız.' dedi arkadaşları. Çünkü ben kötüydüm. Kameraya bakmadınız. Olay yerine bakılmadı. Neye göre bu tutanağı tuttunuz dediler. Belki de bizimki suçluydu. Ondan sonra dediler ki 'Biz 20 yıllık polisiz. Bizim işimize karışamazsınız. Gidin kendinizi mahkemede bir şekilde savunun.' dediler. Kimse inanmadı. Sonra medyaya düştükten sonra görüntüler bize gelmeye başladı. Biz akşam karakola gittiğimizde polis hiç yüzümüze bakmadı. Yüzümüze bakılmadı. 'Dosya yok. O sabahki memurlar yok. 3 gün sonra gelebilirsiniz sabah belki yakalayabilirsiniz. Böyle bir dosya yok.' dendi. Demek ki adam geliyor. Telefon açıyor. Orada hemen ben şuyum, buyum, diplomatım diyor. Bir şey gösteriyor ya da birisini arattırıyor. Ve savcı da bunu onaylıyor. Evet diyor bu bilinçli olarak ön atlatılmış bir şey diyor." şeklinde konuştu.
"TÜRK POLİSİNE GÜVENİMİZ SONSUZ"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından polis memurları hakkında başlatılan soruşturma hakkında konuşan Göçer, " İlk önce onlardan şikayetçiydik. Çok iyi oldu bu durum. Ama ben onların da ne ifade vereceğini çok merak ediyorum. Onlar bir taraftan baskı mı gördüler. Gözüyle mi gördüler. Neye dayanarak bunu söylediler açıkçası. Çünkü Türk polisine güvenimiz sonsuz. Onların ifadesini çok merak ediyorum. Ama tabii ki buna sebebiyet veren herkesten şikayetçiyim." dedi.
"Bundan sonraki süreçte devletimin bana sahip çıkacağını düşünüyorum." diyen Göçer, "Devletime çok güveniyorum. Çünkü ben bir Türk vatandaşıyım. Devletim her ülkeye yardım ediyor. Tabii ki benim çocuklarımı da burada boynu bükük bırakmayacak ve eğitime ihtiyacı olan bir çocuğum var. Devletim büyüktür. Adalet istiyorum." dedi.
(DHA)